WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Alacak-Tazminat-İstirdat-İtirazın iptali Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı alacak, tazminat, istirdat, itirazın iptali davasına dair karar Dairemizin 08/102013 gün ve 2013/11000-2013/13719 sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmesi üzerine bu defa davacı ve davalı tarafından yasal süresinde karar düzeltme isteminde bulunulmuş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Mahkemenin kararında ve Yargıtay ilamında yazılı sebeplere göre 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 440.maddesinde yazılı hallerden hiçbirine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE ve aynı Yasanın 442.maddesi gereğince takdiren 226.00.-'şar TL para cezasının karar düzeltme isteyenlerden alınmasına, karar düzeltme harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 30.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

    Buna karşılık, 2918 sayılı KTK'nın 109/1.maddesinde "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar." hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir. Öte yandan; faiz alacağı asıl alacak ödenmedikçe her gün işleyen, yürüyen ve zaman geçtikçe doğan bir alacak olmakla dava açıldığı tarihten geriye doğru hesap edilebilecek zamanaşımı süresi içinde istenebilir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 131.maddesi gereğince asıl alacak zamanaşımına uğradığında faiz ve diğer ek haklar da zamanaşımına uğrar. Diğer bir deyişle faiz alacağı asıl alacağın tabi olduğu zamanaşımına tabidir....

    Salt bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davası açılabilmesi için yeterli olmadığından ve açılan davada asgari bir miktar gösterildiğinden (şimdilik 1.000,00 TL) ve bunun alacağın bir bölümü olduğu anlaşılmakla birlikte, belirsiz alacak davası mı yoksa belirli alacak olmakla birlikte kısmi dava mı olduğu anlaşılamadığından mahkemece davacıya bu hususu açıklaması için süre verilmiş, davacı vekili 16/06/2022 tarihli dilekçesi ile davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını bildirmiştir. Bu durumda İİK.’nun 89/4. maddesine dayalı tazminat alacakları gerçekte belirli bir alacak olduğundan ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceklerinden mahkemece davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. (benzer mahiyette Yargıtay 12....

    Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın zamanaşımına uğramadan açıldığı kabul edilerek, kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç ve oluşturulan hüküm yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir. Faiz, her ne kadar, fer’i nitelikte bir alacak ise de bunun asıl alacak davasından ayrı, başlı başına bir dava ile istenmesini engelleyen bir kanun hükmü yoktur. Bu bakımdan, önceden açılmış olan tazminat davasında faiz isteme hakkının saklı tutulduğunun bildirilmemiş olması, faizin ayrı bir dava ile istenmesine engel değildir. Ayrıca, tazminata yönelik temerrüt faizi, esas tazminat alacağının tabi olduğu zamanaşımına tabi olur. Ancak, tazminat alacağı hakkında açılan dava, onun faizi hakkındaki zamanaşımını kesmeyeceği gibi, tazminat alacağına ilişkin zamanaşımının kesilmiş olması, tazminat faizi hakkındaki zamanaşımının da kesilmesini gerektirmez....

      Davalı vekili cevap dilekçesi ile; açılan davayı asıl alacak olan 14.980 TL üzerinden kabul ettiklerini ancak davalı tarafından açılan tazminat davasının, yargıtay incelemesi sonucunda 28.04.2011 tarihinde sonuçlanmış olması nedeni ile tahsil edilen paranın iade koşulunun bu tarihte başladığını bu nedenle faiz talebinin yerinde olmadığını belirterek faiz isteminin reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davalı tarafından asıl alacak miktarı olan 14.980 TL nin davacı tarafa ödendiği anlaşılmakla asıl alacak yönünden dava konusuz kalmakla karar verilmesine yer olmadığına, faiz talebi yönünden zenginleşmenin gerçekleştiği tarih olarak belirlenen 24.12.2009 tarihinden asıl alacağın ödendiği 08.08.2011 tarihine kadar asıl alacak 14.980 TL' ye işleyecek yasal faizin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Davada; davalı tarafa ......

