Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Tehdit, karşılıklı hakaret, kasten yaralama, silahla kasten yaralamaya teşebbüs, mala zarar verme HÜKÜM : Sanık ... hakkında ...'ya yönelik kasten yaralama ve mala zarar verme suçlarından açılan kamu davasının reddi Sanık ... ve katılan sanık ... hakkında karşılıklı hakaret suçundan ceza vermekten vazgeçilmesine, Katılan sanık ... hakkında ...'e yönelik silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçundan TCK'nın 86/2, 86/3-e, 35, 29, 62, 53, 58 maddeleri uyarınca 1 ay 25 gün hapis Katılan sanık ... hakkında ...'...

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Görevi yaptırmamak için direnme, mala zarar verme HÜKÜM : Mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: Sanık hakkında kamu malına zarar vermekten kamu davası açılmış olmasına, sevke, temyizin kapsamına ve Yargıtay Kanununun 14. maddesine göre temyiz incelemesi yapma görevi Yüksek Yargıtay 15. Ceza Dairesine ait bulunduğundan, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, incelenmeyen dosyanın ilgili daireye GÖNDERİLMESİNE, 31/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. ......

      Söz konusu madde hükmüne göre "Malik, kazı ve yapı yaparken komşu taşınmazlara, onların topraklarını sarsmak veya tehlikeye düşürmek ya da üzerlerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınmak zorundadır. Komşuluk hukuku kurallarına aykırı yapılar hakkında taşkın yapılara ilişkin hükümler uygulanır." Bir kimsenen kendi taşınmazında yaptığı hafriyat veya inşaat nedeniyle koşmsusunun taşınmazına bir zarar vermiş veya onu zarara maruz bırakmışsa, bu zararın hoşgörü sınırlarını aşıp aşmadığını aramaya gerek yoktur. Küçük bir zarar doğmuş olsa dahi gerekli önlemlerin alınmasına karar verilmelidir....

        Davada gecikmeden kaynaklanan zarar ile birlikte fazla ödemenin istirdadı da istenilmiştir. Davacı vekili, 08.02.2011 tarihli 9 nolu celsede davada kullanılmayan malzemeler ile fire malzemesinin ve fazla ödemenin ayrıca çeklerin de istirdadına karar verilmesi şeklinde davasını açıklamıştır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken ... mahallinde uzman bilirkişi ile inceleme yapılarak sözleşme fiyatı ile davalının gerçekleştirdiği imalât bedelini hesaplatmak bunun davacı tarafın kanıtlayabildiği ödemee ve teslim ettiği malzeme tutarına göre mahsubunu yapmak ve davacının davasında fazla ödeme için istediği miktar açıklattırılarak varsa fazla ödemenin tahsiline karar vermekten ibarettir. Bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile hükme varılması usul ve yasaya aykırı olduğundan karar bozulmalıdır....

          Bir yıllık zamanaşımı zarar görenin verdiğini istirdada hakkı olduğunu öğrenmesi ile başlar.Belirtildiği gibi, yasanın, zamanaşımı süresinin başlaması için alacaklının belli olguları öğrenmiş olması koşulunu aradığı hallerden biri, haksız iktisaptan kaynaklanan tazminat borcudur. Buna ilişkin bir ve on yıllık zamanaşımı sürelerini öngören B.K.nun 66. maddesinde, bir yıllık zamanaşımı süresinin, zarar görenin, zararın varlığını ve zarar vereni öğrendiği tarihten itibaren başlayacağı açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla, haksız zenginleşmeden kaynaklanan alacak davalarında, alacaklı zararın varlığını ve zarar vereni bilmediği sürece, zamanaşımı süresi başlamayacaktır.Somut olay yönünden önem taşıyan yön, alacaklının zararın varlığını öğrenmesi koşuludur.Açıktır ki, zararın varlığını öğrenme koşulu, öncelikle zararın gerçekleşmiş olmasını gerektirir....

            Söz konusu madde hükmüne göre "Malik, kazı ve yapı yaparken komşu taşınmazlara, onların topraklarını sarsmak veya tehlikeye düşürmek ya da üzerlerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınmak zorundadır. Komşuluk hukuku kurallarına aykırı yapılar hakkında taşkın yapılara ilişkin hükümler uygulanır.” Bir kimsenin kendi taşınmazında yaptığı hafriyat veya inşaat nedeniyle komşusunun taşınmazına bir zarar vermiş veya onu zarara maruz bırakmışsa, bu zararın hoşgörü sınırlarını aşıp aşmadığını aramaya gerek yoktur. Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığının tespit edilmesinden sonra varsa davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz....

