Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalılar tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Davacı tarafından açılan boşanma protokolünden kaynaklı tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonucunda ilk derece mahkemesince davanın kabulü ile davacı lehine nispî harç ve vekâlet ücretine hükmedilmiş, hüküm davalılar tarafından istinaf edilmiştir. Bölge adliye mahkemesince davalıların istinafının esastan reddine karar verilmiş, verilen bu karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Taraflar arasında görülen dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir....
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO: 2018/251 Esas KARAR NO: 2023/436 DAVA: Sigorta (Mal Sigortası Kaynaklı) DAVA TARİHİ: 27/02/2018 KARAR TARİHİ: 18/05/2023 ----adına yargılama yetkisini kullanan bağımsız ---- Ticaret Mahkemesince, tarafça açılan dava üzerine yapılan yargılama nihayetinde; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, sigorta hukukundan kaynaklı rücuen tazminat talebine ilişkindir. Davacı vekili, davacı şirket nezdinde sigortalı inşaatta yangın meydana geldiğini, yangın nedeniyle dava dışı sigortalıya 65.028,00 TL hasar tazminatının 02.03.2017 tarihinde ödendiğini, yangının alt yüklenici davalı şirket tarafından yapılan kalorifer boruları kaynak işleminden kaynaklı olduğunu ve bu nedenle davalının zarardan sorumlu olduğunu, 6102 sayılı TTK’nun 1472 maddesi uyarınca yapmış olduğu tazminat ödemesi sonrasında sigortalısının haklarına yasa gereği halef olduğunu belirterek, 65.028,00 TL tazminatın 02.03.2017 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile tahsilini talep etmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava 4721 sayılı Tük Medenî Kanununun 1007. maddesine göre açılan tazminat istemine ilişkindir. 4721 sayılı TMK'nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." hükmü yer almakta olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdürü ya da memurun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulması nedeniyle, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin memuruna rücuu halinde, iç ilişkide etkili olmaktadır. Tapu sicilinin tutulması görevini üstlenen Devlet, bu sicile tanınan güvenden ötürü, hak durumuna aykırı kayıtlardan doğan tehlikeyi de üstlenmiş olmaktadır....
Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/668 E. - 2001/170 K. sayılı tapu iptali ve tescil davasında davacıların sahte vekaletname ile satış yapan vekil, emlakçı ve tapu memurları hakkında C....
Asliye Hukuk Mahkemesince 5362 sayılı Kanunun 67. maddesinin 1. fıkrasında " Esnaf ve Sanatkarların sicillerinin sağlıklı ve güvenli bir şekilde bakanlık E-Esnaf ve Sanatkar veri tabanında tutulması ve yayınlanmasını teminen ticaret davalarına bakan asliye hukuk mahkemeleri gözetiminde ve kurulu bulunduğu il idari birimlerinde çalışmak üzere birlik bünyesinde ayrı bir birim olarak esnaf ve sanatkar sicil müdürlüğü kurulur..." dendiği, aynı maddenin 5. fıkrasında TTK'nın "Ticaret siciline ilişkin 26 ile 40. maddelerinin bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin Esnaf ve sanatkar sicil müdürlüğü hakkında da uygulanır" hükmünü taşıdığı, 5362 sayılı Kanunun 15. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendinde üye mevcudunun 100'den aşağı düşmesi halinde odaların fesih olunacağı ve odaların yukarıda yazılı sebeplerle bakanlığın teklifi üzerine yetkili asliye hukuk mahkemesi kararı ile fesh edileceğinin belirtildiği, yasada gösterilen "yetkili" asliye hukuk mahkemesinin Kanunun 67. maddesinde belirtilen ticaret...
DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR ESAS NO : KARAR NO : HAKİM : KATİP : DAVACI : VEKİLİ : DAVALI : VEKİLLERİ : DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) DAVA TARİHİ : 07/04/2023 KARAR TARİHİ : 02/06/2023 GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili Mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ......'ın .... günü sürücüsü .....'...
Daire Başkanlığınca karara bağlanan 08/06/2005 tarihli ve 2004/300 esas, 2005/506 sayılı karar uyarınca hüküm altına alınan manevi tazminatın, idarece, dava dışı şahsa ödendiğini belirterek, olayda kusuru bulunan davalılardan rücuen tahsili isteminde bulunmuştur. Davalılar; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm bir kısım davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Rücu davasında sorumlular arasında teselsül hükümleri değil kusur oranında sorumluluk geçerlidir. Davalıların kusurları ayrı ayrı belirlenip varsa kusur oranlarına göre sorumluluklarına hükmedilmesi gerekir. Buna göre açıklanan ilke gözönünde tutularak davalıların, oluşan zarara katkısı ve tarafların kusur oranlarının belirlenmesi ve kusur oranı itibariyle tazminatla sorumlu tutulması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır....
Bu bağlamda, ayırt etme gücü bulunmayanın eyleminin doğurduğu özel tehlike; ayırt etme gücü bulunmamasına karşın, objektif ölçüler içinde ona yüklenilebilecek bir kusurun varlığı; ayırt etme gücü bulunmayanın, eylem sırasındaki öznel durumu ve zarar görene yönelik tutumu ile tarafların ekonomik varlıklarının gözönünde tutulması gerekir. Özellikle, haksız eylemde bulunanın sorumluluğunun onun yönünden rahatlıkla katlanılabilir; zarara uğrayan yönünden de hissedilebilir ölçüde ekonomik sonuçlar doğurması durumunda, ayırt etme gücü bulunmayanın sorumlu tutulması benimsenebilir....
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Rücu davasında sorumlular arasında teselsül hükümleri değil kusur oranında sorumluluk geçerlidir. Olaydan sorumlu olanların kusurları ayrı ayrı belirlenip varsa kusur oranlarına göre sorumluluklarına hükmedilmesi gerekir. Buna göre açıklanan ilke gözönünde tutularak Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan alınan 03/12/2015 tarihli raporla belirlenen vefat eden erin ilk muayenesini geciktiren ve Toraks BT çektirilmemesinden sorumlu olan kişiler ile “sağlam” raporu veren Dr. M. Ali Yaman'ın birlikte 2/8 oranında kusurlu olduğu yönündeki görüş dikkate alınarak, davalının oluşan zarara katkısı ve kusur oranı itibariyle tazminatla sorumlu tutulması gerekirken bu yön gözetilmeyerek 2/8 oranındaki kusurun tamamından davalının sorumlu tutulması nedeniyle eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir....