Mehmet .... tebliğ edildi” şerhiyle 28/01/2022 tarihinde tebliğ edildiği, tebligatı alan şahsın şirket yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak almaya yetkilendirilmiş, evrak müdürü gibi bir çalışan olup olmadığı tespit ve şerh edilmeden ve yine bu işlerle görevlendirilmiş başka bir çalışan olup olmadığı araştırılmadan doğrudan iş yeri çalışanına tebligat yapıldığı, buna göre Tebligat Kanunu'nun 12. maddesi ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 21. maddesinde belirtilen sıra nazara alındığında ödeme emri tebligatının usulsüz olduğu görülmektedir. Öte yandan, tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiasının yasal dayanağı İİK'nun 16. maddesi olup, bu yöndeki şikayetin, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde icra mahkemesine yapılması zorunludur. Öğrenme tarihinin belirlenmesi açısından şikayetçi borçlunun bildirdiği tarih esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir....
Mahkemece ödeme emrinin usule uygun tebliğ edilmemiş olduğu belirtilse dahi dava dilekçesi ve duruşma gün ve saatini bildirir davetiye borçluya usule uygun olarak tebliğ edilmiş ve davalı savunma yapmamıştır. Davalı borçlunun ödeme emrinde ki usulsüzlüğü bu tarihte öğrendiğinin kabulü gerekir. Ancak, davalı borçlu bu tarih itibari ile tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesinde şikayet yolu ile ileri sürüp, tebliğ tarihini düzelttirmediği gibi, süresinde de itirazda bulunmadığından 18.03.2016 tarihinde yapılan ödeme emrine ilişkin tebligat kesinleşmiştir. İcra mahkemesi ödeme emrinde ki usulsüzlüğü kendiliğinden dikkate alamaz. YHGK 30.03.2005 gün ve 2005/6-190-220 ve 28.09.2005 tarih 2005/6-518-518 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Kesinleşen takip üzerine yasal süre içerisinde ödeme de bulunmadığından borçlunun temerrüdü de gerçekleşmiştir. Mahkemece tahliyeye karar verilmesi gerekirken istemin reddine karar verilmesi doğru değildir....
Komşusu isim vermedi bilgi verildi.” şerhi ile tebliğ edilmiştir. Ödeme emri usule uygun tebliğ edilmemiş olması halinde dahi dava dilekçesi ve duruşma gün ve saatini bildirir davetiye borçluya usule uygun olarak tebliğ edilmiş ve davalı savunma yapmamıştır. Davalı borçlunun ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü bu tarihte öğrendiğinin kabulü gerekir. Ne var ki bu tarih itibariyle tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesinde şikayet yoluyla ileri sürüp, tebliğ tarihini düzelttirmediği gibi, süresindede itirazda bulunmadığından 27/02/2015 tarihinde yapılan tebligat kesinleşmiştir. İcra mahkemesi ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü kendiliğinden nazara alamaz. YHGK.30.3.2005 gün ve 2005/6-190-220 ve 28.09.2005 tarih 2005/6-518-518 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Kesinleşen takip üzerine yasal sürede ödemede bulunmadığından borçlunun temerrüdü de gerçekleşmiştir. Mahkemece tahliyeye karar verilmesi gerekirken istemin reddine karar verilmesi doğru değildir....
Başvuru bu hali ile yetkiye ve borca itiraza ilişkin olup, İİK'nun 168/5. maddesi uyarınca bu itirazın 5 günlük sürede yapılması gerekmektedir. Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiası "şikayet" niteliğinde olup, İİK.nun 16/l.maddesi gereğince 7 günlük süreye tâbi olduğundan, ileri sürülmediği takdirde mahkemece resen nazara alınamaz. Somut olayda, borçluya örnek 10 ödeme emrinin 12.03.2014 tarihinde tebliğ edildiği, başvurunun ise 25.03.2014 tarihinde yapıldığı görülmektedir. Borçlunun icra mahkemesine sunduğu itiraz dilekçesinde, tebligatın usulsüzlüğüne yönelik bir şikayette bulunmadığı halde mahkemece bu hususun resen incelenerek tebliğ tarihinin düzeltildiği ve düzeltilen tebliğ tarihine göre yetkiye ve borca itirazların esastan incelenerek reddine karar verildiği anlaşılmıştır....
DAVA KONUSU : ŞİKAYET (İCRA MEMUR MUAMELESİ) KARAR : TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı-borçlu vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil aleyhine icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğine dair yaptıkları şikayet üzerine İstanbul Anadolu 9. İcra Mahkemesinin 2018/674 Esas sayılı dosyasında ödeme emri tebliğ tarihinin 04/06/2019 tarihi olarak düzeltildiğini, aynı tarihte borca itiraz ettiklerini, icra müdürlüğünce tahsilata ve alacaklı vekiline reddiyata devam edildiğini, bu nedenle şikayetin kabulü ile 01/11/2019 tarihli tahsilat ve 04/11/2019 tarihli reddiyat işleminin iptali ile usulüne uygun itirazla 04/06/2019 tarihi itibariyle takip durmuş olduğundan, takip dosyası üzerinden yapılan tüm tahsilatların iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-alacaklı cevap dilekçesinde özetle; tebliğ usulsüzlüğü şikayeti üzerine İstanbul Anadolu 9....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE: Uyuşmazlık, usulsüz tebliğ şikayeti ile satış kararı ile satış işlemlerinin iptali istemine ilişkindir. Davacının usulsüz tebliğ şikayeti yönünden istinaf dilekçesi incelendiğinde; Tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiasının yasal dayanağı İİK'nun 16. maddesi olup, bu yöndeki şikayetin, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde icra mahkemesine yapılması zorunludur. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesine göre; “Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.” Şikayetçinin bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulu'nun 12/02/1969 tarih ve 1967/172- 107 sayılı kararında da benimsendiği üzere, beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İncelenen tüm dosya kapsamına göre ,davalı tarafından davacı hakkında başlatılan icra takibinde davacıya ait taşınmaz hissesine haciz konulduğu ,davacı tarafından taşınmazın haline münasip evi olduğu iddiası ile şikayette bulunulduğu ilk derece mahkemesi tarafından şikayetin süreden reddine karar verildiği, davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi kararında da açıklandığı gibi meskeniyet şikayeti 7 günlük süreye tabidir. Davacıya dava konusu taşınmaza haciz konulduğuna ilişkin 103 davetiyesi gönderildiği ve davetiyenin 24/02/2020 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır....
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan nedenlerle, usulsüz tebliğ şikayetinin süre aşımından reddine karar verilmesi gerekir ki, ilk derece mahkemesinin kararı da bu cihettedir. Yine, usulsüz tebliğ şikayeti reddedilmiş olduğundan, davacının kesinleşen takipte takibin durdurulması ve hacizlerin kaldırılması talebi de yerinde olmadığından ve kötü niyet tazminatı şartları da oluşmadığından bu yöndeki taleplerin reddedilmesinde de hukuka aykırılık yoktur. HMK'nun 355. Maddesi kapsamında dairemizce resen nazara alınması gereken herhangi bir kamu düzenine aykırılık da bulunmamaktadır. Dolayısı ile tarafımızca da izah ve iştirak olunan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1- b-1 maddesi uyarınca esastan reddine oy birliği ile karar verilmiştir....
DAVA TÜRÜ : Şikayet Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: K A R A R Alacaklı tarafından borçlu aleyhine ilama dayalı olarak başlatılan takipte, alacaklı vekili İcra Mahkemesi'ne başvurusunda, borçlunun icra emrinin tebliğine ilişkin şikayeti olmamasına rağmen, İcra Müdürlüğü'nce tebligatın usulsüz olduğu, bu nedenle takibin kesinleşmediği gerekçe gösterilerek, haciz talebinin reddedildiğini, oysa ki tebligatın usulüne uygun olduğunu ileri sürerek, İcra Müdürlüğü kararının kaldırılmasını istemiştir....
senetteki imzasına itirazda bulunulmadığı, ödeme emri tebliğ mazbatasındaki imzasına itirazda bulunarak tebliğ usulsüzlüğü şikayetinde bulunduğu görülmüş olup, tebliğ mazbatası üzerindeki imzaya itirazın kamu düzenine aykırılık teşkil etmediğinden şikayetin İİK'nun 16/1 maddesi gereğince süreye tabi olduğu görülmekle, yukarıda açıklandığı üzere usul ve yasaya uygun olarak tebligat usulsüzlüğü şikayetinin süre yönünden reddine karar verilmesinde dosya kapsamı ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirilmesinin yerinde olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1- b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....