            Ancak, zarar henüz doğmadığı halde, zararın doğacağı muhakkak ve pek muhtemel ise veya beklenen taşkın kullanma ile ileride telafisi mümkün olmayacak zarar meydana gelecekse, davalının alacağı önlemlerle zararı önleme ihtimali yoksa, zarar verme tehlikesi taşıyan eylem ve işlemler hakkında davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir. Davaya konu olayda davacı, davalının taşınmaz maliklerinden kiralayarak kullandığı taşınmaz üzerinde yapmakta olduğu hafriyat nedeniyle taşınmazına zarar verdiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir. TMK’nın 738. maddesiyle, 737. maddeye benzer daha özel bir düzenleme getirilmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre "Malik, kazı ve yapı yaparken komşu taşınmazlara, onların topraklarını sarsmak veya tehlikeye düşürmek ya da üzerlerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınmak zorundadır....

              Mahkemece, 31.240,84 TL maddi tazminat ile 10.000 TL manevi tazminatın 31.01.2011'den itibaren yasal faizi ile davalıdan alınmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davalı kurum, zararlandırıcı sonucun doğmasına neden olan asansör düşmesi nedeni ile Borçlar Kanunu'nun 58.maddesi gereğince zarar görene karşı sorumludur. Maddenin düzenlenme biçimi itibariyle tehlike esasına dayalı kusursuz sorumluluk hali söz konusudur. Gerek yapım ve gerekse bakım eksikliklerinden kaynaklanan zararlı sonuçlardan davalı kurum sorumludur. Sorumluluktan kurtulmanın koşulu ise; zarar ile, yapım bozukluğu ve bakım eksikliği ararsındaki nedensellik bağının kesilmiş bulunmasıdır.Olay ile ilgili dinlenen tanık anlatımı bizzat görgüye dayalı olup beyandan; olay günü 4 kişilik asansöre 5 kişinin bindiği, önce asansördeki elektriğin kesildiği, hızlı bir şekilde düştüğü ardından asansörün hızla zemine çakıldığı anlaşılmıştır....

                Mahkemece, maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamından davacının meslek hastalığından kaynaklanan %20,00 oranında sürekli iş göremezliğinin bulunduğu, meslek hastalığının oluşumunda davalının %71,60 oranında kusurlu olduğu, kaçınılmazlığın ise %28,40 oranında ekili olduğu, dosya içerisinde bulunan 01/12/2015 tarihli Kurum cevabi yazısında gelir bağlanan tarihte davacının 66 yaşında olmasından dolayı Kurum tarafından işveren aleyhine rücu davası açılmayacağının belirtildiği, bu nedenle mahkemece davacıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin zarar hesabında dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Meslek hastalığı sonucu sürekli iş görmez duruma gelen sigortalı sorumlulardan maddi zararlarının giderilmesini isteyebilir. Maddi zarar kavramı ise, malvarlığının zarar verici olaydan sonraki durumu ile böyle bir olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki farkı ifade etmek için kullanılmaktadır. ... ......

                  "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Mala zarar verme, hakaret HÜKÜM : Ceza vermekten vazgeçme, beraat Dosya incelenerek gereği düşünüldü; Katılan ...’ın 24/06/2014 havale tarihli temyiz dilekçesinde sanık olarak ... ve ... gösterilerek, haklarında verilen kararların temyiz edildiği belirtilmiş ise de, katılan ... hakkında açılmış bir dava ve verilmiş bir karar bulunmadığı dikkate alındığında, katılan ...’ın temyizinin katılan sanık ... hakkında kurulan hükümlere yönelik olduğu belirlenerek yapılan incelemede; 1-Sanık hakkında hakaret suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Katılan ve sanığın hakaret eylemini karşılıklı olarak gerçekleştirdiklerinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 129/3 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/4-c maddeleri uyarınca "ceza verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde "ceza vermekten vazgeçilmesine" şeklinde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş...

                    UYAP Entegrasyonu