Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu nedenle tasarrufun iptali davalarında ihtiyati tedbir talebinde bulunulsa dahi bu istemin ihtiyati haciz talebi olarak (İİK.md.281) değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Bu nedenle tasarrufun iptali davalarında (ve muvazaa) ihtiyati tedbir talebinde bulunulsa dahi bu istemin ihtiyati haciz talebi olarak değerlendirilerek müsbet ya da menfi bir karar verilmesi gerekir. Hal böyle olunca davacının dava dilekçesindeki ihtiyati tedbir isteminin ihtiyati haciz olarak kabul edilerek bir karar verilmesi gerekirken, ihtiyati tedbir kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. (Emsal Yargıtay 17 HD.nin 2012/8174 Esas 2012/9903.Sayılı Kararı) Bu bakımdan Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamaları doğrultusunda davacının talebinin ihtiyati haciz talebi olarak kabul edilmiş olup İhtiyati haciz kararları esas hakkında kesin bir kanaat oluşmadan ve tam bir ispat aranmadan verilen geçici nitelikte hukuki korumaya ilişkin kararlardır....

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarının şahsi hakka dayalı davalar olduğundan yetkili mahkemenin HMK’nun 6. maddesine uyarınca davalıların ikametgahı mahkemesi olmasına, davacının alacağının dayanağı bonolarda yetkili mahkeme belirlenmediği gibi belirlenmiş olsa dahi dava tarihi itibariyle 6100 sayılı HMK. hükümlerine göre gerçek kişiler arasında yetki sözleşmesinin geçeliliğinin bulunmamasına ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 25,20 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna 15.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 09.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      A.Ş'nin ticari amaçla kullandıkları kredi borcundan kaynaklandığını, vekil edeninin müteselsil kefil olduğu kredi teminat sözleşmesinin ise 23/12/2013 tarihinde akdedildiğini ve iptali istenen tasarrufun ise 21/01/2013 tarihli olduğunu, dolayısıyla iptali istenen tasarrufun borcun doğumundan önce gerçekleştiğini, ayrıca mal kaçırma kastıyla yapılmış bir tasarrufun söz konusu olmadığını, tasarrufun alacağın muaccel olduğu tarihten önce yapıldığını, taşınmazların 18' inin birden devrinde hayatın olağan akışına aykırı bir durum olmadığını, zira bu taşınmazların bir bütünlük arz ettiğini ve satış bedellerinin ödendiğini, ödeme dekontlarının mevcut bulunduğunu, taşınmaz hisse satışının gerçek bir satış niteliğinde olduğunu, kaldı ki davacının aciz vesikası da sunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir....

      Maddesi (BK mad.18) gereğince muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli olmadığını, ayrıca bankaya yatırılan bedelin taşınmazın satışına ilişkin bedel olduğu, tanık beyanları ve ibraz edilen bir kısım banka dekontlarındaki ödemelerin ve ödeme tarihlerinin bir arada değerlendirildiğinde davalının savunmasının doğrular nitelikte bulunan bu delillere itibar edilmesini gerektiğini, itibar edilen bu delillere göre de davalı borçlu Özlem ile davalı ...'nin muvazaa yaptıkları iddiasının kanıtlanamadığı sabit bulunmakla açılan davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava, İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir....

        Dava, 3.kişinin İİK’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davası ile alacaklının İİK’nun 97/17 ve 277-280 maddesine dayalı karşılık dava olarak açtığı tasarrufun iptali davasına ilişkindir. 1.İstihkak davası açılması halinde satış isteme sürelerinin işlemeyeceği dikkate alınmadan haczin düştüğüne karar verilmesi hatalı olmakla birlikte taraflarca bu husus temyiz edilmediği ve davacı 3.kişinin temyizinde ise bu konuda onama kararı verilmesi istendiğinden aleyhe bozma yasağı gereği bu hususda karar verilmemiştir. 2.Alacaklı İİK’nin 97/17 fıkrasına dayalı ve karşı dava olarak tasarrufun iptali davası açmıştır. Bu davanın açılması ve yargılamanın devamı iskihkak davasının varlığına bağlıdır....

          Dava; ileri sürülüş biçimine göre İİK'nın 277 ve devamı madde hükümlerine dayalı tasarrufun iptali, olmadığı taktirde de TBK'nın 19.maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal isteğine ilişkindir. (Terditli Dava) Yüzeysel bakıldığında İİK 277 vd maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları ile TBK 19. (BK 18) maddesine dayalı genel muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki istihkak-tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı istihkak davasının kabulüne, tasarrufun iptali davasının reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı 3.kişi, davalı borçlu ve alacaklı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı 3.kişi vekili,Şişli 1.İcra Müdürlüğünün 2009/18675 sayılı takip dosyasından, davacının 10.06.2009 tarihinde noterde düzenlenen sözleşme ile satın aldığı ... plakalı aracın haczedildiğini belirterek, İİK'nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak istihkak davasının kabulü ile haczin kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı alacaklı, haksız açılan davanın reddini ile karşılık dava olarak tasarrufun iptalini istemiştir....

            Davacının bu davadaki amacı, yaptığı icra takibi nedeniyle alacağını tahsil edebilmek için yapılan taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun kendisi yönünden geçersizliğini sağlamak olup, davacının bu hakkı ayni değil şahsi sonuç doğurur. Davada tasarrufun iptali sebeplerinin olması halinde dava konusu taşınmaz üzerinde haciz ve satış yetkisine karar verilmesi gerekir. Bu durumda mahkemece dava konusu davalılar arasındaki taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya icra takibine konu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerekirken kararda yalnızca tasarrufun iptaline karar verilmesi doğru değil res’en bozma nedeni ise de yapılan yanlışlığın giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden hükmün 6100 sayılı HMK'nın 370/2. maddesi gereğince düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir....

              kalınmayıp aynı zamanda BK.19. maddeye de dayanılmış olup Yargıtay 17.HD.'...

              UYAP Entegrasyonu