Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Vaad alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Medeni Kanunun 716 (önceki Medeni Kanun 642) maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Gerçekten Borçlar Kanununun 213 ve ön sözleşmeye ilişkin 22.madde hükmünce taşınmaz mülkiyetini nakletme özelliğinden dolayı taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin geçerliliği resmi şekilde yapılması koşuluna bağlıdır. Yasadaki resmi senetten maksat yasaların yetkili kıldığı memur tarafından usulüne uygun tanzim ve tasdik edilmiş senettir. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmelerini düzenleyecek olan resmi memur ise 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60.maddesi hükmünce kuşkusuz noterliktir. Zira, anılan yasanın 60. maddesi 3.bendinde noterlerin görevleri arasında “gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapmak” da bulunmaktadır....

    Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Belirtilmelidir ki, satış vaadine konu bir taşınmazın tapu kaydı üzerinde ipotek, haciz veya ihtiyati tedbir kararı gibi şerhlerin bulunması o satış vaadi sözleşmesinin icrasını istemeye engel teşkil etmez. Satış vaadi sözleşmesi taşınmazın tapu kaydı üzerindeki kısıtlamalarla birlikte ifa edilebilir....

      Uyuşmazlık ve hüküm gayrimenkul satış vaadine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup inceleme görevi Yargıtay 14. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ : Dosyanın görevli Yargıtay 14. Hukuk Dairesi Yüksek Başkanlığına gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 07.03.2011 (Pzt.)...

        Hükmü davacılar ve davalı ve birleşen davanın davacılarından ... temyiz etmiştir. 1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriği ile hükmün ... dışındaki davalılar tarafından temyiz edilmemiş olunmasına, özellikle Türk Medeni Kanununun 706, Borçlar Kanununun 213 madde hükümlerince tapulu taşınmazların harici satışına değer verme olanağı bulunmamasına ve tapulu taşınmaz üzerinde zilyetlikle kazanma iddiaları dinlenemeyeceğine göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir. 2- Eldeki davada öncelikle üzerinde durulması gereken husus bir taşınmaz malın elbirliği mülkiyetine tabi iken satış vaadine konu yapılması halinde hukuki durumun ne olduğudur. Elbirliği mülkiyetinde hiçbir ortak için tasarruf edebileceği bir pay söz konusu değildir. Mülkiyet hakkı elbirliği ile ortaklara aittir....

          Mahkemece, satış vaadinin yerine getirilmesinin şartlarının imkansız hale geldiği ve tescil talebinin uygulama kabiliyeti bulunmadığı ve davanın terditli açıldığı belirtilerek, bilirkişi raporu ile belirlenen (halihazırda boş arsa olan taşınmazın 1/2 bedeli) 15.000 YTL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Dosyada mevcut belgelere göre; 16.11.2000 tarihli Noter satış vaadi sözleşmesi, dava dışı Muhsin ve davacı arasında düzenlenmiştir. Satış vaadine konu taşınmaz, daha evvel davalının babası (tapuda malik olan) İzzet ve dava dışı Muhsin arasındaki 30.07.1980 tarihli Noter satış vaadi sözleşmesine konu olmuştur. Davalının babası İzzet, 1988 tarihinde ölmüştür (Davalı Rafet, iki mirasçısından birisidir). Davacı ile davalıların murisi arasında bir satış vaadi sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalının murisi İzzet dava dışı Muhsin'e, Muhsin de taşınmazın satışını davacıya vaat etmiştir. Dava, taşınmazın tapuda üçüncü şahsa devri nedeniyle malik İzzet mirasçısına karşı açılmıştır....

            Yine, 07.06.1939 tarih ve 1936/31 Esas, 1939/47 sayılı YİBK’na göre de, “taşınmazın haricen satışına ve satışının vaadine ilişkin muameleler kanunen muteber bulunmamış ise de, satıcının bu işle görevli memur önünde ferağın icrasını ve aksi taktirde almış olduğu bedelin geri verileceğini taahhüt etmiş ve alıcı ile aralarında kararlaştırılmış bulunan bedeli bu şartla satıcıya vereceğini taahhüt etmiş (üstlenmiş) ise, bu gibi uyuşmazlıklar BK’nun 125. maddesine göre, 10 yıllık zamanaşımına bağlıdır. Zamanaşımı süresinin başlangıcı, ferağdan cayma (dönme) ve imtina tarihidir.” Bundan ayrı 07.12.1955 tarih ve 1955/17 Esas, 1955/27 sayılı YİBK’nda ise, “haricen taşınmaz satışına veya vaadine ilişkin senetler hangi şekilde olursa olsun, satış bedelinin geri alınması icra dairesinden istenmeyip, mahkemeye ait bu gibi isteklerin tetkiki icra dairelerinin haricinde bir görev olup, hukuk mahkemesinin görevine girer....

              Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Somut olaya gelince; davada 06.09.1990 ve 12.09.1990 günlü satış vaadi sözleşmelerine dayanılmıştır. Bunlardan 06.09.1990 günlü olanında vaat borçlusu Mümine ve diğerleridir. 12.09.1990 tarihli olanında ise davacılar miras bırakanına satış vaadinde bulunan bir kısım davalılar miras bırakanı ...’dır. Çekişme konusu 1973 parsele ait tapu kaydının incelenmesinden vaat borçlularına intikal yoluyla değişik paylar geldiği görülmektedir. Ne var ki, bu payların tamamı veya bir bölümünün satış vaadine konu edilip edilmediği hususunda tereddüt doğmuştur. Diğer taraftan satış vaadi borçlularından ...’nin baba adı satış vaadi sözleşmesinde “Veli” olarak yazıldığı halde tapu kaydında “...” olarak yazılıdır....

                "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı-k.davalı vekili tarafından, davalı-k.davacı aleyhine 05.10.1998 gününde verilen dilekçe ile satış vaadine dayalı tapu iptali, tescil, birleştirilen davada satış vaadi sözleşmesinin iptali istenmesi üzerine bozmaya uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 13.07.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı (k.davacı) vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Yerel mahkemece uyulan Dairemiz bozma ilamı doğrultusunda hüküm kurulmuş olmasına göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 16.11.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

                  "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 26.7.2004 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil, olmadığı takdirde yapılan ödemelerin tahsili istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 26.12.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne duruşma isteğinin pul yokluğundan reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı ferağa icbar suretiyle tapu iptali ve tescil, ikinci kademedeki istek ise yapılan ödemelerin istirdatına ilişkindir. Mahkemece sözleşmenin ifa olanağı bulunmadığından, davacı da havale suretiyle gönderdiği ödemeleri satış vaadine karşılık yaptığını kanıtlayamadığından her iki istek kalemi de reddedilmiştir....

                    Dava konusu satış vaadine konu edilen 1974 tarihli 38 sıra, 62 sahife, 216 cilt ve 2415 yevmiye numaralı taşınmazla ilgili olarak davalı tarafından satış vaadinde bulunulmasından sonraki tarihlerde dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği, daha sonra ifraz gördüğü ve 5832, 5833, 5835, 5836, 5837, 5838, 5839, 5840, 5841, 5842, 5843, 5844 ve 5845 sayılı parsellere ayrıldığı ve sonraki tarihlerde de imar uygulamasına tabi tutularak muhtelif imar parsellerine gittiği, davacının kendisine satış vaadinde bulunulan taşınmazın üzerine 2 katlı bina yaptığı bu binanın tapuda halen ... oğlu ... adına müstakilen kayıtlı olan 214,36 m2 yüzölçümünde 1120 ada 5 sayılı imar parseli üzerinde kaldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda davacıya satış vaadi sözleşmesi gereğince düşen arsa miktarı 16,94 m2 olarak hesaplanmış ise de buna ilişkin bilirkişi raporu yeterli değildir....

                      UYAP Entegrasyonu