Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni" Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Dava; bayilik sözleşmesinin feshinden kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini talebine ilişkindir. Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece benimsenen bilirkişi kurulu raporuna göre, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından hukuka aykırı şekilde feshedilmediği, kaldı ki; dava tarihinde sözleşmenin henüz sona ermediği, davacının sözleşmenin sona ermesi nedeniyle uğramış olduğu bir zarardan söz edilemeyeceği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....

    Düzenleme kapsamına göre tazminat istenebilmesi için alacaklının zarara uğramış olması gerektiğinden, uğranılmış bir zarar karşılığı olmayan miktara tazminat olarak hükmedilemez. Burada zarar kapsamı net ve gerçek zarar olarak düzenlenmiştir. Net ve gerçek zarar, malvarlığındaki gerçek eksilmeyi ifade eder. Bu nedenle müspet zararın tazmini halinde malvarlığının ulaşacağı değerin, sözleşmenin ifası halinde malvarlığının ulaşacağı değeri geçmemesi gerektiği gözetilerek hesaplama yapılmalıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir. "Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir....

    Menfi zarar, akdi fesh eden alacaklının Borçlar Kanununun 108/II. maddesine dayanarak “akdin hükümsüzlüğünden doğan zararlarıdır.” Burada istenilebilecek zararlar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı şayet sözleşme yapmamış olsaydı uğramayacağı zararlardır. Kısaca menfi zarar, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların (giderlerin) tamamıdır. Başka bir anlatımla, karşı tarafın mal varlığına girmese dahi o sözleşme nedeniyle cepten çıkan paradır. Hiç kuşkusuz, akdin icrasına inanılarak yapılan giderlerin bunları yaptığını iddia eden tarafça somut biçimde kanıtlanması gerekir. Müspet zarar ise, sözleşmenin feshinde kusursuz olan tarafın temerrüde düşen taraftan sözleşme yürürlükte kaldığı sürece isteyebileceği bir tazminat türüdür. Müspet zarar, sözleşmeden kusurlu olarak dönen taraftan istenebilir. Yeter ki, sözleşmeden dönülmemiş olsun, dönülmüş ise dönen taraf kendisi olmasın ve kusursuz bulunsun. Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen bir zarardır....

      Ancak, karşısındaki kişiye güvenerek sözleşme akdetmiş olan ve haklı durumda bulunan tarafın, bu sözleşmenin karşı tarafça yerine getirilmemesinden kaynaklanan hayal kırıklığının yanında ayrıca, malvarlığında da eylemli bir azalma meydana gelmektedir. İşte, bu eylemli azalmaya, olumsuz zarar (negative interesse) denilir. Bu zararın tazminine ilişkin yasal dayanak, aynı maddenin ikinci fıkrasında (BK m. 108/II) düzenlenmiştir. Olumsuz zarar; sözleşmenin, karşı tarafça yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan eylemli zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı, uğranılmayacak olan zarardır. Dolayısıyla, karşı tarafın malvarlığına girsin veya girmesin, sözleşme nedeniyle alacaklının cebinden (malvarlığından) çıkan ve yasal olarak harcanan paradır. Doktrinde hakim olan görüşe ve ... uygulamasına göre, burada oluşan zarar menfi (olumsuz) zarardır....

        Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafça sözleşme haklı olarak feshedilmiş ise de, taraflar arasındaki ek sözleşmenin 6. maddesinde, arsanın boş ve temiz olarak teslim edildiğinin belirtilmiş olması karşısında, davalı yüklenicinin gecekondunun kira getirisinden ve inşaat bedelinden sorumlu tutulamayacağı, inşaatın 16 aylık teslim süresi dolmadan davacıların sözleşmenin feshi davasını aşmış oldukları, yeni sözleşmenin imzalanacağı ve inşaatın en az iki yıl süreceği varsayımından hareketle ileriye dönük kira tazminatının bu nedenle talep edilemeyeceği, alacak taleplerinin menfi zarar kapsamına girmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. Dava, BK'nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan menfi zarar istemine ilişkindir....

          İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davaya konu sözleşmenin iki tarafa borç yükleyen sözleşme olduğu ve davacının sözleşmeyi feshinde haklı olduğu, sözleşmeyi fesih halinde talep edilebilecek zararın menfi zarar olduğu, kâr mahrumiyetinin olumsuz zarar içerisinde değerlendirilemeyeceği, sözleşmede ayrıca hüküm bulunması halinde fesih durumunda müspet zararın talep edilebileceği, sözleşmede böyle bir hükmün olmadığı, menfi zararın, şayet akit yapılmamış olsaydı, davacının uğramayacağı zararı kapsadığı ancak davacının 100.000,00 TL'lik talebinin dilekçe anlatımları itibariyle mahrum kalınan kara ilişkin olduğu, ayrıca menfi zararın ispatına yönelik herhangi bir bilgi veya belge sunulmadığı dikkate alınarak 100.000,00 TL'lik maddi zarar isteminin reddine karar verilmesi gerektiği, manevi tazminat isteminin incelenmesinde ise, davalının, sözleşmenin ihlalinde kusuru olduğunun kabulü halinde dahi, sözleşmeye konu ürünleri münhasır...

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.03.2007 gününde verilen dilekçe ile haksız fesih sebebiyle tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 01.06.2010 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili ve duruşmasız olarak davalı ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 07.12.2010 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Av.... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, kira sözleşmesinin haksız feshinden kaynaklanan tazminat kalemlerine ilişkindir....

              Diğer bir ifadeyle müsbet zarar, akdin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarar şeklinde de tanımlanabilir. (Binaların bitirilmiş olması halinde getirmesi beklenen eksik işler bedeli, kâr kaybı, gecikme tazminatı müspet zarar; inşaatın yapımı süresince oturulacak ev için ödenmesi gereken kira bedeli, sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler, sözleşmenin yapılması dolayısıyla uğranılan zarar, binanın kal bedeline yönelik talepler menfi (olumsuz) zarar kapsamındaki alacak kalemlerindendir). Olumsuz zarar, sözleşmeden dönen alacaklının haklı olması halinde, kusurlu borçludan isteyebileceği, diğer anlatımla, borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi nedeniyle sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkan zarardır. Bu hususlar dikkate alındığında, davacının zamanında fen ve tekniğine uygun olarak buharlı ısı kazanı teslim etmemesi nedeniyle fuel oil yakıtı kullamaya devam ederek daha fazla yakıt gideri harcadığı iddiası ve talebi menfi zarara girer....

                Sözleşmenin fesih tarihi 23 aralık 2020’dir....

                  Davacı vekili, kararı temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Dava, acentelik sözleşmesinin haksız feshinden doğan maddi ve manevi tazminat davası olup mahkemece, davacının sözleşmenin feshinden dolayı yoksun kaldığı kazanca ilişkin maddi tazminat talebi, davacının fesih sonrasında teminatını geri almış olması, eğitim seminerlerine gidilmiş olmasının maddi zarar oluşturmayacağı ve aynı beldede daha önce faaliyette olan PTT şubesinin sözleşmenin ihalesinden evvel zarar etmekte olduğu, bu nedenle şubenin kapatılması ile beldedeki faaliyetlere acente olarak devam ettirilmesi yoluna gidildiği, dolayısıyla davacının sözleşme feshedilmemiş olsaydı dahi kar etmesinin mümkün olmadığı gerekçe gösterilerek reddedilmiştir.Ancak; davacının bu...

                    UYAP Entegrasyonu