Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İstinaf başvurusunda bulunan davalı BBB Yatırım A.Ş. vekili dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, borç dayanağının 27/06/2016 vade tarihli senet olduğunu, dava konusu tasarrufun ise 12/11/2014 tarihinde yapıldığını, borcun doğumunda önceki tarihte gerçekleştirilen tasarruf işlemleri bakımından tasarrufun iptali talebinde bulunulamayacağını, yapılan tasarruf işleminin muvazaalı olmadığını ve gerçek bir satış olduğunu, TBK uyarınca kefalet şartlarının gerçekleşmediğini ve T3 tarafından verildiği iddia edilen teminatın hukuken geçersiz olduğunu, davacı tarafça dosyaya kesin aciz belgesi sunulmadığını, bu nedenlerle mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dava, İİK'nın 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali talebine ilişkindir....

Dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemi ile karşı dava olarak açılmış menfi tespit istemine ilişkindir. 1-Tasarrufun iptali davaları İİK’nun 281.maddesi geriğince basit yargılama usulüne tabi davalardan olup HMK’nun 2.maddesinde de belirtildiği üzere genel mahkemelerde görülmesi gereken davalardan olduğundan mahkemenin tasarrufun iptali davası yönünden görevsizlik kararı vermesi usul ve yasaya aykırıdır. 2-Basit yargılama usulüne tabi tasarrufun iptali davasına karşı açılan menfi tespit davasının yazılı yargılama usulüne tabi olması, tasarrufun iptali davasının temyiz inceleme yeri ile menfi tespit davasının temyiz inceleme yerinin farklı olması nedeniyle karşı dava olarak açılan menfi tespit davasının tasarrufun iptali davasından tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesi yargılamaya ayrı esas üzerinden devam edilip taraf delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken her iki davanın birlikte görülmesi isabetli görülmemiştir...

    (TBK 58) maddesinde Medeni Kanunun 23,24 ve 25. maddelerindeki yasal düzenlemeye dayanarak manevi tazminat isteyebilir. Davacının manevi tazminatı hak edebilmesi için haksız fiil veya tasarrufun kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunması gereklidir. Kişilik hakları nelerdir: Gerek uygulamada gerekse öğretide belirlendiği gibi kişilik hakları kişinin hayat hakkı, ruh ve beden bütünlüğü, din, vicdan ve düşünce hürriyeti, çalışma hürriyeti, onur, isim, ün, saygınlık, resim, sır gibi korunması gereken kavramlardır. Bu haklar kişiye sıkı sıkıya bağlı mutlak hak niteliğindedir. Bir haksız fiilin veya haksız idari işlemin veya tasarrufun manevi tazminatı gerektirmesi kişilik haklarına saldırı niteliğinde olması koşuluna bağlıdır. Yine haksız fiilin kişiye yönelik olması da gerekir. Kişiye yönelik olmayan bir tasarrufun veya fiilin kişilik haklarına saldırı oluşturmasının kabulü zordur....

      Davalı borçlu ... vekili,eksik harcın tamamlanması gerektiğini, davacılar tarafından 27.12.2001 tarihinde açılan ve 19.7.2005 tarihinde kabul edilen dava sonucu hükmedilen tazminatın 2005/9904 sayılı takip dosyasına 93.000 TL olarak ödendiğini,2005 yılında açılan ek dava sonucu hükmedilen tazminatın ise ödenmediğini, iptali istenen tasarrufun borçtan önce yapıldığını taşınmazı 18.10.2002 tarihinde tahliye ettiklerini,davanın süresinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı ... vekili,davanın süresinde açılmadığını, dava konusu taşınmazı bedelle ve iyiniyetle aldıklarını, borçlunun taşınmazı 10.8.2002 tarihinde tahliye etmesinden sonra kiraya verdiklerini belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan önce yapıldığı dava koşulunun oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir....

        Dava, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. HMK'nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir....

