Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

- K A R A R - Dava, adi yazılı şekilde yapılan taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan damga vergisinin 1/2' sinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Davalı vekili, taraflar arasındaki taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin resmi şekilde yapılmamasından dolayı hükümsüz olduğunu, hükümsüz sözleşmeden vergi borcu doğmayacağını, davacının ödememesi gereken vergi borcunu idari yargı yoluna giderek iptal ettirme imkanı varken ödemiş olmasının kendi kusuru olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, taraflar arasındaki taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğu, daha sonra taşınmazın devredilmiş olmasının da sözleşmeyi geçerli kılmayacağı geçersiz sözleşmelerden damga vergisi alınamayacağı Vergi Dairesi' nin incelemesi ve tarhiyatı üzerine yasal yollara başvurmayan davacının ödediği vergiyi geçersiz sözleşmenin 3. maddesine dayanarak isteyemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

    Somut olay incelendiğinde; taraflar arasında imzalanan taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin düzenleme şeklinde noterde yapıldığı, sözleşme içeriğinde taşınmaz bedelinin nakden ödendiğinin ifade edildiği görülmüştür. Dolayısıyla taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesinin yasal maddi unsurları ihtiva ettiği ve geçerli olduğu noktasında bir tereddüt yoktur. Ancak mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olmasına rağmen davacının zilyetliğin devredildiğine ilişkin iddiası araştırılmamıştır. Bilindiği üzere taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinden kaynaklanan davalar sözleşmenin ifa olanağının doğduğu andan itibaren 10 yıl içerisinde açılabilir. Lakin zilyetlik devredilmiş ise zilyetlik devam ettiği sürece zamanaşımı süresinin işlediğinden bahsedilemez....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ Taraflar arasındaki uyuşmazlık, satış vaadi sözleşmesinden kaynaklı müspet zararın tazminine istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın niteliğine ve tarafların sıfatına göre, dosyanın temyiz incelemesi, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin görevine girmektedir. SONUÇ : Yukarıdaki açıklanan nedenlerle, dosyanın görevli Yargıtay 14. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na GÖNDERİLMESİNE, 24/01/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

      "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasındaki dava, gayrımenkul satış vaadi sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın niteliğine ve tarafların sıfatına göre, dosyanın temyiz incelemesi Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin görevine girmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosyanın işbölümü yönünden bir karar verilmek üzere Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu'na GÖNDERİLMESİNE, 10.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        Davada dayanılan satış vaadi sözleşmeleri yasanın öngördüğü biçim koşuluna uyularak düzenlenmiştir. Burada belirtilmelidir ki, satış vaadi sözleşmesinin Borçlar Kanununun 162. vd maddelerinden yararlanılarak alacağın temliki suretiyle satış vaadi alacaklısı tarafından üçüncü bir kişiye temliki olanaklıdır. Bu şekilde bir temlik varsa yeni satış vaadi alacaklısı, alacağı gerçek alacaklıdan temlik alan kişidir. Dolayısıyla, davacılardan ...’un davalı ...’ın dava dışı ...’e yaptığı satış vaadi sözleşmesine dayanarak istemde bulunması mümkündür. Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür....

          Noterliğinin 21.07.1973 tarihli ve 6722 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri ile murisleri ...'e satmayı vaad ettiği halde davalıların taşınmazdaki paylarını muvazaalı olarak devrettiklerini ileri sürerek davalılar adına kayıtlı olan tapunun iptali ve adlarına tescilini, mümkün olmadığı takdirde taşınmazın rayiç bedelinin tazminini istemiştir. Davalı ..., taşınmazı iyiniyetle satın aldığını belirterek davanın reddini talep etmiştir Davalılar ..., ..., ...,..., ... ve ... taşınmazdaki hisselerinin satış vaadi sözleşmesi ile sattıklarını ve bedelini aldıklarını satış vaadi sözleşmesine göre karar verilmesini talep etmişlerdir. Diğer davalılar davaya cevap vermemiştir....

            Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar....

              Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmünce on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye, yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma” kuralı ile bağdaşmayacağından dinlenilemez. Somut uyuşmazlıkta, dayanılan taşınmaz satış vaadi sözleşmesi 22.02.1978 tarihlidir. Dava 24.10.2007 tarihinde açılmıştır. Satış vaadi sözleşmesinde taşınmazın teslim edildiğine ilişkin bir beyan bulunmamaktadır. Ne var ki davacıların taşınmazın teslim edildiğini tanıkla ispatlama imkanları vardır....

                Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125.maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır .Somut olayda; taraflar arasında düzenlenen 20.08.1993 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yasal şartlara uygun olarak düzenlendiğinden geçerlidir. Ancak sözleşmenin ifası taşınmaz üçüncü bir kişi adına 06.03.2002 tarihinde tescil edilmekle imkansız hale geldiğinden, davacı taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin ifasının imkansız hale geldiği bu tarihten itibaren 10 yıl içinde taşınmazın ikame değerini geri isteme hakkına sahiptir....

                  Dava dilekçesinin içeriği davacı vekili tarafından verilen 14.02.2007 tarihli açıklayıcı beyanlarını içeren dilekçesi ve tüm dosya içeriğinden anlaşıldığı gibi davacı taraf, hem davalı ile aralarında yaptıkları 05.12.1994 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesi nedeniyle davalıya murislerinden intikal eden taşınmazların davacılar adına tapuda intikal ettirilmemesinden doğan paylar yönünden oluşan alacak, hem de bu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden sonra davacılar tarafından diğer hissedarlardan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle alınan payların inanç sözleşmesi iddiasına dayalı olarak ve ayrıca vekaletname ile davalı adına tescil ettirmelerinden dolayı da alacak isteminde bulunmuştur. Mahkemenin, sadece taraflar arasındaki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak talepte bulunulduğu değerlendirilerek hüküm tesisi yerinde değildir....

                    UYAP Entegrasyonu