Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Şirket ortağı, ortağı olduğu şirket tüzel kişiliğinden ayrı bir kişiliğe sahip olup, TMK anlamında gerçek kişi olduğundan şirkete göre üçüncü kişi sayılır. TTK'nun yukarıda açıklanan maddeleri uyarınca şirket ortakları, şirket sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettikleri sermayeden dolayı şirkete karşı borçlu olduklarından ve borçlu şirketin, şirket ortağındaki sermaye alacağının haczine engel yasal bir düzenleme de bulunmadığından sermaye alacağının haczi mümkündür. Kaldı ki, borçlu şirketin, üçüncü kişi şirket ortağı nezdinde, sermaye borcu dışında tamamen özel hukuktan kaynaklanan ve paraya çerilmesi mümkün, İİK'nun 89. maddesi kapsamında haczedilebilecek nitelikte başkaca hak ve alacaklarının bulunabileceği de kuşkusuzdur....

    Şirket ortağı, ortağı olduğu şirket tüzel kişiliğinden ayrı bir kişiliğe sahip olup, TMK anlamında gerçek kişi olduğundan şirkete göre üçüncü kişi sayılır. TTK'nun yukarıda açıklanan maddeleri uyarınca şirket ortakları, şirket sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettikleri sermayeden dolayı şirkete karşı borçlu olduklarından ve borçlu şirketin, şirket ortağındaki sermaye alacağının haczine engel yasal bir düzenleme de bulunmadığından sermaye alacağının haczi mümkündür. Kaldı ki, borçlu şirketin, üçüncü kişi şirket ortağı nezdinde, sermaye borcu dışında tamamen özel hukuktan kaynaklanan ve paraya çerilmesi mümkün, İİK'nun 89. maddesi kapsamında haczedilebilecek nitelikte başkaca hak ve alacaklarının bulunabileceği de kuşkusuzdur....

      Şti'nin paydaşı, diğer gerçek kişi ...' nın ise şirket yetkilisi olduğunu, dava konusu şirket ortaklarından da 2 ortağın yabancı uyruklu olduğunu, yabancı uyruklu bu iki ortağın çoğunlukla yurt dışında yaşadıklarını, şirketin sevk ve idare görevlerini ağır bir şekilde ihlal ettiklerini, şirket yetkilisinin hesap vermekten kaçındığını, şirketi tasfiye etmek amacında olduklarını, bu işlemleri yürütürken ise şirket sözleşmesi ve ortaklık durumunu görmezden gelerek hesapsız bir şekilde hareket ettiklerini, mevcut malvarlığını elden çıkararak gayri faal duruma geçip ülkeyi terk etme düşüncesi olduğunu, şirkete ait 9 adet bağımsız bölüm ve 2 lüks aracın bulunduğunu, tüm bunların satışı için pazarlıkların devam ettiğini, taşınmazlar ve araçların dışında şirketin başka malvarlığı bulunmadığını, şirketin mal varlığını elden çıkarmasını gerektirecek bir durumun olmadığı gibi herhangi bir yatırım düşüncesinin de bulunmadığını, TTK'nın 630. gereğince, şirket yetkilisi ...'...

        Dairemiz; şirket ortağının, borçlu şirket yönünden üçüncü kişi sayılamayacağından dolayı şirket ortağına 89/1 haciz ihbarnamesi gönderilemeyeceği görüşünde iken, Hukuk Genel Kurulu'nun 11.05.2016 tarih ve 2014/12-1078 Esas numaralı içtihadı doğrultusunda ve yukarıda açıklanan olgular karşısında içtihat değişikliğine gitmiş olup, Dairemizin değişen içtihadına göre; şirket ortağı, borçlu şirket bakımından üçüncü kişi sayılacağından, şirket ortağı olan şikayetçiye İİK'nun 89. maddesi uyarınca haciz ihbarnameleri gönderilmesinde yasaya uymayan bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır. O halde mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, şikayetin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....

