Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Yabancı Mahkeme Kararının (Boşanma) Tanınması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 1-Dava, yabancı mahkemece verilen boşanma kararının tanınması isteğine ilişkin olup, mahkemece isteğin kabulüne yabancı ilamın tanınmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmiş, yerel mahkemece davalının bu temyiz talebi " takdir edilen vekalet ücretinin ve yargılama giderlerinin temyiz edilebilirlik sınırının altında kaldığı " gerekçesiyle 14.02.2011 tarihinde verilen ek kararla reddine karar verilmiş, bu ret kararı süresi içerisinde davalı tarafından temyiz edilmiştir....
Davalı, dava konusu yeri, davacıdan haricen satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuş, hapis hakkı tanınması ve cezai şartın ödenmesi talebinde bulunmuştur. Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “… davacının çekişmeli taşınmazlarda paydaş bulunduğu, davalının kayıttan ya da mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının olmadığı belirlendiğine göre, mahkemece elatmanın önlenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak, davalı gerek cevap dilekçesinde ve gerekse yargılama aşamasında dava konusu yeri davacıdan haricen satın aldığını, buna dayanarak kullandığını savunmuş ve kendisine hapis hakkı tanınması gerektiğini bildirmiştir. Gerçekten, davalının nizalı yeri haricen satın aldığının kanıtlanması halinde 10.07.1940 tarih 2/77 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca herkes aldığını geri vermekle yükümlü olup, davalıya (haricen satın alma karşılığı) harici satışta belirlenen bedel ödeninceye kadar taşınmazı kullanma hakkına sahiptir....
KARŞI OY YAZISI Davalı Belçika'da verilen kararla boşandıklarını, yabancı mahkemece verilen boşanma kararının "tanınması" için dava açtığını ve derdest olduğunu bildirmiştir. Yabancı mahkemece verilen boşanma kararının tanınması halinde, ilamın kesin hüküm etkisi, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade edecek (5718s. MÖHUK.md. 59), taraflar o andan itibaren boşanmış sayılacaklardır. Bu durumda da eldeki boşanma davası konusuz hale gelecektir. O nedenle tanıma davası sonucunda verilecek hüküm, boşanma davasının neticesini etkileyecektir. Öyleyse tanıma davasının sonucunun bekletici mesele yapılması ve neticesine göre hüküm tesis edilmesi gerekir. Temyize konu kararın boşanma davasının reddine ilişkin olması, tanıma davasının bekletici mesele yapılmasını gereksiz kılmaz....
Somut uyuşmazlıkta; sanığın, askerlik hizmetini yerine getirdiği sırada 03/05/2015 günü saat 07:43’de 7 gün kanuni izne gönderildiği, er-erbaşlara kanuni izinleriyle birlikte her takvim yılı içinde bir kez yol süresi tanınması gerektiği, dosya dizi 73’de yer alan izin ve yol sürelerini gösterir belgeden, sanığa 2015 yılı içerisinde yol süresi tanınmadığının anlaşıldığı, bu itibarla, sanığa ikamet ettiği Erzurum ile Birliğinin bulunduğu Tekirdağ illeri arasında dört gün gidiş-dönüş yol süresinin tanınması sonucunda 14/05/2015 günü saat 07:43’e kadar birliğine katılması gerekirken 16/05/2015 günü kendiliğinden birliğine katıldığı gözetildiğinde müsnet suçun oluşabilmesi için gerekli (altı) gün unsurunun oluşmadığı anlaşıldığından, Mahkemece sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken, izin tecavüzü suçunu işlediğinin kabulü ile mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun'un...
Asliye Hukuk Mahkemesi ise, tarafı arasındaki ilişkinin ticari ilişkiden kaynaklandığını, bu nedenle davanın ticari dava olduğunu tanınması ve tenfiz istenen mahkeme kararından da davanın ticari dava olarak görüldüğünün anlaşılması nedenleriyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. Somut olayda tekstil sektörüyle uğraşan ve gelinlik ile abiye kıyafetler üreterek satan davacı ile yurtdışında bu ürünleri satan davalı arasında satım bedeli nedeniyle çıkan uyuşmazlık üzerine yurtdışında Kassel Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen kararın tanınması ve tenfizi istenmektedir. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 51/1 maddesinde “Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir.” hükmüne yer verilmiştir. 6335 sayılı Kanun’un 2/3....
Mahkemece, iddia, savunma, Türkiye ve Hakem kararının verildiği yer olan ABD’nin New York Sözleşmesine taraf olmasına, hakem kararının Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkındaki New York Sözleşmesine uygun olup, tenfiz talebinin reddi sebeplerini düzenleyen anılan sözleşmenin IV ve V.maddelerinin, MÖHUK’nda belirlenen tenfize engel bir durumun olmamasına, kamu düzenine aykırı bir hal bulunmamasına ve hakem kararının taraflar için henüz bağlayıcı hale gelmediğinin ispat edilememiş olmasına göre davanın kabulüne, ABD’nin ... Şehrinde yapılan yargılama sonunda 29.10.2007 tarihinde verilen hakem kararının tanınması ve tenfizine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Yabancı hakem kararlarının tenfizine ilişkin mahkeme kararından hakem kararının mahiyetine göre (Türk Hakem Kararları gibi) karar ve ilam harcı alınır....
Davalı vekili, tanınması istene kararda davalının yer almadığını, taraf sıfatı olmadığını, karşı tarafın Alman İflas Masası olduğunu, davalının kişisel iflas yolu ile almaya da borçlarından kurtulduğunu, kişisel iflas yolu Türkiye’de tanınan bir hukuki yol olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, tanınması istenen kararın sadece davacı ile ilgili bir karar olmadığı, Almanya’da kişisel iflas yoluna başvuran kişişnin Türkiye’de de iflasa tabi kişilerden olması gerektiği, tacir olmayan kişilirek Türk hukuk sistemine göre iflas edemeyeceği, dolayısı ile iflas kararı verilmesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir....
Medeni Hukuk Mahkemesinde davalı aleyhine açılan alacak davasının 23 Haziran 2010 tarihinde kabul edildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, yabancı mahkeme kararının Türkiye'de işlev kazanması için tanınması gerektiğini ileri sürerek mezkur yabancı mahkeme kararının tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, tanınması istenilen yabancı mahkeme kararının ülkemiz mevzuatına aykırı biçimde oluşturulduğunu, yabancı mahkeme tarafından yargılamanın müvekkilinin gıyabında yapıldığını ve savunma hakkının ihlal edildiğini, ayrıca yargılama sürecinde yapılan tebligatların usulsüz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir....
Bu sebeple tanınması istenen boşanma kararının kesinleştiği tarihin, o ülke yetkili makamlarından sorulup tespiti gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. 2-Kabule göre de; 2675 sayılı Kanun, 12.12.2007 tarihinde yürürlükten kalkmış, bu Kanunun yerini aynı tarihte yürürlüğe giren 5718 sayılı Kanun almıştır. Bu husus nazara alınmadan, yürürlükte bulunmayan kanuna atıf yapılarak hüküm kurulması da doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 11.06.2015 (Prş.)...
İstanbul 4.İş Mahkemesi ise, davada kanuni rehin hakkı da talep edildiği, bu hakkın tanınması halinde halde davalının gemi alacaklısı haline geleceği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4.maddesine eklenen fıkra uyarınca “iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığı'nca bu kanunun 4. kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas Mahkemeleri Kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenir.”...