Dosya kapsamından, davacının , Espiye İcra müdürlüğünün 2002/36 esas ve 2005/40 esas sayılı dosyalarına dayanarak ve tapudaki satışların muvazalı olduğu iddiası ile taşımazlar üzerine ihtiyati tedbir konularak, alacağının tahsili yönünde İİK.'nun 280.maddesine dayalı tasarrufun iptali davası açtığı anlaşılmıştır. Bu durumda, 3402 Sayılı Yasanın 25/3.maddesi gereğince mahkemenin yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili isteklerin incelenmesi kadastro mahkemesinin görevi dışında olduğundan, yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren tasarrufun iptaline ilişkin uyuşmazlığın Espiye Asliye Hukuk Mahkemesince görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle;6100 sayılı HMK.'nun 21. ve 22.(HUMK.'nun 25. ve 26.) maddeleri gereğince Espiye Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 12.07.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Asliye Ticaret Mahkemesi ise, taraflar arasındaki uyuşmazlığın mal kaçırmaya yönelik tasrrufun iptali davası olduğunu belirterek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Dava, İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davaların İİK.nın 281. maddesi uyarınca genel mahkemelerde görülmesi gerekmekte olup nitelikleri itibariyle de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda sayılan ticari davalardan da değildirler. Bu durumda, açılan davanın ticari nitelikte olmaması nedeniyle davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22. maddeleri gereğince ... 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 10.04.2014 gününde oybirliği ile karar verildi....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, davalı ... hakkında takip yapıldığını, takibi sonuçsuz bırakmak için ...İcra Mahkemesinin 2015/88 sayılı dosyasından alacaklı olarak ...tarafından muvazaalı takip yapıldığını, belirterek muvazaalı takibin iptalini talep etmiştir....
Hal böyle olunca, davanın ″muvazaaya dayalı tasarrufun iptali″ niteliğinde bulunduğu gözetilerek değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı nitelendirme ile muris muvazaası çerçevesinde değerlendirme yapılarak yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.Kabule göre de, ön inceleme duruşmasında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu′nun 140/3. maddesi uyarınca davanın nitelendirmesinin yapılmamış olması da doğru değildir.Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerinde görüldüğünden, kabulüyle hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Dava BK. 18. maddesine göre açılmış muvazaa nedenine dayalı iptal davası ve tazminat istemine ilişkindir. Muvazaalı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarar verilmesi, onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğinde olduğundan kural olarak muvazaalı muamele nedeniyle hakları zarara uğratılan üçüncü kişiler, tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Somut olayda, dava dilekçesi içeriği ve aşamalarda ileri sürülen iddialar ile ıslah dilekçesi kapsamından, kendi alacağına ulaşmak için icra takibi yapan davacının, davalılar arasındaki icra takibinin iptali ve davalıların BK 41. maddesine göre tazminat ile sorumlu tutulmalarına karar verilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Islah dilekçesi ile de dava dilekçesinde yazılı tazminat miktarı, davacının takipteki asıl alacak miktarına yükseltilmiştir. Mahkemece davalılar arasındaki takibin iptali ile ilgili talebin kabulüne ve yine tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir....
Alacaklının bu soruya vereceği cevaba göre ya BK 19. maddesine dayalı dava ya da İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı dava açar. Muvazaa olmadan da salt alacaklıları zarara uğratmak için devir yapılabilir. Tasarrufun iptali davası, ayni nitelikte olmayıp kişisel bir dava olduğu halde, muvazaa davası ayni nitelikte bir davadır. Taşınmaza ilişkin muvazaa davalarında hâkim tapu kaydının borçlu adına tesciline karar verir. Muvazaa iddiası, zamanaşımına bağlı olmadan ileri sürülebildiği hâlde iptal davasının tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren en geç hak düşürücü süre olan beş yıl içinde açılması gerekir (İİK m.284). Yukarıda belirtilen ilke ve kurallardan da anlaşılacağı üzere TBK 19. maddesine dayalı muvazaa davası ile İİK’nın 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali davası şartları ile hüküm ve sonuçları bakımından birbirinden ayrı davalardır....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :......Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine dair verilen hükmün süresi içinde davalı ..... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı alacaklı vekili, davalı ......hakkında takip başlatıldığını, borçluların alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı ve haklarındaki takipleri sonuçsuz bırakmak için dava konusu araçları diğer davalılara devrettiklerinden, bu devirlere ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalılar haksız açılan davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece, davanın İİK'nun 277.maddesine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davası olduğu, ticari dava niteliğinde olmayıp genel mahkemelerde görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik karar verilmiş hüküm davalı ...... vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Mahkemece, davanın İİK'nun 277.maddesine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davası olduğu, ticari dava niteliğinde olmayıp genel mahkemelerde görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde ve değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve 6100 sayılı HMK’nin ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile tasarrufun iptali davaları mutlak ticari dava niteliğinde olmayıp şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik bulunmasına bundan dolayı asliye hukuk mahkemelerinin görevine girdiği ve öte yandan 01/07/2012 tarihinden itibaren açılan davalarda artık asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki işbölümü değil görev ilişkisi olup, somut olayda da dava bu tarihten sonra 04.04.2016 tarihinde İİK.nin 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış bulunmasına göre davalılar vekilinin...
Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı 23.07.2014 tarihli dilekçeyle; İİK'nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır. ... Asliye Hukuk Mahkemesi, "...Bankacılık işlemlerinin ticari dava olduğundan davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olduğu ..." gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. ... Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından ise, "...İİK'nın 277. maddesine dayalı tasarrufun iptali davasının ticari davalardan olmadığından davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait bulunduğu..." gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Dava, İİK'nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir....
Dava, İİK'nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davaların İİK'nın 281. maddesi uyarınca genel mahkemelerde görülmesi gerekmekte olup nitelikleri itibariyle de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda sayılan ticari davalardan da değildirler. Bu durumda, davanın genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nn 21 ve 22. maddeleri gereğince; ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 06/10/2016 gününde oy birliği ile karar verildi....