          ın davalı şirket ortaklığının ıskatına ve şirketteki hisselerinin itibari değeri üzerinden satılmasına dair davalı şirket yönetim kurulunun 14.02.2007 tarihli 23 numaralı kararının ve davacı ...'ın davalı şirket ortaklığının ıskatına ve şirketteki hisselerinin itibari değeri üzerinden satılmasına dair davalı şirket yönetim kurulunun 14.02.2007 tarihli ve 24 numaralı kararının, eşitlik ilkesinin ve objektif iyi niyet ilkesinin ihlal edilmiş olması nedeniyle geçersiz olduklarından iptallerine karar verilmiştir. Kararı, davalı şirket vekili ve dahili davalılar ..., ... ve ... temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı şirket vekili ve dahili davalılar ..., ... ve ... vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir....

            in HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir. 2- Davacı-birleşen davalı şirket vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesine gelince; Asıl dava, sermaye borcunun ödenmemesi nedeniyle şirket ortaklarının, ortaklıktan çıkarılmaları ve hisselerinin şirkete devri, birleşen dava ise şirket ortaklığından çıkarılma kararının iptali istemlerine ilişkin olup mahkemece, davalıların sermaye borçlarını ödedikleri gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporundan, davalıların, davacı şirket kurulduktan sonra sermaye taahhütlerine karşılık herhangi bir ödeme yapmadıkları anlaşılmakta olup mahkemece şirket kurulmadan önce yapılan bir takım ödemeler dikkate alınarak sermaye borcunun ödendiği sonucuna varılmıştır....

              Şirket ortağı, ortağı olduğu şirket tüzel kişiliğinden ayrı bir kişiliğe sahip olup, TMK anlamında gerçek kişi olduğundan şirkete göre 3. kişi sayılır. TTK'nun yukarıda açıklanan maddeleri uyarınca şirket ortakları, şirket sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçlu olduklarından ve borçlu şirketin, şirket ortağındaki sermaye alacağının haczine engel yasal bir düzenleme de bulunmadığından sermaye alacağının haczi mümkündür. Kaldı ki, borçlu şirketin, 3. kişi şirket ortağı nezdinde sermaye borcu dışında tamamen özel hukuktan kaynaklanan ve paraya çerilmesi mümkün, İİK'nun 89. maddesi kapsamında haczedilebilecek nitelikte başkaca hak ve alacaklarının bulunabileceği de kuşkusuzdur....

                Bu suçun oluşabilmesi için,Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir. Sanık ...'ın, katılan ... Anonim şirketinde muhasebe işleriyle ilgili görev yaptığı ve iki yüzde bir hisse sahibi olduğu, sanık ...'ın ise aynı şirkette iki yüzde otuz sekiz hisse sahibi olduğu, şirket ortakları tarafından sanık ...'a ......

                  Her ne kadar davalı şirket sözleşmenin kurulduğu tarihte henüz ticaret siciline tescil edilmemiş olup tescil tarihi 10.12.2004 ise de, 01.02.2005 tarihinde şirket temsilcisinin vermiş olduğu vekaletnameye dayanarak şirket vekili ... tarafından davalı şirketin 07.10.2004 tarihinde müteselsil kefil sıfatı ile imzalamış olduğu kredi sözleşmesindeki kefalet sorumluluğu kabul edilmiştir. Adı geçenin vekaletnamesinde bu konuda açık yetki de mevcuttur. TTK’nun 301.maddesine göre; “Şirket ticaret siciline tescil ile hükmi şahsiyet kazanır. Tescilden önce şirket namına muamele yapanlar bu muamelelerden şahsen ve müteselsilen mesuldürler. Ancak, bu gibi taahhütlerin ileride kurulacak şirket namına yapıldığı açıkça bildirilmiş ve şirketin ticaret siciline kaydından sonra 3 aylık bir müddet içinde bu taahhütler şirket tarafından kabul olunmuşsa yalnız şirket mesul olur.”...

                    Davacı vekili---- tarihli duruşmada ise, "her ne kadar dava ve beyan dilekçesinde iflas sürecinden bahsetmiş isek de bu konuda açılmış bir dava yoktur." şeklinde beyanda bulunmuştur. --------- kişilik olup, adı geçen şirket adına açılacak davaların şirket tarafından açılması gerekmektedir. Şirket temsilcisi olduğunu ileri süren davacı ise kendi adına verdiği vekaletname ile yetkilisi olduğunu ileri sürdüğü şirketin ----- olduğunu ileri sürerek işbu davayı açmış, davacı vekili duruşmada şirket adına açılmış iflas davası olmadığını beyan etmiştir....

                      UYAP Entegrasyonu