Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava, taşınmaz üzerindeki muhdesatın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir. İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, toplanıp değerlendirilen delillere ve hüküm yerinde gösterilen gerekçelere, davaya konu muhdesatın taraflar arasında görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davasında davacı ... tarafından kendisine ait olduğu ileri sürülmeden, hatta ortaklığın giderilmesi davasının ilk duruşması dahi yapılmadan davacının eldeki davayı açtığı, davalılara kabul etme olanağının dahi tanınmamış olması karşısında davalıların muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının açılmasına sebebiyet vermiş sayılamayacaklarının anlaşılmasına göre mahkemece hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı ...'ın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, peşin alınan harcın mahsubu ile geriye kalan 3,15 TL harcın davacı ...'...
Mahkemece, “Davacı taraf tanıklarınca, muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğinin beyan edildiği, davalı tanıklarınca ise aksi yönde bir beyanda bulunulmadığı” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm, davalılardan ... ve ... vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Dava, Muhdesatın aidiyetinin tespiti isteğine ilişkindir. Mahkemece her ne kadar yazılı gerekçe ile, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu gerekçesine katılma imkanı bulunmamaktadır. Zira; Muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkin davalarda; Mahkemece araştırılması gereken husus muhdesatın kim tarafından, hangi gelirlerle, kimin adına ve hesabına yaptırıldığıdır....
CEVAP Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında dava konusu muhdesata ilişkin herhangi bir sözleşme düzenlenmediğini, sözleşme olduğu varsayılsa bile iddia edilen sözleşme tarihi 28.11.1992 olup zaman aşımına uğradığını, muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılmasında hukuki yarar olmadığını, taşınmazın mülkiyeti Sarıyer Belediyesi'ne ait olup muhdesatın müvekkili Muhlis tarafından 01.01.1976 tarihinde inşaa ve iktisap edildiğini, müvekkilinin 1983 yılında Sarıyer Belediyesi'ne başvurduğunu, taaşınmazın 08.07.2011 tarihinde müvekkili Muhlis tarafından müvekkili Fatih'e satıldığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. III....
(HMK 114/1-h 115 m) Öğretide ve Yargıtay’ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. Somut olaya gelince; Mahkemece, dava konusu muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmiş ise de, temyize konu olan bu davada taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davası bulunmadığı, taşınmaz ve muhdesatın kamulaştırmaya konu olduğuna dair herhangi bir iddia, savunma, bilgi ve belge de bulunmadığı gibi dava konusu olan 1193 parsel sayılı taşınmazın dosya içeriğinde bulunan tapu kaydına göre, davacının muhdesatın tespiti davası açmasında hukuki yararının bulunmadığı, bir başka deyişle dava şartının gerçekleşmediği dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerle anlaşılmıştır....
Bu nedenle kavak ve söğüt ağaçları, kendiliğinden yetişebilen ya da ekonomik amaçla yetiştirilen ve kesilip satılabilen ağaçlar olması nedeniyle muhdesat niteliğinde olmayıp, taşınır hükümlerine tabi mal niteliğinde olduğundan, bu tür ağaçlarla ilgili sorunun çözümünün TMK'nin 728. ve 729. maddelerinde aranması gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK mad. 722, 724 ve 729). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir....
Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK mad. 718). 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukun'da, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK mad. 722, 724 ve 729), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez....
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; şikayete konu takibin dayanağının muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkin ilam olduğunu, takibin dayanağı olan muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkin davanın taraflar arasında görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davasında taraflarına verilen yetkiye istinaden açıldığını, ortaklığın giderilmesi davasının halen derdest olduğunu ve muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının bekletici mesele yapıldığını, işbu dava taşınmazın aynına ilişkin olup mülkiyetin ihtilafı çözümlenmeden ortaklıklığın giderilmesi davasının neticelendirilmesinin mümkün olmadığını beyanla istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve şikayetin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. GEREKÇE : Takibin dayanığı olan ilamın, mülkiyet (muhdesat) tespitine ilişkin olduğu ve dolayısıyla kesinleşmeden icraya konulamayacağına ilişkin şikayettir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Muhdesatın aidiyetinin tespiti İncelenmesine gerek duyulan ve dosya içerisinde bulunmayan, dava konusu 69 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının tüm geldi ve gittileri (tedavülleri) ile birlikte ve ayrıca parselin kadastro tutanağının onaylı ve okunaklı birer örneklerinin ilgili merciilerinden getirtilerek dosya içerisine konulmasına, ondan sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için, dosyanın Yerel Mahkemesi'ne İADESİNE, 17.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taşınmazın tapusunun iptali ile davacı adına tesciline, olmadığı takdirde kat mülkiyeti kurulmasına, bununda mümkün olmaması halinde muhdesatın davacı tarafından yapıldığının tespiti ile bedelinin tazminine ilişkindir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, dava terditli olarak açılmıştır. Davacının sonuncu talebi, muhtesatın davacı tarafından yapıldığının tespiti ile bedelinin tazminine ilişkindir. Tazminat istemi, hem bir tespiti içerir, hemde edayı gerektirir. Davacının, eda davası açması gereken hallerde tesbit davası açmasında hukuki yararı yok ise de; iş bu davada, tespiti de içeren tazminat isteminde bulunduğu gözetilerek, davanın esasına girilip, tarafların delilleri toplanıp, sonucu dairesinde bir hüküm kurulmalıdır. Zira, Eda davaları tespit ve edadan olmak üzere iki bölümden oluşur....
Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK mad. 718). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK mad. 722, 724 ve 729). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir....