Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; verilen süre içinde işin tamamlanmaması nedeniyle sözleşmenin davacı kurum tarafından 10/04/2013 tarihinde feshedildiği, davacı kurumun fen ve sanat kurallarına aykırı imalat nedeniyle oluşan zararının, noter ve ilan masrafları ile SGK borcuna ilişkin kesintinin menfi zarar kapsamında olduğu, sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle oluşan menfi zararların davalılardan talep edilebileceği ancak sözleşmenin 26. maddesinde kararlaştırılan cezai şart işin süresinde bitirilmemesi halinde ödenmek üzere kararlaştırılmış olduğundan sözleşmenin feshi halinde iş sahibinin yalnızca menfi zarar kapsamında tazminat isteminde bulunabileceği, davacı kurum ile davalılar arasındaki sözleşmenin 26. maddesinde öngörülen gecikme tazminatının ifaya ekli olup müspet zarar kapsamında olduğu, sözleşmede de, sözleşmenin feshedilmesi halinde dahi gecikme tazminatının ödeneceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, bu nedenle davacı kurumun gecikme tazminatı talebinde...

    Başka bir anlatımla menfi (olumsuz) zarar, talepte bulunanın sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapılmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların (giderlerin) tamamı karşı tarafın malvarlığına girmese bile o sözleşme sebebiyle cebinden çıkan paradır. Dava dilekçesinde talep edilen alt yapı giderleri ile personel, ulaşım, nakliye ve konaklama giderleri, sanatçıya yapılan ödemeler, yemek masrafları, menfi zarar kapsamındadır. Sözleşmenin davalı iş sahibince feshinin haksız olması durumda davacı yüklenici kanıtlayabildiği menfi zararlarını isteyebilecektir....

      Burada sözleşmenin feshedilmesinden değil, borcunun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu göz ardı edilmemelidir. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır (Tandoğan, Hâluk: Türk Mesuliyet Hukuku, İstanbul, 2010, s. 426). Örneğin, davacı davalının sözleşme gereği kabul ettiği fiyattan malı alamayınca başkasından ve daha fazla fiyatla almak zorunda kalması hâlinde bu iki fiyat arasındaki fark onun müspet zararıdır. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir deyişle, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, s. 427).Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur....

        Düzenleme kapsamına göre tazminat istenebilmesi için alacaklının zarara uğramış olması gerektiğinden, uğranılmış bir zarar karşılığı olmayan miktara tazminat olarak hükmedilemez. Burada zarar kapsamı net ve gerçek zarar olarak düzenlenmiştir. Net ve gerçek zarar, malvarlığındaki gerçek eksilmeyi ifade eder. Bu nedenle müspet zararın tazmini halinde malvarlığının ulaşacağı değerin, sözleşmenin ifası halinde malvarlığının ulaşacağı değeri geçmemesi gerektiği gözetilerek hesaplama yapılmalıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir. "Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir....

        üretici firmanın promosyon, bedelsiz mal, iskonto gibi temel satış politikalarının etkili olup; kendi dönemleriyle karşılaştırmanın doğru olmadığını bu yöndeki itirazlarının Mahkemece dikkate alınmadığını, katkı payına ilişkin taleplerinin yeteri kadar anlaşılamadığını taleplerinin sözleşmenin feshinden sonra kalan katkı paylarına ilişkin olduğunu, bilirkişilerin katkı payının tespitini anlayamadıklarını, 5-)İleri sürülen zararların hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zararlar hükmü gereğince talep edilen zararların müspet zarar olarak kabul edilmesi gerektiğini mahrum kalınan kar ve katkı desteğinin müspet zararlardan olduğunu, kaldı ki katılım payının menfi zarar olarak görülse bile “alacaklının sözleşmenin geçerliliğine olan güvenini korur” ilkesi gereğince talep edilebilir nitelikte olduğunu, 6-)Davalı tarafça sözleşmenin haksız olarak fesh edilmesi sonucu müvekkilinin ilişkinin devam ettirilmesi düşüncesiyle yaptığı yatırımlar olması nedeniyle zarar uğradığını sundukları...

          Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar. Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme feshedilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Menfi zarar kavramına şunların gireceği kabul edilmektedir....

          Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, akdin haksız feshine bağlı olarak davacının hem menfi hem de müspet zararının tazminini istemiş olmasına, sözleşmede saklı tutulmadığı takdirde akdin feshinden sonra aynı anda hem müspet hem de menfi zararın tazmininin talebinin mümkün bulunmamasına, davacının devir bedelinin tahsili talebinde bulunduğu, menfi zararının tahsilini istediği, artık kar kaybı zararını talep edemeyeceği dikkate alınıp, kar kaybı zararının bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru değil ise de, yapılan yanlışlığın sonuca etkili olmamasına, davacının devir bedeli ödediğini usulüne uygun şekilde kanıtlayamamış bulunmasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir....

            Asliye Hukuk Mahkemesi kararının bu yönüyle de çelişkili olduğunu, sözleşmenin haklı feshinde talep edilecek zararın menfi zarar olduğu hususu isabetli olmakla birlikte davacı tarafın ıslah dilekçesi ile talep ettiği zararın müspet zarar olacağını, bu bağlamda ortada menfi zarar talebi bulunmadığından “davacının menfi zararına ilişkin talebinin kısmen kabulüne” şeklinde kurulan ve devam eden hükmün hatalı olduğunu, yapılması gereken müspet zarar isteminin reddine, menfi zararla ilgili bir istem olmadığından karar verilmesine yer olmadığına ilişkin olması gerektiğini, yerel mahkemece hükmün 3. bendinde belirtilen 6.123,84 TL olarak ifade edilen miktar menfi zarar değil kesin fesih kesin hesabından kaynaklı alacak olarak kabul edildiğini, ancak hükümde bu miktarın menfi zarar olarak belirtilmesinin hatalı olduğunu, müvekkil iş sahibi tarafından yükleniciye 06.07.2017 tarihinde banka havalesi ile gönderilen 2.000,00 TL'yi davacının aldığını kabul etmekle birlikte bunun dava konusu işe dayalı...

            Hukuk Dairesi'nin 30/06/2020 tarih ve 2017/8601 Esas, 2020/5515 Karar sayılı emsal içtihadı) 3- İhale sözleşmesinin fesih edilmesinde davacı şirkete izafe edilebilecek bir kusur bulunmadığından davacı şirket ihalenin feshi nedeniyle müspet zarar kapsamında kâr kaybı ve alacak isteminde bulunamaz ise de; geçici ve kesin teminatların iadesini ve menfi zararlarını talep etmeleri mümkündür. Menfi zarar da; uygulama ve Yargıtay içtihatlarında sözleşmenin ifası için yapılan ve sözleşme ilişkisi kurulmamış olması halinde yapılmayacak olan masraflar olup menfi zararların fesih ya da tasfiyede kusursuz olsa dahi sözleşmenin diğer tarafından talep edilmesi mümkündür. Menfi zarar diye nitelendirilen imalât ve harcamalar taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmasa idi yapılmayacak olan masraf ve imalâtlar olduğundan sözleşmeden doğan hak ve alacaklar kapsamındadır....

            zararının sözleşmenin zamanında ifa edilmemesinden kaynaklandığını ileri sürerek, sözleşmenin geriye etkili şekilde feshine, şimdilik 500,00 TL menfi zarar, 500,00 TL cezai şart alacağı ile her bir davacı için 5.000,00 er TL manevi tazminatın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

              UYAP Entegrasyonu