Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle alacak davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Taleplerin değerlendirilebilmesi için ihtiyati tedbire ilişkin bir takım açıklamaların ve tespitlerin yapılması gerekmektedir. İhtiyati tedbir öğretide "...kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır." şeklinde tarif edilmiştir....
Bu talep mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak talebi niteliğinde olmadığından, taleple ilgili TBK'nin genel hükümlerine göre, Asliye Hukuk Mahkemelerince incelenerek bir karar verilmesi gerekir ise de, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi tarafından temyiz incelemesi neticesinde görevli mahkemenin ........ Mahkemesi olarak belirlenerek bozma kararı sevkedildiği, görev hususunun artık kesinleşmesi karşısında, ........ Mahkemesince taraf delilleri toplanarak, davacının davalının hesabına gönderdiğini iddia ettiği 100.000 TL ile ilgili inceleme ve araştırma yapılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davacının talebi ile ilgili yalnızca mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak talebi yönünden değerlendirme yapılması ve eksik değerlendirme ile hüküm kurulması doğru olmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir....
Dava, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olup; bu istek boşanmanın fer'i (eki) niteliğinde değildir. Taraflar arasında görülen boşanma dosyasında, davacının boşanmanın fer'i niteliğindeki taleplerinden feragat ettiği anlaşılmakla birlikte; mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak hakkından feragat ettiğine ilişkin açık bir beyan bulunmadığı gibi, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin hükme esas alınan bir protokol (anlaşma belgesi) de bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkemece davanın kaldığı yerden devamı ile HMK'da gösterilen usuli işlemler yürütülerek alacak talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir....
Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında, davanın mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu, davacı vekili tarafından davalı aleyhine dava açarak mal rejiminin tasfiyesini istediği, evlilik birliği içerisinde edinilen taşınır, taşınmaz ve banka hesapları üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiği görülmüştür. Kural olarak, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda koşulların oluşması halinde tarafı lehine alacak hakkına hükmedilir ise de, yargılama sonucu olası alacakların teminat altına alınması amacıyla dava konusu alacak talebine konu malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulabileceği uygulamada Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilmiş durumdadır. Yargıtay 8. Hukuk dairesinin 23/01/2014 tarih 2013/23852- 2014/979 Esas Karar sayılı , 2012/1742 esas, 2012/1778 karar sayılı içtihatlarında açıklandığı üzere, "katılma alacağını karşılayacak miktarda mal varlığı üzerine ihtiyati tedbir talep edilmesi hukuka uygun " bulunmuştur....
Aile Mahkemesi'nde devam eden boşanma davasının feragat nedeniyle reddine karar verilip, karar da kesinleşmiş olduğundan, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 225. maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesiyle sona erer. Yargıtay'ın ve Dairemizin sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler aralarındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir....
Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel(istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda, usul ekonomisi ilkesi gereğince (6100 s.lı HMK'nun 30. m) sonucunun bekletici sorun yapılması gerekir. Mal rejiminin tafiyesi kapsamında açılan alacak davasında, mal rejimi sona ermemiş veya evliliğin dolayısıyla mal rejiminin sona ermesini sağlayabilecek boşanma/evliliğin iptali davasının açılmamış olması durumunda ise davanın görülebilirlik ön koşul yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekir. .//.....
Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 225. maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesiyle sona erer. ...'ın ve Dairemiz'in sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Dosya üzerinden ve UYAP'tan yapılan incelemede taraflar arasında ....02.2012 tarihinde açılan Kumluca .......
Aile Mahkemesinin 2012/983 Esas sayılı dosyasında devam edilmiş, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak istemine dayalı olarak açılan İzmir 17. Aile Mahkemesinin 2015/360 Esas sayılı dosyası ile anılan dava dosyası birleştirilerek yargılama yapılmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere; asıl dava, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu verilen hüküm nedeniyle HMK'nin 375 ve devamı maddelerinde düzenlenen yargılamanın iadesi talebine ilişkin olup, yargılamanın iadesi talebi önceki davadan bağımsız, yeni bir dava olup, önceki kararın Yargıtay tarafından incelenmiş olmasının sonuca etkisi yoktur; ayrıca birleşen dava, aşamaları ve karar tarihi itibarıyla istinaf kanun yoluna tabidir....
Kural olarak, anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde yer alan mal rejimi hukukundan kaynaklanan anlaşma maddelerinin mahkeme kararında yer alması veya protokolün mahkemece onaylanması gerekir. Mal rejiminden kaynaklanan talepler boşanmanın ferilerinden olmadığından ayrıca dava konusu edilebilirler. Somut olayda; taraflar 23/10/2011 tarihinde evlenmiş, 27/01/2020 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 08/07/2020 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m.10, TMK m.202)....
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde belirtilen 27024 ada 1 parseldeki 26/1983 hisse ve 28279 ada 85 parsel sayılı taşınmaz nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuş, dava değerini fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 10.000 TL göstermiş ve bu değer üzerinden peşin harç yatırmıştır. Harcını da yatırdığı 21.12.2015 havale tarihli dilekçede ise, talep miktarını 25.000 TL'ye yükseltmiştir. Davacı tarafın mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteği dava konusu iki adet taşınmaza ilişkin olup, hangi taşınmaz için ne kadar talep edildiği hususu davacı tarafça açıklanmadığı gibi HMK'nin 31. maddesindeki "hakimin davayı aydınlatma ödevi" çerçevesinde mahkemece de açıklatılmamıştır....