Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.03.2007 tarih ve 2007/43 değişik iş sayılı kararına istinaden mağdurenin SHÇEK'na bağlı yetiştirme yurdunda koruma altına alınması nedeniyle, SHÇEK vekilinin katılma talebinin kabulüne karar verilmiş ise de; onaylı nüfus kaydına göre mağdurenin 07.04.2007 tarihinde öldüğünün anlaşılması karşısında; ölüm ile koruma kararı hükümsüz kaldığından, bu tarihten sonra SHÇEK vekilinin talebine nazaran alınan katılma kararı hukuki dayanaktan yoksun olup, yok hükmünde bulunduğundan, katılan SHÇEK vekiline hükümleri temyize hak vermeyeceğinden, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince CMUK.nın 317. maddesi uyarınca temyiz talebinin REDDİNE, 30.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

    a isnat 5237 sayılı TCK'nın 234/3. maddesinde düzenlenen çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunda korunan hukuki yararın kanuni temsilcisinin (velinin) aile hukukundan kaynaklanan velayet hakkı olması ve mağdurenin soruşturma ve kovuşturma evrelerinde Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon merkezinde kaldığının dosya içeriğinden anlaşılması karşısında, hakkında koruma kararı alınıp alınmadığı ve alınmışsa suç tarihinde devam edip etmediği araştırılarak varsa, kararın aslı veya onaylı örneğinin temin edilmesi ve koruma kararı olduğu takdirde gerekçeli kararın Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına tebliğiyle tebellüğ belgesinin eklenip hükmün ayrıca temyiz edilmesi halinde bununla ilgili ek tebliğname düzenlenmesinden sonra iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

      Davalı T5 vekili cevap dilekçesinde özetle; Ömerli Havzası Tuzla ilçesi, Fırat Mahallesi, uygulama imar planında yapılaşma koşullu konut alanı, kısmen dere koruma kuşağı, kısmen enerji nakil hattı koruma kuşağında, kısmen dini tesis alanı kısmen de yol alanında kaldığını, davacının hukuki menfaatinin bulunmadığını, müvekkil idarenin kamulaştırmaya yetkili kurum olmadığını, enerji nakil hattı kurulması için kamulaştırmanın TEİAŞ tarafından yapıldığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece yapılan yargılama sonunda; Davanın HMK 'nın 114/1- b maddesi uyarınca yargı yolu caiz olmadığından, HMK 'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğunda USULDEN REDDİNE, karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hukuki el atmaya ilişkin davaların adli yargının görevinde olduğunu, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür....

      Olayda, koruma kurulu kararı uyarınca tescilli eser olarak belirlenen anıtsal yapılar grubunun ortak koruma alanının tespit edildiği, söz konusu koruma alanı içinde kalan davacıya ait taşınmazda yapılacak yapı için sunulan projenin koruma ilke ve esaslarına uygun olmadığı, yapının hangi yükseklik ve taban alanında olursa olsun algılamadaki bütünlüğü ve ileride yapılacak olan bütüncül koruma ve çevre düzenlemesi çalışmalarını engelleyeceği gerekçesiyle uygun görülmediği, her ne kadar imar planında B-5 yapılaşma şartı bulunsa da koruma alanı belirlemesi uyarınca yetkili idarece korumacı yaklaşım esas alınarak imar planında gerekli değişikliklerin yapılması gerektiği, söz konusu değişiklik sonrasında davacı tarafından hazırlanacak projenin yeniden değerlendirilebileceği, diğer taraftan koruma alanındaki diğer parsellerin tamamında yapılaşmanın gerçekleşmiş olmasının davacıya aynı şartlarda yapılaşma hakkı sağlamayacağı da açıktır....

        Buna karşılık kesin hukuki koruma ise ancak açılan bir dava üzerine yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile ortaya çıkmaktadır.. Bu nedenle dava, “kesin hukuki koruma” olarak nitelendirilmektedir. Dava konusu uyuşmazlığın esasını çözümleyecek veya böyle bir sonuç doğuracak biçimde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği konusunda açık bir kanun hükmü bulunmamakla birlikte, Yargıtay ve öğreti tarafından böyle bir görüşün kabul edilmesi geçici korumanın niteliğinden kaynaklanmaktadır. İhtiyati tedbir ise ileride açılacak bir davanın veya açılmış bir davanın sonucunun etkisiz veya anlamsız kalmasını önlemeye yarayan geçici hukuki korumadır....

