Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Munzam zarara dayanan talep hakkı, esas itibariyle bir alacak hakkıdır ve BK'nın 105'inci maddesinde zamanaşımı yönünden de ayrık bir hüküm getirilmemiş olup, bu alacağa da BK'nın 125'inci maddesindeki, on yıllık zamanaşımı uygulanacaktır. Asıl davanın açılması, işbu davadaki munzam zarar talebi yönünden zamanaşımını kesmeyeceğine göre, munzam zarar davasının açıldığı tarihten geriye doğru on yıllık süre içerisinde gerçekleşen zarar bölümünün talep edilmesi mümkün olup, bu süre dışında kalan zarar bölümü ise zamanaşımına uğramıştır. Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilke doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Bu nedenle, hükmün davalı yararına bozulması gerektiğinden davalı vekilinin bu yöne ilişen karar düzeltme isteminin kabulü Dairemizin 26.11.2013 gün ve 2012/18820 Esas, 2013/21433 Karar sayılı onama kararının kaldırılarak mahkeme kararının davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir....

    Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2000/1394 Esas sayı ile açılan davada munzam zararın 01.05.1997 tarihine kadar hesaplandığını, hükmedilen tazminatın 19.11.2003 tarihinde tahsil edildiğini ileri sürerek, 01.05.1997-19.11.2003 tarihleri arasındaki munzam zararın tespiti ile şimdilik 50.000 YTL’nin 19.11.2003 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava edilmiştir. Davalı....... vekili ile davalı ... davanın zamanaşımı süresinde açılmadığını, davacının zarara uğradığını kanıtlaması gerektiğini, enflasyon artışının ileri sürülerek munzam zarar talep edilemeyeceğini, davacı alacağını tahsilde davalı tarafın kusuru olmadığını, davacı tarafa toplam ödenen bedel dikkate alındığında davacının bir zararı da olmadığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir....

      Zarar kanıtlandığı takdirde borçlu, ödemenin geç yapılmasında kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını kanıtlaması halinde bu zararı ödeme yükümlülüğünden kurtulabilir. O halde, munzam zararının ödenmesi söz konusu olduğunda kusur, bir unsur olarak yer almaktadır. Kısacası, munzam zarar davasında davacı, zararın varlığını ve miktarını; davalı ise, borcun geç ödenmesinde kusurunun olmadığını kanıtlayacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.6.1996 gün ve 1996/5-144 esas 1996/503 karar sayılı kararında da değinildiği üzere; bu konuda kanıtlanması gereken, belli paranın (somut olayda kamulaştırma bedelinin) gününde ödenmemesinden doğan zarardır. Açıkçası alacaklı, borcun kendisine geç ödenmesi yüzünden uğradığı zararın ne olduğunu ve miktarını kanıtlamak durumundadır. Doğaldır ki bu zarar paranın zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan olası (muhtemel) kar ya da varsayılan (farzedilen) gelir değildir....

        Sonuç olarak, davada talep edilen ve ıslah talebinde dahi değiştirilmeyen istem munzam zarar niteliğindedir. Davada, hüküm altına alınan miktar ise, imalat bedelidir. Bu itibarla, mahkemece, HMK'nun 26. maddesine aykırı olarak talep dışında bir karar verilmesi hatalı olmuştur. Bunun yanında, az yukarıda belirtildiği üzere taraflar arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi mevcut olup, aksine bir hüküm kararlaştırılmadığı takdirde arsa sahipleri yükleniciye karşı bedel ödemek değil, pay devri yapma taahhüdü altına girerler. Davacı yüklenici, mevcut davada, tapu iptal ve tescil talebinde bulunmadığı gibi, bunun yerine geçen bir tazminat isteminde de bulunmuş değildir. İzah edilen sebeplerle mahkeme kararının bozulması gerekmiştir....

          Munzam zarar bu hukuki niteliği ve karakteri itibariyla, asıl alacak ve faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sona ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması halinde dahi (BK'nın 105/2) takip veya davanın konusuna dahil bir borç olarak da kabul edilemez. Hâl böyle olunca, asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı tutulduğunu gösteren bir ihtirazî kayıt dermeyanına da gerek bulunmamaktadır. Ayrı bir dava ile on yıllık zamanaşamı süresi içerisinde her zaman istenmesi mümkündür. Munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayanır. BK'nın 105. maddesi kusur karinesini benimsemiştir. Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Farklı bir anlatımla, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz ve tartışılmaz....

          İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin verdiği red kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yasal faizle karşılanmayan zarar ve miktarı konusunda yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar üzerinde durulmadan karar verildiğini belirterek kararı istinaf etmiştir. D-DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat bedelinin geç ödenmesinden kaynaklanan munzam zarar istemine ilişkindir....

          Asliye Ticaret Mahkemesi'nin ... esas sayılı menfi tespit davasına konu 11 adet bononun geç tahsili nedeniyle 28/12/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile ayrı kalemlerde talep ettiği 1.662,667,67-USD, 100.000,00-TL ve 75.000,00-USD tutarlarındaki maddi tazminat(munzam zarar) ve 50.000,00-TL manevi tazminat taleplerinin 6098 Sayılı TBK'nun 598/3 fıkrası uyarınca on yıllık hak düşürücü sürenin dolması nedeni ile REDDİNE, 2- Davacının; ... 6. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin ... esas sayılı dosyası ile birleşen ... 6....

            Her ne kadar davacı tarafından tazminatın geç ödenmesi sebebiyle munzam zararın oluştuğu iddia edilmiş ise de, davacının iddiasına konu temerrüt tarihinde henüz talebe konu maddi tazminat yönünden herhangi bir mahkeme ya da uyuşmazlık hakem kararının bulunmadığı, kaldı ki davacı tarafından söz konusu tazminatın başvuru tarihinde ödenmiş olması halinde ne gibi yollarla değerlendirileceğine dair somut bir iddiada bulunulmadığı gibi bu yönde bir delil de sunulmadığı, enflasyon oranının ani yükseliş göstermesinin tek başına munzam zarara vücut vermeyeceği, zira böyle durumlar için kanuni faiz düzenlenmesinin bulunduğu, enflasyon sebebiyle yasal faizin yeterli olmadığı gerekçe gösterilerek munzam zarara hükmedilmesinin yasa koyucunun takdir yetkisinin yerinde olmadığı anlamına geleceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, ispatlanamayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....

              izah olunan sebeple "munzam zarar" kavramı ile "sorumluluk sigortası" kavramı nitelik itibari ile örtüşmemektedir. talebin reddedilmesi gerekmektedir. ikrar anlamına gelmemekle birlikte munzam zarar talep edilmesinin şartlarından biri de borçlunun kusurlu olmasıdır. müvekkili şirketin kusuru bulunmadığını müvekkili şirket tarafından davacıyı zarar uğratmak maksadı ile ödeme yapılmadığı hususu gerçeği yansıtmamaktadır. davacı taraf tüm zararını tazmin etmiş olup davacının temerrüt faizini aşan zararı bulunmamaktadır. müvekkili şirket sorumlu olduğu tutarı faizi ile birlikte fazlasıyla ödemiştir. müvekkili şirketin mezkur kazadan kaynaklı başkaca sorumluluğu bulunmamaktadır....

                aşkın zarar talebimize ilişkin huzurdaki davayı açma zarureti doğduğunu, müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL'sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini talep etmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu