WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İddianın ileri sürülüş biçimine ve dosya kapsamına göre; dava, tapu sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Buna göre, somut uyuşmazlığa ilişkin istinaf başvurusunu değerlendirme görevinin 01.09.2020 tarihinde yürürlüğe giren Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 25/06/2020 tarihli, 564 ve 586 sayılı Bölge Adliye Mahkemeleri İş Bölümü Kararı gereğince; "Tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat davaları (TMK m. 1007) sonucu verilen hüküm ve kararlar," a ilişkin incelemenin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin görev alanında kaldığı, işbölümü yönünden Dairemizin görevli olmadığı anlaşılmakla aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1- Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, 2- Dava dosyasının İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, Dair; dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda 08/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi....

Tazminat sorumluluğu ilkeleri incelendiğinde tapunun üçüncü kişilere yönelik şerhi tapuya işleyerek üçüncü kişiler açısından üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiği, bu nedenle tapunun satın alan kişilere yönelik hukuka aykırı bir eyleminin olmadığı gibi davacı üçüncü kişi satın aldığı taşınmazın bir kısmının öncesinin orman alanı olduğunu ve 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince orman alanı dışına çıkarılan yer olduğunu bilerek bu taşınmazı satın almak suretiyle zararın meydana gelmesinde ağır kusurlu olduğu ve bu ağır kusurun illiyet bağını kestiği, yine tapu müdürlüğünün taşınmazın kaydına gerekli şerhleri işlediği ve bu nedenle satın alan kişiyi yanıltan hukuka aykırı bir eyleminin olmadığı kanaatinde olduğumdan davacı üçüncü kişinin tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı bir tazminat alamayacağı, bu nedenle kararın bozulması gerektiği kanaatindeyim. Dairemizin yerleşik kararları da bu doğrultudadır....

    Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacı vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı 3390 ve 3391 sayılı parseller 1999 yılında yapılan kadastro sırasında davacıların murisi adına tespit edilmiş ise de Hazinenin açtığı kadastro tespitine itiraz davası ile davacıların murisi adına tapu kaydı oluşmadan kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile davacıların murisi adına yapılan kadastro tespitinin iptaline karar verildiği, ayrıca tazminat isteğine dayanak yapılan parsellerin kadastro tespitlerine esas alınan Ekim 1944 tarih 41 sıra numaralı tapu kaydının malikinin ise davacılar veya murisleri değil “...” olduğu gözetildiğinde, davacılar vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı taşınmazlar yönünden müvekkilleri veya müvekkillerinin murisleri adına oluşmuş bir tapu kaydı veya tapu sicili bulunmadığından, bunun doğal sonucu olarak davacıların tapu sicilinin tutulmasından doğan veya kaynaklanan bir zararı da sözkonusu olamayacağına göre, mahkemece yazılı biçimde davanın reddi...

      Ancak kadastro tespiti kesinleşip tapu sicili oluşmadan önce, kadastro ekibi veya komisyonunca yapılan tespitin, Kadastro Komisyonu veya Kadastro Mahkemesi kararlarıyla iptal edilmesi durumunda, bu durum kadastro tespit malikine, kadastro tespit işlemine dayanarak TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat isteğinde bulunma hakkı vermez. Zira, tespit maliki adına oluşmuş bir tapu kaydı veya tapu sicili bulunmamaktadır. Kadastro tespit maliki, lehine yapılan tespit kesinleştikten sonra taşınmazın tapu maliki olacaktır. Lehlerine yapılan kadastro tespiti iptal edilip tapuda malik sıfatı kazanamayanların, TMK'nın 1007. maddesi kapsamında tapu sicilinden kaynaklı bir zararlarının olamayacağı tartışmasızdır....

        Ancak kadastro tespiti kesinleşip tapu sicili oluşmadan önce, kadastro ekibi veya komisyonunca yapılan tespitin, Kadastro Komisyonu veya Kadastro Mahkemesi kararlarıyla iptal edilmesi durumunda, bu durum kadastro tespit malikine, kadastro tespit işlemine dayanarak TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat isteğinde bulunma hakkı vermez. Zira, tespit maliki adına oluşmuş bir tapu kaydı veya tapu sicili bulunmamaktadır. Kadastro tespit maliki, lehine yapılan tespit kesinleştikten sonra taşınmazın tapu maliki olacaktır. Lehlerine yapılan kadastro tespiti iptal edilip tapuda malik sıfatı kazanamayanların, TMK'nın 1007. maddesi kapsamında tapu sicilinden kaynaklı bir zararlarının olamayacağı tartışmasızdır....

          Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacılar vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı 3153 sayılı parsel 1999 yılında yapılan kadastro sırasında davacıların murisi adına tespit edilmiş ise de, ... açtığı kadastro tespitine itiraz davası ile davacıların murisi adına tapu kaydı oluşmadan kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile davacıların murisi adına yapılan kadastro tespitinin iptaline karar verildiği, ayrıca tazminat isteğine dayanak yapılan parselin kadastro tespitlerine esas alınan Ekim 1944 tarih 41 sıra numaralı tapu kaydının malikinin ise, davacılar veya murisleri değil “...” olduğu gözetildiğinde, davacılar vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı taşınmaz yönünden müvekkilleri veya müvekkillerinin murisleri adına oluşmuş bir tapu kaydı veya tapu sicili bulunmadığından, bunun doğal sonucu olarak davacıların tapu sicilinin tutulmasından doğan veya kaynaklanan bir zararı da söz konusu olamayacağına göre, mahkemece yazılı biçimde davanın reddi yolunda kurulan...

            Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacı vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı 3266 sayılı parsel 1999 yılında yapılan kadastro sırasında davacıların murisi adına tespit edilmiş ise de Hazinenin açtığı kadastro tespitine itiraz davası ile davacıların murisi adına tapu kaydı oluşmadan kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile davacıların murisi adına yapılan kadastro tespitinin iptaline karar verildiği, ayrıca tazminat isteğine dayanak yapılan parselin kadastro tespitine esas alınan Ekim 1944 tarih 41 sıra numaralı tapu kaydının malikinin ise davacılar veya murisleri değil “...” olduğu gözetildiğinde, davacılar vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı taşınmaz yönünden müvekkilleri veya müvekkillerinin murisleri adına oluşmuş bir tapu kaydı veya tapu sicili bulunmadığından, bunun doğal sonucu olarak davacıların tapu sicilinin tutulmasından doğan veya kaynaklanan bir zararı da sözkonusu olamayacağına göre, mahkemece yazılı biçimde davanın reddi yolunda kurulan...

              Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacılar vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı 3167 sayılı parsel 1999 yılında yapılan kadastro sırasında davacıların murisi adına tespit edilmiş ise de, Hazinenin açtığı kadastro tespitine itiraz davası ile davacıların murisi adına tapu kaydı oluşmadan kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile davacıların murisi adına yapılan kadastro tespitinin iptaline karar verildiği, ayrıca, tazminat isteğine dayanak yapılan parselin kadastro tespitine esas alınan Ekim 1944 tarih 41 sıra numaralı tapu kaydının malikinin ise, davacılar veya murisleri değil “... ” olduğu gözetildiğinde, davacılar vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı taşınmaz yönünden müvekkilleri veya müvekkillerinin murisleri adına oluşmuş bir tapu kaydı veya tapu sicili bulunmadığından, bunun doğal sonucu olarak davacıların tapu sicilinin tutulmasından doğan veya kaynaklanan bir zararı da söz konusu olamayacağına göre, mahkemece yazılı biçimde davanın reddi yolunda...

                Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacı vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı 3306 sayılı parsel 1999 yılında yapılan kadastro sırasında davacı adına tespit edilmiş ise de, Hazinenin açtığı kadastro tespitine itiraz davası ile davacı adına tapu kaydı oluşmadan kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile davacı adına yapılan kadastro tespitinin iptaline karar verildiği, ayrıca tazminat isteğine dayanak yapılan parselin kadastro tespitine esas alınan Ekim 1944 tarih 41 sıra numaralı tapu kaydının malikinin ise, davacı veya murisleri değil “... ” olduğu gözetildiğinde, davacı vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı taşınmaz yönünden müvekkili veya müvekkilinin murisleri adına oluşmuş bir tapu kaydı veya tapu sicili bulunmadığından, bunun doğal sonucu olarak davacının tapu sicilinin tutulmasından doğan veya kaynaklanan bir zararı da söz konusu olamayacağına göre, mahkemece yazılı biçimde davanın reddi yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır...

                  Ancak kadastro tespiti kesinleşip tapu sicili oluşmadan önce, kadastro ekibi veya komisyonunca yapılan tespitin, Kadastro Komisyonu veya Kadastro Mahkemesi kararlarıyla iptal edilmesi durumunda, bu durum kadastro tespit malikine, kadastro tespit işlemine dayanarak TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat isteğinde bulunma hakkı vermez. Zira, tespit maliki adına oluşmuş bir tapu kaydı veya tapu sicili bulunmamaktadır. Kadastro tespit maliki, lehine yapılan tespit kesinleştikten sonra taşınmazın tapu maliki olacaktır. Lehlerine yapılan kadastro tespiti iptal edilip tapuda malik sıfatı kazanamayanların, TMK'nın 1007. maddesi kapsamında tapu sicilinden kaynaklı bir zararlarının olamayacağı tartışmasızdır....

                    UYAP Entegrasyonu