Bu nedenle hak düşürücü süre eldeki davada uygulanmayacağından, davanın TBK'nin 19.maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek hak düşürücü süre nedeniyle davanın red edilmesi isabetli görülmediğinden kararın HMK 353/1- a-6 maddesi uyarınca kaldırılması gerektiği kanaatine varılmış olup aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan nedenlerle, 1- Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun KABULÜNE, 2- Kayseri 6....
Dosya içeriği, toplanan deliller, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçe, istinaf taleplerinin kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, delillerin takdirinde isabetsizlik olmadığı, dava dilekçesi içeriğinden.... plakalı aracın dava konusu edilmediğinin, bu araca yönelik sadece ihtiyati tedbir talebinin bulunduğunun anlaşıldığı, öte yandan davalılardan .... aleyhine açılan davada, bu davalının, davalı borçlu Şermin'in alacaklılarından mal kaçırma amacıyla taşınmazı devrettiğini bildiğinin veya bilmesi gerektiğinin ispatlanamadığı, TBK'nin 19. maddesi gereğince açılmış olan tasarrufun iptali talepli eldeki davada, tasarrufa konu taşınmazın aynının dava konusu olmadığı, bu nedenle Mahkemece davacıya "HMK'nin 125. maddesi kapsamında beyanda bulunması için süre verilmesine" yönelik ara karar yerinde değil ise de davacının da taşınmazın dava dışı 3. kişiye temlikinden sonra davasını bu kişiye yöneltmediği, ara kararın usulsüz olmasının TBK'nin 19. maddesine dayanarak açılmış tasarrufun iptali...
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davanın İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali ya da BK 18. (TBK m.19) kapsamında açılmış iptal davası olması halinde dahi davacı alacağının iptali istenen borçlu tasarrufundan sonra doğmuş olduğunun anlaşılmasına ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 0,90 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 22.9.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İlçesi, ...Mahallesinde kain, 2811 ada 19 parsel 11 nolu bağımsız bölümdeki taşınmazın 1/4'üne sahip iken 04/04/2012 tarihinde intifa hakkını üzerinde tutarak, çıplak mülkiyet payının 1/2'sini oğlu ...'e, 1/2'sini ise kızı ...'e sattığını, satışın gerçek olmadığını belirterek, bu tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili, satışın gerçek olduğunu, borcun doğum tarihinin 27/06/2012 tarihi olduğunu, iptali istenen tasarrufun doğum tarihinin ise 04/04/2012 olduğunu tasarrufun iptali davasının ilk şartı olan tasarrufun borçtan sonra gerçekleşmesi kuralının gerçekleşmediğini, davacının 4.000,00 TL elden para verdiği iddiasının doğru olmadığını, müvekkilinin 2010 yılında davacıdan 10.000,00 TL borç aldığını ve borcunu ödeyerek borç ilişkisini 2010 yılında sona erdirdiğini belirterek ve mal kaçırma amacı olmadığından haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur....
Bu durumda, mevcut davada, İİK'nun 277 ve devam maddelerinde yer alan tasarrufun iptali davasının görülebilme şartlarıdan olan, "iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması" şartının gerçekleşmediği açıktır. Dolayısıyla, İİK'nun 277 ve devam maddelerine dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi yerinde değildir. Dava dilekçesinde dayanılan ikincil talep, tasarrufun BK'nun 19 maddesi uyarınca iptaline ilişkindir. Ne varki, ilk derece mahkemesince bu talebe ilişkin hiç bir delilin toplanmadığı görülmektedir. İİK.nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları ile Türk Borçlar Kanunun 19.maddesinde düzenlenen muvaza nedenine dayalı iptal davaları birbirinden farklı davalar olup, farklı hükümlere tabidir....
Dava İİK’nın 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup mahkemece res'en araştırılmalıdır. Dava koşulu gerçekleşmediği takdirde işin esası hakkında hüküm kurulamaz. Somut olayda davacının alacağı 31/08/2008, 02/09/2008 ve 20/09/2008 tarihli çeklere dayalı olup iptali istenen ilk tasarrufun yapıldığı tarih 19/02/2008’dir. Takip konusu çeklerin vadeli olarak keşide edilip edilmediği belirlenerek şayet ileriye dönük tarih ile keşide edildiği tespit edilirse davacı ve borçlu arasında bir ticari ilişki bulunup bulunmadığına ilişkin olarak her iki tarafın ticari defterleri üzerinde karşılaştırmalı olarak inceleme yaptırılmalı, davacı alacağının ilk tasarruf tarihinde önce doğup doğmadığı belirlenmeli sonucuna göre bir karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir....
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 355. maddesi gereğince, istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda; Dava, terditli olarak açılan, İİK.nun 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali olmadığı takdirde BK'nun 19. maddesine dayalı muvazaalı işlemin iptali isteğine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyi niyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Gerek, İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali davaları gerekse BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali davalarında, diğer dava koşullarının yanında borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava ön koşulu olup mahkemece res'en araştırılmalıdır....
DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı) DAVA TARİHİ : 19/12/2019 KARAR TARİHİ : 09/02/2022 GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/02/2022 Akyazı ... Hukuk Mahkemesinin 02/02/2022 tarih .../... Esas, .../... Karar sayılı dosyası verilen gönderme kararı ile mahkememize tevdii edildiğinden, mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydı yapıldı. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ... ili ... ilçesi ... ...... Mah. ... mevkii ... ada ... parsel, ... ili ... ilçesi ... ... Mah. v mevkii ... ada ... parsel, ... ili ... ilçesi ... ... Mah. ... mevkii ... ada ... parsel, ... ili ...ilçesi ... ... Mah. ... mevkii ... ada ... parsel, ... ili ... ilçesi ... Mah. ... Mevkii, ... ada..... parsel sayılı taşınmazlardaki tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir....
(Kapatılan)19. Hukuk Dairesi 2009/7191 E. , 2009/9323 K....
Dava 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel sağlık Sigortası Kanunun 88/19 maddesi uyarınca kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Somut olayda davacı kurumun alacağı prim borcundan kaynaklanmaktadır. Bu durumda iş mahkemesi görevli olduğundan mahkemece davanın esasına girilerek tarafların delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu görevsizlik kararı verilmiş olması doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 11.1.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....