WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Akdin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar. 4857 sayılı Kanun'un 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları ise mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 126/1 maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. 01.06.2012 tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 147. maddesi ise ücret gibi dönemsel nitelikte ödenen alacakların beş yıllık zamanaşımına tabi olacağını belirtmiştir. Somut olayda davacının iş akdi 13.11.2009 tarihinde feshedilmiş olup yıllık izin ücreti 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir....

    Bu yasağa uymaması halinde 10.000,00 USD cezai şartı nakden ve defaten ödemeyi kabul ve taahhüt eder”, aynı sözleşmenin (i) bendinde ise “İşyerinin imalat ve müşteri portföyüne ilişkin bilgiler iş akdi süresince ve akdin feshinden sonra işçi tarafından üçüncü şahıslara aktarılamaz. Aksi taktirde olay iş akdi esnasında vuku bulmuşsa hiçbir tazminat ödemeksizin derhal iş akdinin feshini, fesihten sonra vuku bulmuşsa 10.000,00 USD cezai şartın nakden ve defaten ödenmesini gerektirir” şeklinde düzenlemenin bulunduğunu, davalının 15.09.2007 tarihinde işten ayrılması sonrasında müvekkiliyle aynı iş kolunda faaliyet gösteren başka bir firmada çalışıp müvekkilinin müşteri portföyünü kullandığını, davalının bu eylemleri nedeniyle hizmet sözleşmesinde yer alan cezai şart alacağının doğduğunu ileri sürerek 20.000,00 USD cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

      Akdin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar. 4857 sayılı Kanun'un 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları ise mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 126/1 maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. 01.06.2012 tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 147. maddesi ise ücret gibi dönemsel nitelikte ödenen alacakların beş yıllık zamanaşımına tabi olacağını belirtmiştir. Somut olayda, davacının iş akdi 13.02.2014 tarihinde sona ermiş, dava da 12.05.2014 tarihinde açılmış olup 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır....

        Asliye Hukuk Mahkemesi ise, HUMK'nun 8/ll maddesi hükmüne göre kira sözleşmesine dayalı her türlü tahliye, akdin feshi, yahut tesbit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ile bunlara karşı açılacak davalarda görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğunu belirterek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. HUMK'nun 8/ll-1 maddesinde İcra ve İflas Kanunu'nun onuncu babında yer alan 269 ve 272 nci ve sonraki maddeleri hükümleri hariç olmak üzere kira sözleşmesine dayalı her türlü tahliye, akdin feshi yahut tesbit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davalara Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılacağı hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, kiracı tarafından açılan dava, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin haklı nedenlerle fesholunduğunun ve sözleşmeden kaynaklanan borcun bulunmadığının tespiti ile zararlarının tazminine ilişkindir....

          Asliye Hukuk Mahkemesi ise, HUMK'nun 8/ll maddesi hükmüne göre kira sözleşmesine dayalı her türlü tahliye akdin feshi yahut tesbit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ile bunlara karşı açılacak davalarda görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğunu belirterek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. HUMK'nun 8/ll-1 maddesinde İcra ve İflas Kanununun onuncu babında yer alan 269 ve 272 nci ve sonraki maddeleri hükümleri hariç olmak üzere kira sözleşmesine dayalı her türlü tahliye, akdin feshi yahut tesbit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davalara Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılacağı hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, kiracı tarafından açılan dava, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin haklı nedenlerle fesholunduğunun ve sözleşmeden kaynaklanan borcun bulunmadığının tespiti ile zararlarının tazminine ilişkindir....

