Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi gereğince muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali istemli davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi mi, Asliye Ticaret Mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümünde ele alınması gereken muvazaa kavramı, tasarrufun iptali davası ve göreve ilişkin yasal düzenlemelere yönelik açıklamalara yer verilmesinde yarar görülmektedir. 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 18. maddesi; (6098 sayılı TBK m. 19) “Bir akdin şekil ve şartlarını tayininde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmıyarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır. Tahriri borç ikrarına istinat ile alacaklı sıfatını iktisabeden başkasına karşı, borçlu tarafından muvazaa iddiası dermeyan olunamaz” hükmü ile genel muvazaa düzenlenmiştir....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 05.07.2021 (Ara Karar) NUMARASI : 2021/97ESAS (DERDEST) DAVA KONUSU : Tapu İptali ve Tescil - Şirket Hisselerinin Devri İşleminin İptali ve Tescil (Muvazaa Nedeniyle) KARAR : Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması esnasında verilen ara karara karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK'nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; tasarrufun iptali davası açılabilmesi için davaya konu edilen tasarrufun borç doğduktan sonra yapılmış olmasının şart olduğunu, borçlu tarafından borcun doğumundan önce gerçekleştirilmiş olan tasarrufların tasarrufun iptali davasının konusunu teşkil etmeyeceğini, dava dilekçesinde davaya konu tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleştiğini iddia etse de bu iddianın asılsız ve hukuka aykırı olduğunu, dava dilekçesinde bahsedilen icra dosyalarının 2017 tarihli oldukları gayrimenkullerin ise devir tarihlerinin 2009 ve 2012 yılı olduğunun açık olduğunu, geçici/kesin aciz vesikasının alınması tasarrufun iptali davası için dava şartı olduğunu resen gözetilmesi gerektiğini, tasarrufun iptali davasının ancak kötüniyetli üçüncü kişilere karşı açılabileceğini, devir işlemlerinde değerin düşük olması ile tek başına muvazaa olgusunun ispatı için yeterli olmadığını, bu nedenle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddini talep etmiştir....
Dava İİK'nin 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davacı alacaklı tarafından 18.1.2012 tarihli kat'i aciz belgesinin sunulmuş olmasına, davalıların dayı yeğen olması nedeniyle ve dava konusu taşınmazın borca mahsuben devredilmiş olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK 278/3-1,279/1-2,280/1 maddeler gereğince iptale tabi bulunmasına göre davalı ... ile davalı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-İİK'nin 283/1 maddesi gereğince davacı iptal davası sabit olduğu takdirde bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını elde eder ve davanın konusu taşınmazsa 3.kişi üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir....
BK'nun 19.maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında İİK'nın 277. vd. maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesi şartı aranmaz. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar.(Yargıtay 4.HD'nin 2021/15019- 2021/7421 E-K) Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler....
Her ne kadar tapu iptal ve tescil talep edilmiş ise de tasarrufun iptali davaları mülkiyetin devri sonucunu doğurmaz, sadece alacaklıya alacağı ile sınırlı olmak üzere tasarruf konusu şey üzerinde haciz ve satış yetkisi verir. Bu bakımdan davanın tasarrufun iptali davası olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Tasarrufun iptali davaları da mutlak ya da nisbi ticari dava değildir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesinin 2019/2053 Esas ve 2020/32 Karar sayılı ilamında tasarrufun iptali davalarının asliye hukuk mahkemelerinde görülmesi gerektiğini belirtmiştir. Nitekim istikrar bulmuş uygulama da bu yöndedir. Keza Hukuk Genel Kurulunun 2014/17-2389 Esas ve 2016/129 Karar sayılı kararında da aynı husus benimsenmiştir. Sonuç olarak; davacı, dava nedenini, dayandığı olayları bildirmekle yetinir....
Mahkemece; davacının beyanına göre öncelikle muvazaa nedeniyle tapu iptali tescili talep edildiği bu olmadığında talebin tasarrufun iptali olduğu açıkça belirtilmiş olduğundan muvazaa nedeniyle tapu iptali tescil davasının konusunu oluşturan gayrimenkullerin ... İlçesi Tapu Sicil Müdürlüğünün ..., aynı köy 237 ada, 1 nolu parsel, aynı köy, 237 ada, 2 nolu parsel, aynı köy 237 ada, 7 nolu parsel ve ..., 630 ada, 17 parselin 1/2 hissesine isabet eden kısımların iptali ile ilgili olması nedeniyle Mahkememizi 6100 Sayılı HMK 'nun 12. Maddesi gereğince bu tür davalarda gayrimenkulün bulunduğu yer Mahkemeleri yetkili ve görevli olduğundan Mahkememizin yetkisizliğine ve görevsizliğine, yetkili ve görevli Mahkemenin gayrimenkullerin çoğunun bulunduğu yer Mahkemesi olan ... Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir. Dava, İİK.nun 277 ve devamı maddelerine göre açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir....
Dava, terditli olarak açılmış olup, öncelikle İİK'nın277 ve devamı maddeleri gereğince tasarrufun iptali olmadığı halde TBK'nun 19. Maddesine göre tasarrufun muvazaa nedeniyle iptali talep edilmiştir. 23. Yüzeysel bakıldığında tasarrufun iptali davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nın 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 24....
İDM KARARININ ÖZETİ : İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; dava her ne kadar muvazaalı işlemin iptali olarak açılsa da nitelik olarak tasarrufun iptali davası olduğu, tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için belli şartlar gerektiği, bu şartların borçlular hakkında yapılmış icra takibinin kesinleşmiş olması, iptal konusu tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış bir aciz belgesinin bulunması olduğu, bu şartlar resen değerlendirildiğinde, parsellerdeki hisselerin satışlarının 2007 yılında resmi şekilde yapıldığı, icra takibinin ise 2014 yılında başlatıldığının görüldüğü, satışların icra takibi kesinleşmesinden yaklaşık 7 yıl önce yapılmış olduğu, borçlular hakkında alınmış bir aciz belgesi de bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir. İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın TBK.'...
-KARAR- Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, davacıların miras bırakanın ehliyetsizliği, hata, hile, ikrah nedeniyle işlemin iptali ile adlarına tescil isteğinde bulundukları, dilekçe içeriğinde ve yargılama aşamasında gösterilen hukuksal nedenlerin sonucu itibariyle muvazaa oluşturduğunu ileri sürdüklerine, mirastan mal kaçırma nedeniyle muvazaa iddiasına dayanılmadığına göre; davacıların temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 3.15.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 25.2.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. .......