          Davacı vekili, dava dilekçesinde davalılar arasında yapılan danışıklı satış işleminin iptali istemiştir. Dava dilekçesindeki açıklamalarda TBK 19.maddesine dayalı olarak açıldığı anlaşılmaktadır. Davacının kendisinin alacağını akim bırakan bir işleme karşı, takip yapılmamış olması, İİK. 284. maddedeki hak düşürücü sürenin geçmiş olması gibi değişik düşüncelerle BK 18.(yeni 19.) maddeye dayalı olarak bir dava açabileceği gibi aynı işlem için İİK. 277 vd maddelerine göre bir tasarrufun iptali davası açması da mümkündür. Davacının bu seçimlik haklarından BK 19. maddeye dayalı iptal yolunu seçtiği dava dilekçesinde açıktır. Öte yandan bu davanın görülebilmesi için, davacının borçludan bir alacağının bulunması yeterli olup, takip yapması veya bu takibin kesinleşmesine gerek yoktur. Dosya içeriğinden davacının da dahil olduğu tazminat davalarında davacı ve borçlu aleyhine mütesilsilen sorumlu olacak şekilde aleyhlerine tazminata hükmedildiği ve takibe geçildiği anlaşılmaktadır....

            Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesi içeriği ve diğer beyanlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının; aldatma ( hile ) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki mahkemece, dayanılan hukuksal neden yönünden hataya düşülerek tasarrufun iptali üzerinde durularak sonuca gidildiği görülmüştür. Dava dilekçesinde geçen "tasarrufun iptali" isteminin, dava konusu taşınmazların devredildiği işlemin irade fesadı nedeniyle iptal edilmesi yönündeki isteme ilişkin olduğu tartışmasızdır. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s....

              CEVAP :Davalı T4 vekilinin cevap dilekçesinde özetle; mahkemece yetkisizliğin tespiti ile Gaziantep Asliye Hukuk Mahkemelerinin yetkili olduğunun tespitine karar verilmesini talep ettiklerini, dava konusu taşınmaz tapu kaydında da görüldüğü üzere 220.000 TL karşılığında Burhan Eryener İsimli şahıstan satın alındığını, bedelin 93.000 TL 'lik kısmını Türkiye İşBankası TR 42...50 hesabından Satıcı Burhan Eryener isimli şahsın TR63...31 İban numaralı hesabına 18/07/2019 tarih ve ...3748 işlem numaralı havale işlemi ile ödediğini, tasarrufun iptali İİK 277 ve devamı maddeleri gereği açıldığından borçlu hakkında ayrıca kati veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekmekte olduğunu, bu durumun tasarrufun iptali davaları için ön koşul olduğunu, davanın basit yargılama usulüne tabii olduğunu dava dilekçesi ve ekinde sunulmamış hiç bir delili kabul etmediklerini ilerde de sunulmasına muvafakat etmediklerini, yetki itirazının kabulü ile mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesine, davanın...

              Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri gözetilerek Dairemizce yapılan incelemede; Dava, İİK. 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davasıdır.Karşı dava ise TBK 19. maddesi uyarınca muvazaa sebebiyle tasarrufun iptaline ilişkindir. İİK. 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekir. Bu ön şartların bulunması halinde İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılır. Davacı-karşı davalı alacağı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. Takibe konu senedin davacı ile davalı-borçlu arasındaki ödünç ilişkisi kapsamında verildiği hususu yeterli ve ikna edici delillerle ispatlanamamıştır....

              Muvazaa davası, yani yapılan işlemin muvazaa nedeniyle hükümsüz olduğunu belirtmek için açılan dava ile tasarrufun iptali davası amaçları bakımından birbirlerine yaklaşırlarsa da gerçekte nitelikleri, koşulları, doğurduğu sonuçlar bakımından birbirinden farklıdırlar. Tasarrufun iptali davası, borçlunun tasarruf işlemlerinden zarar gören ve elinde aciz belgesi bulunan alacaklılar tarafından açılabilir. Ne var ki, tasarrufun iptali davası, borçlu tarafından geçerli olarak yapılan tasarruf işlemlerinin davacı bakımından hükümsüz olduğunu tespit ettirmek için açıldığı hâlde, muvazaa davasında borçlunun yaptığı tasarruf işleminin gerçekte hiç yapılmamış olduğunun tespiti istenir. Yani yapılan işlemin geçersizliği ileri sürülür. Tasarrufun iptali davası, ayni nitelikte olmayıp kişisel (şahsi) bir dava olduğu hâlde, muvazaa davası ayni nitelikte bir davadır. Muvazaanın kanıtlanması hâlinde dava konusu mal, borçlunun mal varlığından hiç çıkmamış hâle gelir....

                UYAP Entegrasyonu