        Buna karşılık kesin hukuki koruma ise ancak açılan bir dava üzerine yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile ortaya çıkmaktadır.. Bu nedenle dava, “kesin hukuki koruma” olarak nitelendirilmektedir. Dava konusu uyuşmazlığın esasını çözümleyecek veya böyle bir sonuç doğuracak biçimde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği konusunda açık bir kanun hükmü bulunmamakla birlikte, Yargıtay ve öğreti tarafından böyle bir görüşün kabul edilmesi geçici korumanın niteliğinden kaynaklanmaktadır. İhtiyati tedbir ise ileride açılacak bir davanın veya açılmış bir davanın sonucunun etkisiz veya anlamsız kalmasını önlemeye yarayan geçici hukuki korumadır....

        Geçici hukuki koruma ise, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, yürütmeyi durdurma, el koyma gibi çeşitli hukuk dallarında düzenlemiş olan etkin hukukî koruma önlemlerine ilişkin üst kavramdır. Buna karşılık kesin hukuki koruma ise ancak açılan bir dava üzerine yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile ortaya çıkmaktadır.. Bu nedenle dava, “kesin hukuki koruma” olarak nitelendirilmektedir. Dava konusu uyuşmazlığın esasını çözümleyecek veya böyle bir sonuç doğuracak biçimde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği konusunda açık bir kanun hükmü bulunmamakla birlikte, Yargıtay ve öğreti tarafından böyle bir görüşün kabul edilmesi geçici korumanın niteliğinden kaynaklanmaktadır. İhtiyati tedbir ise ileride açılacak bir davanın veya açılmış bir davanın sonucunun etkisiz veya anlamsız kalmasını önlemeye yarayan geçici hukuki korumadır....

        Buna karşılık kesin hukuki koruma ise ancak açılan bir dava üzerine yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile ortaya çıkmaktadır.. Bu nedenle dava, “kesin hukuki koruma” olarak nitelendirilmektedir. Dava konusu uyuşmazlığın esasını çözümleyecek veya böyle bir sonuç doğuracak biçimde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği konusunda açık bir kanun hükmü bulunmamakla birlikte, Yargıtay ve öğreti tarafından böyle bir görüşün kabul edilmesi geçici korumanın niteliğinden kaynaklanmaktadır. İhtiyati tedbir ise ileride açılacak bir davanın veya açılmış bir davanın sonucunun etkisiz veya anlamsız kalmasını önlemeye yarayan geçici hukuki korumadır....

        Buna karşılık kesin hukuki koruma ise ancak açılan bir dava üzerine yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile ortaya çıkmaktadır.. Bu nedenle dava, “kesin hukuki koruma” olarak nitelendirilmektedir. Dava konusu uyuşmazlığın esasını çözümleyecek veya böyle bir sonuç doğuracak biçimde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği konusunda açık bir kanun hükmü bulunmamakla birlikte, Yargıtay ve öğreti tarafından böyle bir görüşün kabul edilmesi geçici korumanın niteliğinden kaynaklanmaktadır. İhtiyati tedbir ise ileride açılacak bir davanın veya açılmış bir davanın sonucunun etkisiz veya anlamsız kalmasını önlemeye yarayan geçici hukuki korumadır....

        İhtiyati tedbir, geçici bir hukuki korumadır. Geçici hukuki koruma ise, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, yürütmeyi durdurma, el koyma gibi çeşitli hukuk dallarında düzenlemiş olan etkin hukukî koruma önlemlerine ilişkin üst kavramdır. Buna karşılık kesin hukuki koruma ise ancak açılan bir dava üzerine yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile ortaya çıkmaktadır.. Bu nedenle dava, “kesin hukuki koruma” olarak nitelendirilmektedir. Dava konusu uyuşmazlığın esasını çözümleyecek veya böyle bir sonuç doğuracak biçimde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği konusunda açık bir kanun hükmü bulunmamakla birlikte, Yargıtay ve öğreti tarafından böyle bir görüşün kabul edilmesi geçici korumanın niteliğinden kaynaklanmaktadır. İhtiyati tedbir ise ileride açılacak bir davanın veya açılmış bir davanın sonucunun etkisiz veya anlamsız kalmasını önlemeye yarayan geçici hukuki korumadır....

        UYAP Entegrasyonu