            Asliye Hukuk Mahkemesi ise, HUMK'nun 8/ll maddesi hükmüne göre kira sözleşmesine dayalı her türlü tahliye akdin feshi yahut tesbit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ile bunlara karşı açılacak davalarda görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğunu belirterek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. HUMK'nun 8/ll-1 madde ve fıkrasında İcra ve İflas Kanununun onuncu babında yer alan 269 ve 272 nci ve sonraki maddeleri hükümleri hariç olmak üzere, kira sözleşmesine dayalı her türlü tahliye, akdin feshi yahut tesbit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davalara Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılacağı hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, kiracı tarafından açılan dava taraflar arasındaki kira sözleşmesinin haklı nedenlerle fesholunduğunun ve sözleşmeden kaynaklanan borcun bulunmadığının tespiti ile zararlarının tazminine ilişkindir....

              Asliye Hukuk Mahkemesi ise, HUMK'nun 8/ll maddesi hükmüne göre kira sözleşmesine dayalı her türlü tahliye akdin feshi yahut tesbit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ile bunlara karşı açılacak davalarda görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğunu belirterek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. HUMK'nun 8/ll-1 madde ve fıkrasında İcra ve İflas Kanununun onuncu babında yer alan 269 ve 272 nci ve sonraki maddeleri hükümleri hariç olmak üzere, kira sözleşmesine dayalı her türlü tahliye, akdin feshi yahut tesbit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davalara Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılacağı hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, kiracı tarafından açılan dava taraflar arasındaki kira sözleşmesinin haklı nedenlerle fesholunduğunun ve sözleşmeden kaynaklanan borcun bulunmadığının tespiti ile zararlarının tazminine ilişkindir....

                Davalı vekili, sözleşmenin tek yanlı hazırlanması nedeniyle geçersiz olduğunu ve asgari alım tutarı kadar malın alındığını, akdin devamında yarar görmediklerini beyan ederek davanın reddini istemiştir. Mahkemece sözleşmede asgari alım tutarının yıllık 200 ton LPG olduğu ve davalının akdin fesih ihtarına kadar geçen sürede 5 yıllık LPG’nin asgari alımı 1.000 tondan fazla mal aldığı ve akdin feshinin bu nedenle haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Sözleşme karşılıklı irade beyanı içeren bir akit şeklidir. Yanlar arasındaki bayilik sözleşmesinde akdin ne zaman sona ereceği, akdin feshinin şekli ve koşulları belirlenmiştir. Sözleşmede öngörülen asgari alım tutarı yıllık asgari alım miktarını göstermekte olup, fazla miktarda malın alınması sözleşmesinin feshine gerekçe teşkil etmez. Bir başka deyişle sözleşme tutarı sona ermeden asgari tutardaki malın alındığından bahisle akdin feshi, haklı fesih değildir....

                  Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsama göre; dava konusu ürünlerdeki olumsuzlukların sözleşme kapsamında kalması halinde marka hakkına tecavüz eyleminin oluşmayacağı, söz konusu kabloların sözleşmenin feshinden sonra üretildiğine dair dosyada yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, marka hakkına tecavüzün, haksız rekabetin önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davada ispat yükü davacıya yüklenerek dava dışı firmadan satın alınan ve üzerinde davacıya ait markayı taşıyan kablo emtiasının taraflar arasındaki sözleşmenin feshinden sonra üretildiğinin belirgin olmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Dava konusu kablonun üzerinde TSE markasının bulunduğu, sözleşmenin feshinden sonra piyasadan satın alındığı sabit ve uyuşmazlık dışıdır....

                    Davacının kamu işçiliğine geçirilememe sebebiyle iş akdinin feshedilmiş olması haklı bir neden teşkil etmeyip yasadan kaynaklı geçerli fesih nedeni oluşturur. Akdin haklı nedenle sonlandırıldığına ilişkin dosya içeresinde delil de bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesince kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanıldığına ilişkin değerlendirme yerindedir. Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. 4857 sayılı İş Yasası'nın 56, Yıllık İzin Yönetmeliği'nin 20.maddesi uyarınca; işveren yıllık izinlerini kullandırdığını imzalı izin defteri ya da eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü altında olan işveren, izin formları ve bordrolara dayanabileceği gibi açıkça belirtilmek suretiyle işçiye yemin de teklif edebilir....

                    UYAP Entegrasyonu