Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davacılar, dava konusu taşınmazı davalı ile birlikte satın aldıklarını, paylı tescil mümkün olmadığından davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile 1/4'er pay oranında adlarına tesciline, mümkün olmaz ise bedelinin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir. Davacılar yukarıda belirtildiği gibi yazılı delil veya delil başlangıcı niteliğinde bir delile dayanmamışlardır. Yazılı delil veya delil başlangıcı mevcut olmadıkça bu tür davaların sadece tanıkla ispatı mümkün değildir....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 10.12.2014 gününde verilen dilekçe ile inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 05.05.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.09.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi....

      "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 08.06.2015 gününde verilen dilekçe ile inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 28.04.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....

        DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)|İtirazın İptali (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)|Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/06/2021 6100 sayılı HMK'nın 352.maddesi uyarınca dosya incelendi. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Her ne kadar İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 01/07/2020 tarih ve 2014/409 esas 2020/366 karar sayılı karara karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine dosya Dairemize gönderilmiş ise de; İstinaf incelemesine konu davada; Davacı şirketin, davalının şirket ortaklığı nedeniyle alacağının olup olmadığı, birleşen dosyada davalı tarafından taraflar arasında akdedilen binicilik ve sponsorluk sözleşmesi uyarınca davacı şirketten alacaklı olup olmadığı hususlarının bulunduğu anlaşılmıştır....

          İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Zamanaşımı, kanunda belirtilmiş olan süresi içinde talep ve dava edilmemiş olan alacakların özüne dokunmamakla beraber “dava edilebilme vasfını kaybetmesi” sonucunu doğuran bir süre geçimidir. Diğer taraftan, hak düşürücü sürenin varlığını hakimin kendiliğinden (re’sen) gözetmesi gerekirken, zamanaşımının varlığı def’i olarak ileri sürülürse dikkate alınabilir (BK m.140). Dolayısıyla, zamanaşımı borçluya sadece bir def’i hakkı verir. Somut olayda; mahkemece, davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ise de; davacının dayandığı inanç sözleşmesinin gereği olarak iptali istenilen taşınmazda kayıt maliki olmadığı, inanç ilişkisinden kaynaklanan bir durum olduğu gözetilmeden yasal olmayan gerekçeyle davanın reddi isabetsizdir....

            İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Somut olayda; davacı inanç sözleşmesini davalının eli ürünü yazılı delil ya da delil başlangıcı ile kanıtlayamadığından tapu iptali ve tescil isteminin reddi doğrudur. Tazminat istemine gelince; zamanaşımı davacının taşınmazın kendisine devredileceği ümidini yitirdiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Bu nedenle hak düşürücü sürenin dolduğundan söz edilerek tazminat talebinin reddi doğru değil ise de bu halde dahi davacı, taşınmazın rayiç bedelini değil, davalıya verdiğini iddia ettiği bedeli talep edebileceğinden hüküm sonucu esas bakımından usul ve kanuna uygun olduğundan HUMK’nın 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir....

              Bu durumda dosya içeriğine, temyizin kapsamına, uyuşmazlığın inanç sözleşmesinden kaynaklanan kişisel hakka dayalı tapu iptali tescil ya da tazminat istemine ilişkin bulunmasına göre, temyiz inceleme görevi Yargıtay Kanununun 14. maddesi ve Başkanlar Kurulu kararı uyarınca Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'ne aittir. SONUÇ: Yukarıdaki yasal düzenleme de dikkate alındığında dosyanın görevli Yargıtay 14. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 27.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; 1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Bir davada olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelemeyi yapmak ise hakime aittir. Dava dilekçesindeki anlatımlara göre dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat isteğine ilişkin olmasına rağmen mahkemece hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek mülkiyet aktarımına ilişkin istemin harici satıştan kaynaklandığı gerekçesi ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir....

                  İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Somut olaya gelince; davacı, iddialarını yazılı delil veya delil başlangıcı ile kanıtlayamamıştır. Ancak, dava dilekçesinde “sair delil” demek suretiyle yemin deliline de dayanmış sayılacağından, davacıya, davalıya dava konusu ile ilgili olarak yemin teklifi hakkı hatırlatılmalı, 6100 sayılı HMK'nın 225. ve müteakip maddeleri gereğince işlem yapılarak, istem bunun sonucuna uygun olarak hükme bağlanmalıdır. Mahkemece, yemin teklifi hakkı hatırlatılmadan hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir....

                    Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı tarafından, davalı aleyhine 07.04.2016 tarihinde verilen dilekçeyle inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 18/10/2019 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmiştir. Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal tescil isteğine ilişkindir....

                      UYAP Entegrasyonu