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma, nafaka, manevi tazminat ve alacak K A R A R Taraflar arasındaki uyuşmazlık boşanma davası ile birlikte açılmış nafaka, manevi tazminat ve katkı payı alacağına ilişkin bulunduğuna ve nafaka, manevi tazminat istekleri de temyiz edilmiş olduğuna göre, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesi hükmü gereğince, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yüksek Yargıtay (2.) Hukuk Dairesine ait olmakla gereği için dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 24.09.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

          Güvence Hesabı tarafından rücu edilebilecek tazminat tutarı zarar görenin gerçek zararıdır, bu nedenle ancak yargılama sonucunda belirlenebilir. İİK’nun 67’nci maddesi uyarınca icra inkar tazminatına karar verilebilmesi için borçlunun itiraz ettiği alacağın likid bir alacak olması, yani belirli bir miktar alacak olması gerekir. O halde, somut olayda icra takibine konu alacak tazminata ilişkin olup, yargılamayı gerektirdiğinden likid kabul edilemez. Mahkemece icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiş ise de, bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden hükmün HUMK.nun 438/7. maddesi uyarınca aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanması gerekmiştir....

            İş Mahkemesinin 2011/108 E., 2016/103 yeni Esas sayılı kesin kararı neticesinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na ödeme yapılıp yapılmadığı hususu araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, ilgili karar neticesinde hükmedilen tazminat kalemleri yönünden dava dosyası ile de karar verilmiş olduğundan aynı tazminat kalemleri yönünden mükerrer karar verildiğini, iş mahkemesi kesin kararı neticesinde müvekkil şirket tarafından sigortalısı yerine asıl alacak ve faiz kalemlerine ilişkin toplam 31.772,56 TL ödeme yapıldığını, davacı vekilince de bu konuda herhangi bir beyanda bulunulmayarak aynı alacak kalemleri için mükerrer hüküm tesis edilmesinin sağlandığını, ayrıca poliçe hükümleri yönünden hatalı hukuki değerlendirme ile hüküm tesis edildiğini, poliçe özel şartlarında sigorta teminatının kapsamı başlıklı fıkrada belirtildiği üzere: buna göre yerel mahkemece hükmolunan tazminat tutarı kalan teminat bedelini aştığından, dava masrafları tutarının sigorta bedeline oranlanması neticesinde...

              Türk Ticaret Kanunu'nun 5/A maddesi zorunlu arabuluculuk dava şartını "…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri…" ile sınırlı tutmuştur. Somut olayda dava bir alacak ya da tazminat davası olmayıp borçlu bulunmadığının tespiti istenmektedir. Ortada henüz herhangi bir karşı dava ya da ödeme yokken, olası karşı davanın ya da eldeki davanın istirdata dönüşmesi gibi ihtimallerin değerlendirilmesi suretiyle dava şartlarının geniş yorumlanması ve vatandaşların adalete erişiminin engellenmesi doğru değildir. Açıklanan nedenlerle menfi tespit davası “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” cümlesinden olmayıp, zorunlu arabuluculuk dava şartına tâbi değildir. Yukarıdan beri açıklanan nedenlerle menfi tespit davası açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulmasının bir dava şartı olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle HMK m. 353/1-a.4 düzenlemesi uyarınca aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir....

                Sigorta A.Ş. tarafından ilamlı icra dosyasında 136.587,21 TL ödeme yapıldığı, bu ödemenin maddi tazminat alacak kalemleri bakımından icra müdürlüğü tarafından hazırlanan kapak hesabı doğrultusunda olduğu, söz konusu hesaplamanın maddi tazminata ilişkin mahkeme ilamına uygun olduğu, maddi tazminata ilişkin asıl alacak ve ferilerinin bu şekilde ödenmiş olduğu, ancak maddi zarara ilişkin icra yargılama giderlerinin -icra vekalet ücreti dışında- hesaplamaya dahil edilmediği anlaşıldığı, ancak kapak hesabında icra vekalet ücreti 7.864,16 TL olarak hesaplandığı, davalı borçlunun toplam icra vekalet ücreti sorumluluğu bu tutarın çok üstünde olduğu, bu durumda davalı borçlunun sorumlu olduğu manevi tazminat alacak kalemlerine, toplam sorumlu olduğu takip çıktısı üzerinden hesaplanacak tahsil harcı ilave edilmeli ve toplam sorumlu olduğu icra vekalet ücretinden yukarıdaki tutar çıkarılarak davalı borçlu sigorta şirketinin sorumlu olduğu bakiye hesabı olarak 150.000,00 TL (Manevi Tazminat) asıl Alacak...

                  UYAP Entegrasyonu