Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu 17 taşınmaz için de ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir....
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir. Yörede orman kadastrosu 1967 yılında seri bazda yapılmış; 1968 yılında kesinleşmiştir. Genel arazi kadastro işlemi ise 1953 yılında yapılmış, 1954 yılında kesinleşmiş; çekişmeli taşınmaz tapulama dışı bırakılmıştır. 1) Davalı ......
karşı beyanının sorulmadan ve Bilirkişi raporuna karşı beyanları değerlendirilmeden ,Davalılar Turgut ,Abdullah ve T2 dava konusu taşınmaz üzerindeki yapılar yönünden Muhdesatın aidiyeti davası açması için 1 aylık kesin süre verildiği, Davayı takip etmeyen davalılara da muhdesat iddiaları hakkında cevap vermeleri hususunda ihtaratlı davetiyenin gönderilmesi gerektiği, ancak davetiyelerin sonucuna ve hazırda bulunan davacılar ve davalıların iddiaya karşı beyanlarına göre davaya konu taşınmazdaki muhdesat hakkında müşterek malikler arasında ihtilaf olduğuna karar verilebileceğinden, mülkiyet iddiasının ihtilaf konusu olduğu sabit olmadan , Muhdesat aidiyeti davası açılması için süre verildiği anlaşılmıştır....
nin payını satın aldığını ileri sürerek taşınmazın 3/4 payının adına tescili istemiyle dava açtığını, ne var ki, davacının dayandığı senet içeriklerinin taşınmaz üzerinde muhdesat olarak bulunan ev ve ahıra ilişkin olup, bu hususta tespit sırasında beyanlar hanesine ayrıca şerh yazıldığının anlaşıldığı, bu durum karşısında, toplanan delillere, yapılan keşifte dinlenen tanık ve yerel bilirkişi sözlerine ve davacının dayandığı senet içeriklerine göre, taşınmaz üzerindeki zilyetliğin vefat ettiği 1997 yılına kadar muris tarafından sürdürüldüğü, o günden sonra tespit günü olan 2009 yılına kadar taşınmazın mirasçıları tarafından kullanıldığı ve tapusuz olan taşınmazda satın almanın davacı tarafından ispatlanamadığı anlaşılmakla, Mahkemece davacı ...'ün davasının reddine, taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmesi” gereğine değinilmiştir....
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK'nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir....
Bu durumda mahkemece, dava konusu taşınmaz üzerindeki muhdesatların aidiyeti hususunda tarafların ittifak edip etmedikleri üzerinde durulmalı; ittifak etmiyorlarsa muhdesat iddiasında bulunan davalılara bu konuda dava açmak üzere süre verilmeli ve dava açıldığı takdirde sonucu beklenmeli; daha sonra gerektiği takdirde bilirkişiden ek rapor alınarak, dava konusu taşınmazın tespit edilen toplam değerinin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik oran kurulmak suretiyle belirlenmeli ve muhdesata isabet eden kısmın muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan kısmın ise tapu kaydındaki payları oranında tüm paydaşlara dağıtılması gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru değildir....
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Somut olayda; davacı vekili tarafından, dava konusu 1071 parsel sayılı taşınmaz üzerinde muhdesat iddiasında bulunulmuştur. O halde, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle muhdesatın aidiyeti konusunda uyuşmazlık varsa, mahkemece görevli mahkemede dava açmak üzere davacı tarafa HMK'nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmeli, mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucu beklenmeli, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmelidir. Açıklanan bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir....
Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK 722, 724, 729 m.ler). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. .//.. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir....
Somut olaya gelince; davacı ve davalıların taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatlarla ilgili hak sahibi olduğunu ileri sürmüş olup, davanın tüm taraflarının muhdesat iddiasını kabul edip etmediklerine dair bir beyanları alınmamıştır....
Somut olaya gelince; davacı ve davalıların taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatlarla ilgili hak sahibi olduğunu ileri sürmüş olup, davanın tüm taraflarının muhdesat iddiasını kabul edip etmediklerine dair bir beyanları alınmamıştır....