Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Sıra cetveline itiraz davalarında davalının alacağının gerçek olduğunu ispat etmek zorunda olmasına rağmen, maaş hacizlerinde üst sıralarda bulunan alacaklar aleyhine açılan davalar genel muvazaa mahiyetinde olup bu davalarda genel ispat kuralları geçerlidir. Bu durumda mahkemece yapılan bu sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesi uyarıca İcra Müdürlüğü'nce düzenlenen sıra cetveli niteliğinde olduğu kabul edilerek aynı Kanun'un 142/1. maddesi uyarınca açılan muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında olduğu gibi ispat yükünün davalıda olduğunun kabulü ile uyuşmazlığın bu ilkelere göre çözümlenmesi doğru olmamıştır. Mahkemece, davanın genel muvazaa davası olarak kabul edilip, ispat yükünün de davacıya yüklenerek uyuşmazlığın TBK'nın 19. maddesinde düzenlenmiş genel muvazaa ilkelerine uygun olarak çözümlenmesi gerekir. 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı İBK'da da belirlendiği gibi, HMK'nın 24/1, 25, 26, 30 ve 33....

müvekkili zarara uğratmak kastıyla yaptıkları tasarrufun İİK. 277. ve devamı maddelerindeki şartlara uygun olarak iptaline olmadığı takdirde TBK. 19. maddesi gereğince muvazaa nedeniyle iptaline, davacı müvekkiline, dava konusu taşınmaz üzerinde Ankara İcra Müdürlüğü’nün 2013/18720 E. sayılı dosyasındaki alacak ve tüm fer’ilerine yeter miktarda cebr-i icra yetkisinin verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

Davacının aşamalarda ve dava dilekçesindeki tüm açıklamaları ile istemleri BK 18 (TBK 19.) maddesi kapsamında olup bu hali ile davanın, BK 18. maddede ifadesini bulan muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğu kabul edilerek hak düşürücü sürenin söz konusu olmayacağı da nazara alınıp diğer şartların araştırılması neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi yerine yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli değildir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 990.00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 03.12.2013 tarihinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi....

    Davacının bu taşınmazla ilgili talebi, dava dilekçesi içeriğinden de anlaşıldığı üzere; mahkemenin de kabulünde olduğu üzere muvazaa hukuki sebebine (BK.m. 18; TBK m.19) dayanmaktadır. Öyleyse, bu belirlemeye göre istek, Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine dair 4787 sayılı Kanunun 4. maddesinde yer alan aile hukukundan kaynaklanan dava ve işlerden değildir. İstek yönünden genel mahkemeler görevlidir. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, hakim tarafından yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilir. Bu bakımdan, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 18.01.2018(Prş.) .......

      Dava TBK 19. maddesinde izah edilen muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkindir. Muvazaalı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarar verilmesi, onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğinde olduğundan, kural olarak muvazaalı muamele nedeniyle hakları zarara uğratılan üçüncü kişiler, tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Somut olayda davacı da kendisine zarar verici mahiyette olduğunu ileri sürdüğü ve davalılar arasında gerçekleşen işlemlerin iptalini talep etmiştir. Bu hali ile davacının hukuki yararının olduğu açık olup bu husus nazara alınarak davanın esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi yerine eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir....

        Mahkemece her ne kadar mirasbırakan adına kayıtlı başkaca taşınmaz bulunmadığı gerekçesiyle muvazaa iddiası kabul edilmişse de; davalı tarafın temyiz aşamasında dosya sunulan 19/11/2014 tarihli tapu kayıtlarından mirasbırakan adına 1380, 1496 ve 3640 parsel sayılı taşınmazların olduğu saptanmıştır. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir....

          Davalı, mirasbırakanın davalı oğlunun kredi borcunu ödemek için borç para aldığını, karşılığında dava konusu taşınmazın ½ payını satış suretiyle devrettiğini, 19 senelik evliliği boyunca mirasbırakana baktığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 1262 ada 11 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 nolu bağımsız bölüm mirasbırakan ...’e ait iken 07/07/2009 tarihinde 1/2 payını satış suretiyle davalıya temlik ettiği, mirasbırakanın 04/11/2012 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı oğlu ile davalı ikinci eşinin kaldıkları anlaşılmaktadır. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir....

            Her ne kadar davacı tarafça muris muvazaasına dayanılmış ise de, dava esas niteliği itibari ile TBK 19.maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı şirket hisselerinin devrine ilişkin işlemlerin iptali ve davacının miras payı oranında adına tescili istemine ilişkindir. Bu hali ile de genel muvazaa hükümlerinin uygulanması gerekmekle davaya bakma görevi mahkememize aittir. 6098 sayılı TBK'nın 19.maddesinde, genel muvazaa hükümleri düzenlenmiş olup "Tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın gerçek ve ortak iradeleri esas alınır." hükmü getirilmiştir. Özellikle resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrine TBK'nın 19.maddesi uygulanacaktır....

              (TBK m. 614 (BK) m. 514)).Bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18))....

                En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur....

                  UYAP Entegrasyonu