Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 56. maddesi, Ülkemizin taraf olduğu Avrupa Yaban Hayatı ve Tabiatları Koruma sözleşmesi ile 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanuna göre yabani hayatı korumaya ilişkin düzenlemeler yapmak devletin görevi olarak belirlenmiş, bu kapsamda Kara Avcılığı Kanununun 1.4.5. ve 20. maddelerine göre yabani hayatı koruma, avcılığın denetlenmesi ve izlenmesi çalışmalarını yapmaya ve uygulamada gerekli tedbirleri almaya da Çevre ve Orman Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Somut olayda, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü olaylar ve hukuki sebepler hizmet kusuruna ilişkindir. Görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi, hizmet kusuru niteliğindedir. İdare’nin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince İdare’ye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. Görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden (re’sen) dikkate alınır....
Olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir. Her ne kadar davacılar söz konusu küçüğün kendilerine teslimini, olmadığı taktirde kişisel ilişki kurulmasını talep etmişler ise de; dava daha önce hakkında koruma kararı verilmiş çocuk hakkındaki koruma kararının kaldırılması talebine yöneliktir. Mahkemece, dava bu şekilde nitelendirilip koruma kararının kaldırılıp kaldırılmayacağı hususunda bir karar verilmesi gerekirken, davanın kabulü doğru olmadığı gibi, çocuğun gerçek anne ve babası olmadıkları halde kayden anne ve babası gözüken davacılara teslimine dair karar verilmesi de yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 16.12.2015 (Çrş.)...
Bu fıkranın gerekçesinde "özellikle uygulamada farklı geçici hukuki korumaların birbirinin yerine kullanılmasının hatta -ihtiyati tedbir zımmında ihtiyati haciz kararı verilmesi- gibi aslında kanuna tamamen aykırı geçici hukuki koruma kararı oluşturulmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır." denmiştir. Eldeki davada istem, müşterek aile büyüklerine yapılan bakım karşılığının davalıdan tahsili isteğine yönelik olan para alacağına ilişkin olduğuna göre; geçici hukuki koruma tedbirinin de ihtiyati haciz olarak nitelendirilip değerlendirilmesi gerekmektedir. Keza, 2004 Sayılı İİK 257. vd. maddeleri gereğince ihtiyati hacize karar verebilmek için bir alacağın varlığı ve bu alacağın muaccel olup olmadığı önem taşımaktadır. Somut olayda; davacı davalı ile müşterek olan aile büyüklerine kendisinin baktığını ileri sürerek TBK un 370 inci maddesinden kaynaklı denkleştirme ve bakım alacağına karşılık şimdilik -5.000....
Dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesine ilişkin olarak; Ana Yönetmeliğin 18. maddesinin, "Hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunan koruma bölge kurulu kararlarına karşı Koruma Yüksek Kuruluna itiraz edilemez." şeklindeki 3. fıkrası, dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesiyle, "Bilimsel metotlarla yapılan çalışmalar doğrultusunda yeni bir veri ortaya konmadıkça hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunan koruma bölge kurulu kararlarına karşı Koruma Yüksek Kuruluna itiraz edilemez." şeklinde değiştirilmiştir....
İhtiyati tedbir geçici hukuki koruma niteliğinde olup, davaya konu uyuşmazlığı esastan sona erdirmez. İhtiyati tedbir hukuksal niteliğinden dolayı uyuşmazlığı esastan çözmeyen geçici hukuki koruma olup açılacak bir davanın veya açılmış bir davanın sonucunun etkisiz veya anlamsız kalmasını önlemeye yarar. Buna karşılık kesin hukuki koruma ise ancak açılacak bir dava üzerine yapılan yargılama sonunda verilen kesin karar ile sağlanabilir. Diğer hukuki koruma tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati tedbirde de amaç davaya ilişkin bir yargılamadan farklı olarak maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir....
İhtiyati tedbir geçici hukuki koruma niteliğinde olup, davaya konu uyuşmazlığı esastan sona erdirmez. İhtiyati tedbir hukuksal niteliğinden dolayı uyuşmazlığı esastan çözmeyen geçici hukuki koruma olup açılacak bir davanın veya açılmış bir davanın sonucunun etkisiz veya anlamsız kalmasını önlemeye yarar. Buna karşılık kesin hukuki koruma ise ancak açılacak bir dava üzerine yapılan yargılama sonunda verilen kesin karar ile sağlanabilir. Diğer hukuki koruma tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati tedbirde de amaç davaya ilişkin bir yargılamadan farklı olarak maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir....
Gerek ihtiyati tedbir, gerekse ihtiyati haciz hukukumuzda geçici hukuki korumalar olarak düzenlenmiştir. Yargıtay birçok kararında Türk Medeni Kanununun 589. maddesindeki koruma önlemlerini tedbir olarak görmüştür. 21/02/2014 tarihli Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu kararında da belirtildiği üzere, Anayasanın 36. maddesi ile hak arama hürriyeti kapsamında herkese tanınmış olan temel hukuki koruma ve korunma yöntemleri hak arama hürriyetinin en etkin unsuru ve ayrılmaz parçası olarak tanımlanmıştır....
kararıyla tapusunun iptaline kararı verilerek, kamuya terk edildiği anlaşılmıştır....
Ayrıca geçici hukuki koruma kararları, niteliği itibariyle nihai hukuki koruma sağlayan nihaî karar kavramına girmemektedir. Geçici hukuk koruma kararlarının temel özelliklerinden olan yaklaşık ispatın aranması, geçici hukuki koruma kararlarının değiştirilip, ortadan kaldırılabilmesi nihaî kararlardan ziyade ara karar niteliğinde olmasının sonucudur. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 21.02.2014 tarih, 2013/1 esas ve karar sayılı içtihadı birleştirme kararının gerekçesinde de belirtildiği üzere, geçici hukuki korumalar nihaî karar niteliğinde olmamasına karşılık önemi dolayısıyla ve hak arama özgürlüğü kapsamında bu kararlara karşı kanun yolu açılmıştır. Geçici hukukî koruma kararlarının maddi hukuk bakımından herhangi bir sonuç doğurmaması, geçici nitelikte olması ve dava niteliğinde bulunmaması gibi temel özellikleri bakımından, konkordato talebi, geçici hukuki korumalardan ayrılmaktadır....
incelemede, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21/04/2015 tarih, 2014/10-623 esas ve 2015/117 sayılı kararında yabancı uyruklu olup, yakalandığında üzerinde herhangi bir kimlik belgesi çıkmayan sanığın nüfus ve adli sicil kayıtları ile ilgili hiçbir araştırma yapılmadan sadece beyan edilen kimlik bilgilerine dayanılarak hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır denilmiştir.6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 91. maddesinde geçici koruma "Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir." şeklinde hüküm altına alınmış, bu kişilerin Türkiye'ye kabulü, Türkiye'de kalışı, hak ve yükümlülüklerinin Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. 6458 sayılı Kanunun 91. maddesi uyarınca çıkartılan Geçici Koruma Yönetmeliğinin (Bakanlar Kurulu Kararının Tarihi: 13/10/2014 No: 2014/6883 Dayandığı...