Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesinin 07/02/2018 gün 2014/236 E. - 2018/40 K. sayılı kararının HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davacıların Bedelsiz iade ve TMK 1007. maddesi uyarınca istenen tazminat davalarının reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 6292 sayılı Kanunun 7. maddesi kapsamında dava konusu taşınmazın bedelsiz iadesi, aksi takdirde TMK 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat istemine ilişkindir....

    Madde hükmü uyarınca konutun geri verilerek bedel iadesi talep edildiği ve satış bedelinin iade edildiği davacının bu bedeli ihtirazi kayıtla aldığı anlaşılmıştır. Yapılan sözleşme ve ödeme miktarı konusunda taraflar arasında ihtilaf yoktur. Sorun sözleşme 5. Madde hükmü uyarınca bedel iadesi talep edildiğinde bunun denkleştirici adalet ilkelerine göre uyarlanmasının talep edilip edilemeyeceği konusundadır. Taraflar arasında yapılan sözleşme, tam iki tarafa borç yükleyen ve karşılıklı edimleri içeren sözleşme niteliğindedir. Sözleşme nin 3. maddesi uyarınca teslim süresi açıkça 24 ay olarak kararlaştırılmıştır. Aynı sözleşmenin 5. Madde hükmü uyarınca mülkiyetin davacıya devredileceği tarihe kadar alıcı isterse bedel iadesi talep edebileceği, paranın faizsiz iade edileceği kararlaştırılmıştır. Davacı taraf sözleşmede yaşanan gecikme nedeniyle bu hakkını kullanarak bedel iadesi talep etmiş ve satış bedelini ihtirazi kayıtla geri almıştır....

      Esas sayılı davada Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Asıl dava, yükleniciden haricen satın alınan bağımsız bölümün tapusunun iptâli ve tescili ile taşınmaz için ödenen bedelin iadesi ve manevi tazminat talebi, bu talepler kabul olunmazsa dairedeki eksikliklerin bedeli, gecikme tazminatı ve manevi tazminata ilişkindir. Birleşen dava ise yüklenici tarafından taşınmazın sahibi asıl dava davacısına karşı açılmış olup, sözleşmede eksik ödenen bedel alacağının tahsili talebine yöneliktir....

        Mahkemece, dayanılan adi yazılı belgede taşınmazın iade edileceği hususunun kararlaştırılmadığı ve bu nedenle inanç sözleşmesi sayılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin karar, Dairece; ‘’ Dosya içerisinde mevcut, taraflar arasında düzenlenen “anlaşma senedi” başlıklı 05.04.2002 tarihli belgede, gerçekte yalnızca taşınmazın 1000 m²'lik bölümünün satışının yapıldığı, 905 m²'lik bölümünün ise imar mevzuatı gereği olarak devredildiği, 905 m²'lik bölümde kamulaştırma yapılırsa bedelin davacıya verileceği açıklanmış, yanlarca bu belge tanıklar huzurunda imzalanmıştır. Anılan belgenin belirtilen özellikleri itibarıyla yanlar arasında düzenlenen ve karşılıklı hak ve borçları içeren inançlı işlemin bir belgesi olduğu kabul edilmelidir... Ne varki, anılan belgede koşulların oluşmaması durumunda taşınmazın iadesi yönünde bir hüküm bulunmamaktadır....

          Yine aynı kararın 1- d bendinde de; “Belediye ve mücavir alan sınırları dışında olup da deniz, nehir, GÖL ve ULAŞIM YOLLARI KENARINDA veya civarında bulunması veya sıani – turistik önemi yahut hızlı şehirleşme faaliyetleri dolayısıyla İmar ve İskan Bakanlığı’nın önerisi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen alanların sınırları içinde,imar planı ile iskan sahası olarak ayrılan yerlerdeki arazi ve arazi parçaları ARSA sayılır.” açıklamasının olduğunu, buna göre dava konusu taşınmazın arsa olarak değerlendirilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte dava konusu taşınmazın tarla vasfı taşıdığı düşünülse dahi, dava konusu taşınmaz bedeli taşınmazın gerçek değerinin çok çok altında kaldığını, mahkemece talep edilen ve taraflarınca dosyaya sunulmuş olan emsal taşınmazların bilirkişilerce incelenmediğini ve emsal ücret araştırması yapılmadan hesaplamaya gidildiğini, aynı muhitte yer alan ve aynı m2 alanı bulunan diğer taşınmazların bedelleri incelendiğinde, bu değerlerin bilirkişice...

          Mahkemece, bilirkişi raporu da dikkate alınarak davacının davalılardan herhangi bir tazminat alacaklarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, işyeri olarak kullanmak üzere davalılardan kiraladığı taşınmazın tapuda işyeri olmaması ve kat 2011/19092-2012/5148 maliklerinin onay vermemesi nedeniyle işyeri ruhsatı alamadığından dolayı kira sözleşmesini feshettiklerini ileri sürerek, ödediği depozitonun iadesi ve uğradığı zararların tazmini istemiyle eldeki davayı açmış, mahkemece davacının isteyebileceği herhangi bir tazminat alacağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Borçlar Kanununun 249 vd. maddeleri gereğince, kiralayan, kiralananı sözleşmeyle amaçlanan kullanım şekline uygun olarak kiracıya teslim ve sözleşme süresi boyunca da bu halde bulundurma yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülüğe aykırı davranıldığı takdirde kiracının bu yüzden uğradığı zararın tazmini gerekir....

            Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılara ait işyerini 01.08.2011 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli sözleşme ile kiraladıklarını, sözleşme uyarınca bir yıllık kira parasını peşin olarak ödediklerini, kiralanan taşınmazın kira sözleşmesinin 16.maddesindeki koşula uygun olarak 25.10.2011 tarihinde ihtar keşide edilmek ve 20.12.2011 tarihinde de anahtar teslim edilmek suretiyle tahliye ettiklerini, müvekkilinin taşınmazda kiracı olarak kaldığı sürenin 4 ay 20 gün olup buna göre hak edilen kira parasının 58.333,33 TL olduğunu, mecurun tahliye tarihinden sonraki döneme ait olan ve iadesi gereken tutarın ise 91.666,67 TL olduğunu, bu tutarın iadesi için davalılar hakkında icra takibi başlattıklarını, ancak davalıların takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline ve %20 oranında icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir....

              Mahkemece, davanın kabulüne; 40.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin talebinin saklı tutulmasına karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Dava, kooperatif hisse devri sözleşmesine konu taşınmazın ifasının imkansız hale gelmesi nedeniyle rayiç değerinin tahsili talebine ilişkin olup, davacı, satışa konu taşınmazın başka bir kişiye satılarak bu kişinin kooperatif üyeliğine karar verilmesi üzerine ifanın imkansız hale geldiğini iddia ile taşınmazın 3. kişiye devri tarihindeki rayiç değerinin tahsilini istemiş, davalı ise davacının kooperatife başvurup geçerli üyelik kaydını yaptırmadığı için davayı sadece almış olduğu 1.250,00 TL'nin iadesi bakımından...

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 121 ada 21 parsel sayılı taşınmaza davalı şirketin taş yığıp, taş kırımı yapmak suretiyle müdahale ettiği, şirketin faaliyeti nedeniyle taşınmazın tarım arazisi vasfını yitirdiğini, kullanılamaz hale geldiğini ileri sürerek, taşınmazın eski hale iadesi ve 15.000TL ecrimisil bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir Davalı, çekişme konusu taşınmazın mevcut haliyle ... tarafından 9.4.2004 tarihinde şirkete teslim edildiği ve yer gösterilmesi üzerine faaliyete başlanıldığı, iyiniyetli olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur....

                  nın 8/2 maddesinde, kira sözleşmesine dayanan her türlü tahliye akdin feshi yahut tespit (kira tespiti) davaları ile bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davalara, dava konusu şeyin değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasındaki kira sözleşmesi akdedildiği, kiracı olan davacının kiralanan taşınmazın iskansız olması nedeniyle gerekli tadilatın yapılamadığı ve kiracının kullanımına uygun hale getirilmediği iddiasıyla kira sözleşmesinin feshini ve peşin ödenen kira bedelinin iadesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Davanın açıklanan bu niteliği ve dayanağı itibariyle anılan fıkra kapsamına girdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Küçükçekmece 3....

                    UYAP Entegrasyonu