WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın mütegayyip eşhastan metruken Hazineye intikal eden taşınmazlardan olduğu gerekçesiyle Kocaali Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/47 Esas, 2014/228 Karar sayılı dosyası ile eski tapu kaydına dayanılarak açılan tapu iptal tescil davasında davanın kabulüne karar verildiği ve dava konusu taşınmazın 7.161,73 m²'lik kısmının tapu kaydının iptal edilerek Hazine adına tesciline karar verildiği bu kararın temyiz edilmesi üzerine onanarak 01.02.2017 tarihinde kesinleşmesi üzerine eldeki davanın açıldığı, 3402 sayılı Kanun’un 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde kadastro öncesi sebebe dayanılarak açılan dava sonunda tarım arazisi olup özel mülkiyete konu olabilecek nitelikteki taşınmazın 1331 sayılı Emval-i Metruke Kanunları'na (1331 sayılı Kanun) göre Hazine'ye intikal eden yerlerden olduğu gerekçesiyle tapu kaydının iptal edilerek Hazine adına...

    K. sayılı kararıyla ... parsel sayılı taşınmazın 990 m² yüzölçümlü kesiminin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptal edilip sicilden terkin edilmesine karar verildiği, temyiz incelemesinden geçerek 26.01.2005 tarihinde kesinleştiği, kıyı kenar çizgisi içinde kalan yere ilişkin gerçek kişiler adlarına tapu kütüğünün oluşturulmak suretiyle tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararlarının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur....

      Dairemizin 17.05.2011 tarihli ilamıyla "ıslah niteliğinde bulunmayan 04.6.2008 tarihli dilekçe dikkate alınarak davanın Türk Medeni Kanununun 194. maddesine dayalı tapu iptal tescil davası olarak nitelendirilip karar verilmesi ve muvazaaya dayalı tapu iptal tescil davasına ilişkin hüküm kurulmaması sebebiyle" hüküm bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyulmuştur. Davacı vekili, bozmadan sonra 10.11.2011 tarihli dilekçeyle davasını Türk Medeni Kanununun 194. maddesi gereğince tapu iptal ve tescil davası olarak ıslah ettiğini beyan etmiştir. Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177/1. maddesi gereğince ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar mümkün hale geldiğinden bahsedilerek, dava Türk Medeni Kanununun 194. maddesi kapsamında tapu iptal ve tescil davası olarak değerlendirilerek kabulüne karar verilmiştir....

        Tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. TMK.705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır....

        Bu açıklama ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacının zararı davanın açıldığı tarihte oluşmamış, tazminata isteğine dayanak taşınmazların davacı adına kayıtlı tapularının iptal edildiği tarihte oluşmuştur. O halde, somut olaydaki gerçek zararın da, taşınmazların tapu kayıtlarının iptaline dair mahkeme kararının kesinleştiği tarihe göre belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla davacının zararı davanın açıldığı tarihte değil, tapu iptal kararının kesinleştiği tarihte oluştuğundan, uğradığı zararda bu tarihte taşınmazların sahip olduğu gerçek değer ne ise odur. Hükme dayanak raporu hazırlayan bilirkişiler tarafından tazminat isteğine dayanak taşınmazların tapu iptal kararının kesinleştiği tarihe ve dava tarihine göre değerleri usulüne uygun bir şekilde ayrı ayrı tespit edilmiştir. Ne var ki, mahkemece tazminat isteğine dayanak taşınmazların tapu iptal kararının kesinleştiği tarihteki değeri yerine dava tarihindeki değeri hükme esas alınmıştır....

          Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/269 - 1999/844 sayılı kararı ile taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek orman niteliğiyle Hazine adına tescil edildiğini, oysa ki, orman kadastrosunun, yapılması mümkün olmayan çok kısa bir süre içinde yapılması nedeniyle mutlak butlanla batıl olduğu gibi kadastro sonuçlarının tapu maliklerine tebliğ edilmemesi nedeniyle kesinleşmediğini ileri sürerek orman tahdidinin iptali ile taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek davacı adına tapuya tescilini istemiştir. Mahkemece, orman tahdidinin iptali davasının hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine, mülkiyetin tespiti talebinin ise kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman tahdidinin iptali, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir....

            Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini isteğine ilişkindir. Tazminat isteğine dayanak ve ... ilçesi Merkez mahallesinde bulunan taşınmazlardan; 4299 parsel sayılı 361,70 m² yüzölçümündeki taşınmaz tapuda "Arsa" vasfıyla davacı şirket adına kayıtlı iken, Hazine vekili tarafından açılan tapu iptali ve tescil istemli dava nedeniyle ... 1....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTAL VE TESCİL Taraflar arasında görülen davada; Davacı, 386 ada 9 parseldeki 1 nolu bağımsız bölümün 3.000.00-TL bedelle davalılara devredilmesi konusunda anlaştıklarını ve temlik sırasında taşınmaz üzerinde 2.000.00-TL bedelli ipotek tesis edildiğini ancak davalıların ipotek bedelini kabul etmemek ve ödememek suretiyle taşınmaz bedelini ödemeyerek satım sözleşmesindeki edimi yerine getirmediklerini ileri sürerek tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde taşınmaz bedeli olan 40.000-TL'nin davalılardan tahsilini istemiştir. Mahkemece, taşınmaz bedelinin ödenmediği gerekçesiyle tapu iptal ve tescil yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; ''Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı tarafından 15.11.2001 tarihinde, dava konusu 1 nolu bağımsız bölümün ½ payının 1.500-TL bedelle davalı ...'a ½ payının da aynı bedelle davalı ...'...

                Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkân tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği-dolu pafta sistemi –genel ilke ile bağdaşmaz. Ne varki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur....

                  Ferağın verilmemesi üzerine davacının 19.3.1992 tarihinde dava açarak tapu iptal tescil, olmaz ise tazminat talebinde bulunduğu, mahkemece yapılan yargılama sonunda bu dava ile de tazminat talebi olmayacağı ve diğer gerekçelerle davanın reddine karar verildiği ve kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır. Kesinleşen bahsi geçen dava dosyasında, davacı kendisine satışı vaad edilen taşınmazın sözleşmede belirtilen miktardan daha az olduğu gerekçesiyle tapu iptal tescil olmaz ise tazminat talebinde bulunmuş olup, 12.11.1993 tarihli duruşmada davacı vekilinin de taşınmazın tamamına yönelik tazminat talebinde bulunduğuna dair bir beyanıda bulunmamaktadır. Bahsi geçen mahkeme kararında da davacının tapu iptal ve tescil talebinde bulunamayacağı belirtilerek bu dava ile birlikte tazminat talebinde bulunulamayacağı, bir başka deyişle tapu iptal ve tescil davası ile tazminat talebinin aynı davada ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu