Davalı vekili, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 30.10.2013 tarihinde sona erecek olması nedeniyle davacıdan alınan yeni fiyat teklifinin yüksek olması hasebiyle sözleşmenin yenilenmeyeceğinin, 01.01.2014 tarihi itibariyle sözleşmenin sonlandırılmak istenildiğinin davacıya bildirildiğini, davacının sözleşmenin 30.10.2013 tarihinde sona ereceğinden bahisle, resmi kurumlar ve yasalar karşısında sıkıntıya düşmemek bakımından sözleşmenin yenilenmesi gerektiğini belirterek müvekkil şirketi temsile ve imzaya yetkisi dahi bulunmayan şirket çalışanı Seda Yaprak'tan imza almak suretiyle sözleşmenin oluşturulduğunu, davacının sözleşmenin feshi ile nasıl bir zarar meydana geldiğini ispat etmesi gerektiğini, sözleşmenin 9-d maddesi davacının tazminat talep edemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir....
menfi zarar ve cezai şart talepleri konusunda yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur....
Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır: kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır.Kâr kaybı, kârdan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kardan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır....
talep ettiği hususları dikkate alındığında; davacının ürünlerin teslimi ve sözleşmenin ayakta kalması için çaba harcadığı buna rağmen davalının teslim yükümlülüğünü zamanında yerine getirmediği bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafından haklı nedenle feshedildiği, bu bakımdan davacının ödemiş olduğu 42.000-TL'lik bedelin iade edilmesi gerektiği, davacının ayrıca menfi zarar kapsamındaki zararlarını da davalıdan tahsil edebileceği, bilirkişilerce davacının menfi zararının 20.804,30-TL hesaplandığı ancak bunun içinde 3000,00 TL depozito bedelinin de yer aldığı, depozitonun kira sözleşmesi sona erince kiracıya ödenecek bir bedel olduğu, bu nedenle davacının menfi zararının depozito bedelinin çıkarılmasıyla 17.804,30-TL olarak hesaplandığı anlaşıldığından, taraflar arasındaki sözleşmenin davacı yanca haklı nedenle feshedildiğinin tespiti ile maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, davacının ödemiş olduğu 42.000-TL bedel ve 17.804,30-TL menfi zarar olmak üzere toplam...
Hukuk Dairesi HÜKÜM : Davalının istinaf talebinin kabulüne Taraflar arasındaki tazminat ve menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince menfi tespit talebinin kabulüne tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle menfi tespit talebinin kabulüne tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı Yargıtayca duruşma istemli olarak davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi....
Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, age., s. 427). Bu husus Borçlar Kanununun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Bu tür bir zarar ayrımı, sözleşme sorumluluğunda söz konusu olmaktadır. Genel olarak menfi zarar; sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından, müspet zarar ise; ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, s.482). Menfi zarar, sözleşmenin feshi halinde istenebilir. Sözleşmenin feshi halinde müspet zarar istenemez. Bunun sonucu olarak, aynı davada hem menfi zarar hem de müspet zarar talep edilemez....
Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafından sunulan defter ve kayıtlara göre; sözleşmenin haksız feshinden ötürü bilirkişice belirlenmiş bulunan 155,35 TL'lik aylık yoksun kaldığı kar miktarının 12 ile çarpılması sonucunda 1.864,27 'lik yoksun kaldığı karın davalıdan tahsilini talep edebileceği, ancak yoksun kalınan kar yönünden talebin 1.000,00 TL olduğu, davacının manevi tazminat talebi yönünden ise sözleşmenin haksız olarak fesih edilmesinin mutlak olarak davacı tüzel kişiliğinin ticari itibar ve piyasadaki imajına zarar verdiğine ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı gerekçesiyle manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinin tespiti ile sözleşmenin feshinden kaynaklanan zarar ziyanın tazmini davasının reddine dair verilen yukarıda tarih ve numaraları yazılı hükmün duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, duruşma için belirlenen 09/02/2016 günü taraf vekillerinin yüzlerine karşı duruşmaya başlanarak sözlü açıklamaları da dinlenip verilen geri çevirme kararı üzerine gelen dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü. - K A R A R - ... 258 parsel sayılı taşınmazın tapu tahsil belgesinin verildiği 30.01.1997 tarihinde Belediyenin mücavir alanı içinde olup olmadığı, ilgili Belediye Başkanlığından sorulduktan sonra, Birlikte gönderilmek üzere dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 07/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Sözleşmenin tarafı olan davacıyı bağlayıcı nitelikteki bu madde gereğince, sözleşmenin feshinden sonraki dönem için büfeyi işletememekten kaynaklanan zarar istenemez. O halde, mahkemece davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İş sahibi tarafından sözleşmenin haklı olarak feshi halinde sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun genel hükümlerinden olan 125. maddesi gereğince olumsuz (menfi) zararını talep edebilir. Sözleşmenin ifa edileceğine güvenmekten doğan zarar olarak tanımlanabilecek olumsuz zarar kavramına; sözleşmenin kurulması ve işin görülmesi için yapılan masraflar ile daha elverişli koşullarda sözleşme yapma fırsatının kaçırılmış olmasından doğan zararlar girer. Dolayısıyla davacının eldeki davada iki ihale bedeli arasındaki farktan kaynaklanan zararlarını talep etmeye hakkı bulunmaktadır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarına göre menfi zararın, ilk ihalede en iyi ikinci teklifteki miktar ile makul süre içerisinde aynı koşullar ve yöntemle yapılan ya da yapılması gereken ikinci ihaledeki bedel arasındaki fark dikkate alınarak hesaplanması gerekmektedir....