HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2021/1834 KARAR NO : 2021/1830 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : MAÇKA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 08/06/2021 NUMARASI : 2019/62 ESAS - 2021/177 KARAR DAVA KONUSU : Tazminat (Kamulaştırma Bedelinin Geç Ödenmesinden Kaynaklanan Munzam Zarar Nedeniyle) KARAR : DAVA DİLEKÇESİNİN ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacının maliki olduğu Trabzon İli Maçka İlçesi Mataracı Mh 104 ada 50 sayılı parselin bir kısmının davalı idarece kamulaştırıldığını, ancak kamulaştırma sonrasında, taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan alanı ile mevcut yol arasında kot farkı oluştuğunu ve taşınmaza ulaşım sağlamak için yol yapıldığını belirterek, kot farkından kaynaklanan değer kaybının ve ulaşım sağlamak için yapılan yolun bedelinin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Bu bağlamda aşkın (munzam) zarar alacaklısı, TBK’nın 122. maddesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunabilmesi için öncelikle kaynağı ne olursa olsun evvela bir alacağı olduğunu, borçlunun temerrütte bulunduğunu, illiyet bağını ve bu alacağını tahsil edememesinden veya geç ödeme yapılmasından doğan ve duruma göre malvarlığında azalma veya engellenen kazançlardan oluşan zararını kanıtlamak durumundadır. Aşkın (munzam) zararın talebinde varlığı iddia olunan zararın, yine alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. Başka bir anlatımla, alacaklı tarafça aşkın (munzam) zarar olgusu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır....
Yine somut olaydaki munzam zarar talebiyle ilgili olarak uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 122 maddesi hükmünce, alacaklının uğradığı zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu takdirde borçlu kendisine hiçbir kusur ileri sürülemiyeceğini kanıtlamadıkça bu zararı dahi karşılamak zorundadır. Temerrüt faizi, temerrüde düşen borçlunun para borcunu ödemede gecikmesi halinde alacaklıya ödemek zorunda olduğu asgari miktardır. Alacaklı geç ödeme sebebiyle zararının temerrüt faizinden fazla olduğunu ileri sürüp kanıtlayabiliyor ise aşkın zarar diye de ifade edilen faizi aşan zararını borçludan isteyebilir. Temerrüt faizini talep edebilmek için gecikme nedeniyle uğranılan zararın ispatı gerekmediği halde faizi aşan zarar – munzam zararın istenebilmesi için, alacaklı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararının varlığını kanıtlamak zorundadır....
Uyuşmazlık Konusu : --------- meydana gelen kazadan dolayı davacının hasar tazminatının geç ödenip ödenmediği, geç ödenmiş ise geç ödeme nedeniyle davacının TBK 122.madde kapsamında munzam zararının oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise zararın miktarının ne olduğu noktasındadır. Davanın Hukuki Niteliği: TBK'nun 122. Maddesine dayalı olarak açılan munzam zararın tazmini istemine ilişkindir. Davanın Hukuki Sebebi: TBK'nun 122.maddesinde yer alan "Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder." şeklinde ki düzenlemedir....
Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt I, 2012, s. 810). Aşkın (munzam) zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ilk koşul, bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. Bu para borcunun kaynağının, aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliği için herhangi bir önemi bulunmamaktadır....
Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle TBK’nın 122. maddesine dayanılarak aşkın (munzam) zarar istenilmesi hâlinde ise, artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, belirli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır (... 29/03/2022 tarih 2021/- Esas, 2022/ Karar sayılı ilamı ) Davacı tarafından talep edilen aşkın (munzam) zararın dayanağı olarak ileri sürülen iddia; geç ödeme nedeniyle kendisince, bizzat ve somut olarak uğranılan zarar iddiasından ziyade ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücündeki meydana gelen azalmanın aşkın (munzam) zararı oluşturduğu yönündedir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile talep konusu manevi zararın geç ödenmesinden kaynaklı munzam zararın tahsiline ilişkin olduğu, munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayandığı, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 105 ... maddesinde kusur karinesinin benimsendiği, munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusuru olduğu, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmayacağı, sorumluluk için borçlunun temerrüde düşmekteki kusurunun varlığının asıl olduğu, kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç ifa edilmesinden veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yüküm olduğu, alacaklının borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü olmadığı...
O halde, munzam zararın ödenmesi söz konusu olduğunda kusur, bir unsur olarak yer almaktadır. Kısacası, munzam zarar davasında davacı, zararın varlığını ve miktarını; davalı ise, borcun geç ödenmesinde kusurunun olmadığını kanıtlayacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.06.1996 gün ve 1996/5-144 esas 1996/503 karar sayılı kararında da değinildiği üzere; bu konuda kanıtlanması gereken, belli paranın gününde ödenmemesinden doğan zarardır. Alacaklı, borcun kendisine geç ödenmesi yüzünden uğradığı zararın ne olduğunu ve miktarını kanıtlamak durumundadır. Doğaldır ki bu zarar paranın zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan olası (muhtemel) kar ya da varsayılan (farzedilen) gelir değildir. Bu zarar davacının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan somut olgular nedeniyle uğramış olduğu zarardır....
bildirilmeyen bütün dava ve işler Asliye Hukuk mahkemesinde genel hükümlere göre görülür, görev kamu düzenine ilişkin olduğu ve resen inceleneceği, Somut olayda, davacının kira bedellerinin ödenmesinde temerrüde düşülmesi ve borcun geç ödenmesinden kaynaklı doğan munzam zarar alacağının kısmi tahsilini talep ettiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın kira sözleşmesinden kaynaklandığı, HMK 4. maddeye göre Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu, istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır....
Hukuk Dairesinin 2018/3765 Esas sayılı ilamında da belirlendiği gibi munzam zararın kök ilişkiden tamamen bağımsız yeni bir borç olduğunu, bu itibarla her ne kadar icra dosyasına konu alacak kira sözleşmesinden kaynaklanmış olsa da munzam zararın kök ilişkiden tamamen bağımsız yeni bir borç olması nedeniyle görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, kök ilişkinin niteliğinin ne olduğunun munzam zarar davalarında özellikle görev ve yetki yönünden bir önemi olmadığını, borçlunun munzam zararının tazmin yükümlülüğünün (BK 105), asıl borç ve temerrüt faizi yükümlülüğünden tamamen farklı, temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borç olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir....