tazminatı ,ihbar tazminatı ve yıllık izİn ücret lacağı talebinde bulunduğu anlaşılmıştır....
nedeniyle iş yerinden kıdem tazminatı talep ederek ayrıldığını beyan ettiğini, T1, kuruluşlarına verdiği 03/10/2017 ve 10/10/2017 tarihli dilekçelerinde 15 yıl sigortalılık süresini ve 3600 gün pirim ödemesi şartı ile ilgili ifadelerine yer verilmediğini,1475 sayılı İş Kanununun Kıdem Tazminatı başlıklı 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına 5 numaralı bent eklendiğini, getirilen bu hükümde öngörülen şartları yerine getirenlerden kendi istekleri ile işten ayrılanlara kıdem tazminatı ödeme imkanı tanındığını, tanınan bu imkandan yararlanmak isteyen müvekkili personelinden 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendi gereği Sosyal Güvenlik Kurumundan almış oldukları Kıdem Tazminatı yazısına istinaden kendi istekleri ile ayrılanlara müvekkili kurum tarafından Kıdem Tazminatı ödenmeye devam edildiğini,fakat huzurdaki davanın kritik noktasının bu husus olduğunu yani davacının Kıdem tazminatı için kanunen zorunlu olan SGK Kıdem Tazminatı alabilir yazısını...
Hal böyleyken davacı, müvekkil bankadan boşta geçen süre ücreti farkı, işe başlatmama tazminatı farkı ve kıdem tazminatı farkı alacağı olduğuna yönelik her türlü maddi ve hukuki dayanaktan yoksun iddialarıyla 500 TL boşta geçen süre ücreti, 500 TL işe başlatmama tazminatı fark alacağı, 500 TL kıdem tazminatı farkı alacağı ve 500 TL ihbar tazminatı farkı alacağı olmak üzere belirsiz alacak davası ikame etmiştir. Ayrıca davacı 23.03.2021 tarihinde iddia ettiği tüm alacak kalemleri bakımından taleplerini ıslah etmiştir. Ancak önemine binaen belirtmek isteriz ki davacıya işe başlatmama akabinde işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre alacağı ile birlikte kıdem tazminatı farkı da müvekkil banka tarafından ödenmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporu açıkça hukuka aykırıdır. bu sebeple ilk derece mahkemesinin iş güvencesi taminatı bakımından kararının kaldırılması ve davacının tüm taleplerinin reddi yönünde hüküm kurulması usul ve yasa gereğidir....
Davacı dava dilekçesi ile 3.500,00 TL kıdem tazminatı ile 700,00 TL ücret alacağının 18.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ödenmesini talep etmiş, karara esas alınan bilirkişi raporu ile 3.834,11 TL kıdem tazminatı ile 700,00 TL ücret ./.. alacağı hesaplanmış, davacı 23.09.2013 havale tarihli ıslah dilekçesi ile talep miktarını artırmıştır. Mahkemece kıdem tazminatı yönünden davacının talebi aşılarak 09.07.2012 tarihinden itibaren faize hükmedilmiş, ücret alacağı yönünden de hatalı değerlendirme ile akdin fesih tarihi olan 09.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir....
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının ücretinin asgari ücret artı sefer priminden oluştuğu, tanık beyanlarına göre davacının bir ay 3 sefer bir ay ise 4 sefer yaptığı, sefer başına 366 Mark aldığı, aylık sefer priminin 1.203,08 TL olduğu, fesih tarihindeki kıdem tazminatı tavanının 1.574,74 TL olduğu, davacıya fesih esnasında asgari ücret üzerinden hesaplanan kıdem tazminatının ödendiği bu nedenle kıdem tazminatı hesabında sadece aylık sefer priminin esas alınması gerektiği, aylık sefer primi miktarının fesih tarihindeki kıdem tazminatı tavanını aşmadığı belirtilmiş brüt 9.218,93 TL, net 9.148,96 TL kıdem tazminatı hesaplanmış mahkemece bu miktar (9.148,96 TL) kıdem tazminatı alacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak bu hesaplama hatalıdır. Çünkü, öncelikle davacının yurda giriş-çıkışlarını gösterir bilgi ve belgeler dosyaya celbedilmemiş, davacının ayda kaç sefer yaptığı hatalı bir şekilde tanık beyanlarına göre tespit edilmiştir....
Yukarda açıklanan şekilde hüküm kurulur iken, davacı vekilinin dosyadaki beyan dilekçesinde net miktar üzerinden hükmedilmesini talep ettiği, bu nedenle kıdem tazminatı hesabının net miktar şeklinde yapılarak ödenen kıdem tazminatı olan 2800 TL. net miktarın mahsubu gerektiği gözetilmelidir. 4-Kıdem tazminatı için Mahkeme tarafından yürütülen faizin başlangıç tarihi açısından, davacının emeklilik ile işten ayrıldığı 01/04/2011 tarihinden önce hizmet süresinin bölündüğünü gösteren bir delil dosyada mevcut olmadığından, kıdem tazminatına yürütülecek faiz başlangıç tarihinin 01/04/2011 olması gerektiği düşünülmeksizin kıdem tazminatı faizinin 15/02/2007 tarihinden itibaren yürütülmesi hatalıdır. 5-Hükmedilen miktarın net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüte yol açacağının düşünülmemesi hatalıdır....
İşçinin önceki çalışmaları sebebiyle kıdem tazminatı ödenmişse, aynı dönem için iki defa kıdem tazminatı ödenemeyeceğinden, tasfiye edilen dönemin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün olmaz. Ancak, aynı işverene ait bir ya da değişik işyerlerinde çalışılan süre için kıdem tazminatı ödenmemişse, bu süre aynı işverende geçen sonraki hizmet süresine eklenerek son ücret üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmalıdır. Zamanaşımı definin ileri sürülmesi halinde önceki çalışma sonrasında ara verilen dönem on yılı aşmışsa, önceki hizmet bakımından kıdem tazminatı hesaplanması mümkün olmaz. İşçinin iş sözleşmesi feshedilmediği halde çeşitli sebeplerle kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemeler avans niteliğinde sayılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshinde kıdem tazminatına hak kazanılması durumunda, işyeri ya da işyerlerinde geçen tüm hizmet sürelerine göre kıdem tazminatı hesaplanmalı, daha önce avans olarak ödenen miktar kanuni faiziyle birlikte mahsup edilmelidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi DAVA : Davacı, kötüniyet tazminatı, kıdem ve ihbar tazminatı, ikramiye, yıllık izin, fazla çalışma, iş güvencesi tazminatı, ramazan paketi, giyim yardımı, bayram harçlığı, ikramiye gecikme faizi ve ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır....
İhbar tazminatı, iş sözleşmesini fesheden tarafın karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminat olması nedeniyle, iş sözleşmesini fesheden tarafın feshi haklı bir nedene dayansa dahi, ihbar tazminatına hak kazanması mümkün olmaz. İşçinin 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesi hükümleri uyarınca emeklilik, muvazzaf askerlik, evlilik gibi nedenlerle iş sözleşmesini feshetmesi durumunda ihbar tazminatı talep hakkı bulunmamaktadır. Anılan fesihlerde işveren de ihbar tazminatı talep edemez. Somut uyuşmazlıkta, davacı iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacakları talebinde bulunmuş, davalı ise davacının imzasını taşıyan dilekçe vererek kendisinin ayrıldığını savunmuştur....
İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir neden olmaksızın ve usulüne uygun bildirim öneli tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır. Buna göre, öncelikle iş sözleşmesinin Kanunun 24. ve 25 . maddelerinde yazılı olan nedenlere dayanmaksızın feshedilmiş olması ve 17. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun olarak ihbar öneli tanınmamış olması halinde ihbar tazminatı ödenmelidir. Yine haklı fesih nedeni bulunmakla birlikte, işçi ya da işverenin 26. maddede öngörülen hak düşürücü süre geçtikten sonra fesih yoluna gitmeleri durumunda, karşı tarafa ihbar tazminatı ödeme yükümlülüğü doğar. İhbar tazminatı, iş sözleşmesini fesheden tarafın karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminat olması nedeniyle, iş sözleşmesini fesheden tarafın feshi haklı bir nedene dayansa dahi, ihbar tazminatına hak kazanması mümkün olmaz....