Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Şu halde; davacı vekilinin açıkça muvazaa hukuksal nedenine dayanması ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin olduğundan, mahkemece TBK'nın 19. maddesi gereğince deliller toplanarak davanın değerlendirilmesi yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bu yön gözetilmeyerek hüküm tesisi yerinde görülmemiş, kabule göre de; mahkemece davanın 2004 Sayılı İİK nın 277 maddesi uyarınca açılan tasarrufun iptali davası olduğu ve dava şartlarının mevcut olduğunun belirtilmesine rağmen, davacı vekilinin de 12/04/2016 tarihli duruşmada aciz vesikasının bulunmadığını icra takiplerinin neticesiz kaldığını belirmiş olması karşısında borçlu hakkında dosya kapsamına göre alınmış kesin aciz vesikası ve geçici aciz vesikası niteliğinde bir belgenin bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmeksizin hüküm tesisi yerinde görülmemiştir....

Davacı dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davasının; İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğunu belirtmiş, terditli olarak TBK 19. maddesine dayalı iptal talep ettiğini belirtmemiş ve bununla alakalı dosya kapsamında yapılan bir tam ıslah da bulunmamış olmakla, mahkemece tensip tutanağının da İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarının yargılama usulü olan basit yargılama usulüne göre hazırlanıp, bu usulün yargılama boyunca uygulandığı, gerekçe içeriğinde de davanın İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davası olduğu belirtilmesine rağmen, ön koşulların incelenmesinde TBK 19. Maddeye dayalı iptal davalarına özgü koşulların incelendiği, neticeden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır....

Dava, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. HMK'nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir....

    Dava BK. 18. maddesine göre açılmış muvazaa nedenine dayalı iptal davasıdır. Bir davada taraflarca ileri sürülen maddi olguların hukuki değerlendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir. HMK'nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, nitelemeyi yapıp hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur. Dava dilekçesindeki açık bir şekilde muvazaa şeklindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır....

      Dava, TBK'nun 19. maddesine dayalı muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davaları ile TBK'nın 19 maddesine dayalı olarak açılan danışık (muvazaa) davaları bir benzerlik görülmekte ise de amaç ve hukuki nitelik olarak biribirinden farklıdır. İptal davaları, borçlunun üçüncü kişi ile geçerli olarak yaptığı bazı tasarruf işlemlerinin alacaklı yönünden hükümsüz sayılması için açılırken, danışık davaları, borçlunun yaptığı tasarrufun gerçekte hiç yapılmamış olduğunun tespitini amaçlar. Bu nedenle her iki dava arasındaki en önemli fark, iptal davası geçerli işlemlere karşı açılmasına karşın, danışık dava geçerli olmayan işlemlere karşı açılır.(Yargıtay 34 XX 108/5780 E. 2014/18433 K. Sayılı kararı ve benzer nitelikteki diğer kararları) Bu nedenlere muvazaa nedenine dayalı açılan davalarda aciz vesikası aranmaz, hak düşürücü süre de söz konusu değildir....

      Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 355. maddesi gereğince, istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda; Dava, terditli olarak açılan, İİK.nun 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali olmadığı takdirde BK'nun 19. maddesine dayalı muvazaalı işlemin iptali isteğine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyi niyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Gerek, İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali davaları gerekse BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali davalarında, diğer dava koşullarının yanında borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava ön koşulu olup mahkemece res'en araştırılmalıdır....

      Asliye Ticaret Mahkemesince ,talebin muvazaa temeline dayalı İİK 227 ve devamı maddelerine göre açılmış, İİK hükümlerine ve Türk Borçlar Kanunun 19.maddesi hükümlerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu,davanın ticari niteliği bulunmaması nedeniyle TTK'nun 5/3,HMK'nun 1,114 ve 20.maddeleri gereğince mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine, dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. İstanbul 19.Asliye Hukuk Mahkemesi ise ,davacı ve davalıların şirket olduğu,davacı ile davalı borçlu arasındaki alacağın ticari ilişkiden kaynaklandığı bu nedenle davaya Ticaret Mahkemesince bakılması gerektiğini belirtilerek karşı görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir....

        Bankası vekili, müvekkilinin icra takibinin 25.09.2003 tarihli olup, açılan tasarrufun iptali dosyasında 02.01.2004 tarihinde ihtiyati haciz kararının taşınmazların kaydına işlendiğini 11.05.2006 tarihinde de tasarrufun iptali davasının kabul edildiğini Dow Kimya Ltd.Şti’nin ihtiyati haczinin 25.10.2004 tasarrufun iptali davasında karar tarihinin 30.11.2006 tarihi olup müvekkili bankanın ihtiyati haczinin daha önce kesin hacze dönüştüğünden sıra cetvelinin müvekkilinin alacaklı olduğu dosyadan yapılması gerektiğini ayrıca istimlak bedelinin tamamının müvekkili bankaya ödenmesi gerektiğini iddia etmiştir. Birleşen davanın davacısı Dow Kimya San.Tic. Ltd.Şti....

          Davalı T7 cevap dilekçesinde özetle, icra takibine konu bonoların ilk tarihinin 02/10/2012 olduğunu, tasarrufun ise 28/02/2012 tarihinde olduğunu dolayısı ile borcun satıştan sonra doğduğunu ileri sürerek, görülmekte olan davada tasarrufun iptali şartlarının oluşmadığını savunmuştur. İlk derece mahkemesince yapılan önceki yargılama sonucunda verilen 10/05/2018 günlü kararla " Her ne kadar davalılar tarafından zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazında bulunulmuş ise de, davacının dava dilekçesinde hem İİK'nın 277 ve devamı maddelerine hem de BK'nın 19.maddesine dayanmış olması nedeniyle davalılar vekillerinin itirazları kabul edilmediği belirtilerek," "Davacı vekili bu davada hem İİK hem de BK hükümlerine göre talepte bulunmuştur. Bu nedenle bu davanın süresi içinde açıldığı kabul edilmiştir. Davanın dayanağı olan icra takip dosyası bonoya dayalı olarak başlatılmıştır. O halde alacağın varlığı kesindir. Alacak T1 sözleşmesinin imzalandığı tarihte doğmuştur....

          Gerek İİK'nun 277 maddesine göre açılan tasarrufun iptali davalarında yine BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan danışıklı işlemin iptaline ilişkin davada da somut olaya göre asıl amaç alacağın tahsilini sağlamak olduğu, böyle olunca davacının muvazaaya dayalı tasarrufun iptali davası açabilmesi için bir alacağının olması gerekir. Somut olayda taraflar arasındaki boşanma davası sonucunda davacı lehine nafaka ve tazminata hükmedildiği gibi davacı dava dilekçesindeki ileri sürülüşe göre katkı payı alacağı iddiasıda ileri sürülmediğinden davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.Davanın bu nedenle reddi gerekir....

            UYAP Entegrasyonu