Mahkemece, davalı borçlunun ödeme emrine itirazında kısmi itiraz iradesi göstermesine rağmen icra dairesince takibin durdurulmasına karar verildiği, icra dairesi işleminin şikayet yolu ile çözümlenmesi gerektiği halde, davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle asıl alacak yönünden dava şartı yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir. Davalı borçlu ödeme emrine itirazında “...Bununla birlikte sözkonusu borca ilişkin olmak üzere belirtilen miktar derecesinde borcum olmadığından asıl borca ve ferilerine itiraz ediyorum” demek suretiyle asıl borcun tamamına ve ferilerine itiraz etmiş, bunun sonucunda da icra takibinin durdurulmasına karar verilmiştir. Hal böyle olunca mahkemece, davacının asıl alacak yönünden itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı bulunduğu gözetilmeksizin aksine düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir....
İcra İnkar tazminatı açısından ise; 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunun 67/2 maddesi uyarınca İcra inkar tazminatına hükmedilmesi için öncelikle usulüne uygun olarak geçerli bir icra takibinin yapılması, borçlunun süresi içerinde ödeme emrine itiraz etmesi, itirazın iptali davasının 1 yıllık süre içerisinde açılması ve borçlunun haksızlığına karar verilmesi gerekir. Dosya kapsamında geçerli bir icra takibinin bulunduğu, 7 günlük itiraz süresi içerisinde davalının ödeme emrine itiraz etmiş olduğu ve yine itirazın iptali davasının 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır. Borçlunun haksızlığından kasıt ise alacak miktarının likit yani belirlenebilir olmasıdır. Borçlu şayet alacak miktarını belirlemek için bütün unsurları biliyor ise alacak likit sayılır. Ayrıca borçlunun icra takibine kötü niyetle itiraz etmesi şartı kanunda aranmamıştır....
Esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, tarafımızca başlatılan işbu takibe davalı borçlu ... tarafından 17.04.2019 tarihinde haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, davacı ... A.Ş’ye borcu kesin ve sabit olan olan ...'ün icra takibine, borca, faize ve faiz oranına itirazı yalnızca zaman kazanmak maksadıyla yapılan haksız ve kötü niyetli bir itiraz olup, iptali gerektiği, zaten arabuluculuk görüşmelerinde asıl alacak konusunda taraflar arasında bir ihtilaf söz konusu olmayıp, dosya borcunun banka tarafından tekrar değerlendirilerek, borcun taksitler halinde ödenebileceği beyan edildiği, bu nedenle davalı borçlu tarafından icra dosyasına yapılmış olunan itirazın iptali ve takibin devamı ile kötü niyetli davalı-borçlu aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalının dosyaya cevap dilekçesi sunmadığı anlaşıldı. DELİLLER VE GEREKÇE : Dava, İzmir 22.İcra Dairesi'nin .../......
Karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunarak; dava dilekçesini tekrar ederek, icra tebligatının iptalini dava ettikleri halde mahkemenin yanlış bir algılama ile davayı borca itiraz gibi değerlendirerek borca itiraz yönünden davanın reddine karar verdiğini, bu durumun Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, mahkemenin gerekçeli kararına karşı süresi içerisinde istinaf talebinde bulunduklarını, ancak davalı tarafın talebi üzerine mevcut ihtiyati tedbirin kaldırıldığına ilişkin 19/01/2021 tarihli ek kararın objektif olmadığını, 22/01/2021 tarihinde müvekkilinin konutuna haciz uygulanmasının hukuk düzenine aykırı olduğunu, dava dilekçesindeki talepleri dışına çıkılarak borca itiraz yönünden davanın reddi ve ek karar ile mevcut tedbirin kaldırılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir....
İflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde diğer alacaklılar davaya müdahele veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler. Mahkeme, icra dosyasını celbeder ve basit yargılama usulüne göre duruşma yaparak, gerek iflas talebini gerek itiraz ve defileri umumi hükümler dairesinde tetkik ve intac eder. Şu kadar ki, borçlu takibe karşı usulü dairesinde itiraz etmemiş veya itiraz ve defileri varit görülmemişse mahkeme yedi gün içinde faiz ve icra masrafları ile birlikte borcunu ifa veya o miktar meblağın mahkeme veznesine depo edilmesini borçluya veya iflas davasında kendisini temsil etmiş olan vekiline, dava vicahda devam ediyorsa duruşmada, aksi takdirde Tebligat Kanunu hükümleri dairesinde yapılacak tebliğ ile emreder. Borçlu imtina ederse ilk oturumda iflasına karar verilir.'' şeklindedir....
İş Mahkemesi'nin 2013/703 Esas, 2014/251 Karar sayılı 24.04.2014 tarihli ilamına dayalı olarak ücret alacakları ile mahkeme vekalet ücreti ve yargılama giderinin faizleri ile birlikte tahsili talebiyle genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine başlanmıştır. Borçlunun ödeme emri tebliğinden itibaren süresi içerisinde icra dairesine verdiği dilekçe ile borca ve fer'ilerine itirazla birlikte ödeme emrine takip dayanağı belgelerin yazılmadığı ve anılan belgelerin ödeme emrine eklemediğini iddia etmiştir....
Ödeme emri tebliğ işlemine ilişkin sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; İİK'nun 150 ve 150/a maddeleri gereğince ödeme emrine itiraz hakkında uygulanması gereken aynı Kanunun 62. maddesinde; "itiraz etmek isteyen borçlu, itirazını ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak İcra Dairesine bildirmeye mecburdur" hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda; ödeme emri ile birlikte takibe dayanak belgelerin tebliğ edilmediğine ilişkin şikayet dışındaki tüm iddialar itiraz niteliğinde olup, itirazın icra dairesine yapılması gerekirken, mahkemeye yapılan başvuru fuzuli bir işlem olup mahkemenin bu sebeple başvuruyu reddetmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esası incelenerek reddine karar verilmesi isabetsiz ise de; sonuçta istem reddedildiğinden sonucu itibari ile doğru olan kararın onanması yoluna gidilmiştir....
Seçilen takip şekline göre davacının her türlü borca itirazını ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal süresinde icra dairesine bildirmesi gerekir. Nitekim davacı borçlunun eldeki şikayet dilekçesindeki sebeplerle borca itirazda bulduğu ve icra dairesince takibin durdurulduğu görülmektedir. İcra Dairesi yerine icra mahkemesine yapılan itiraz hukuki sonuç doğurmayacağı gibi borca itiraza konu olabilecek itiraz sebepleri şikayet yoluyla ileri sürülerek takibin iptali de istenemez. Sonuç olarak; takibin durdurulmuş olması ve eldeki davada da icra müdürlüğüne yapılmış olan itirazların tekrarlanmış olması karşısında davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu durumda davanın bu gerekçe ile reddi yerine imza incelemesi yapılarak davanın esastan reddi isabetsiz bulunmuştur....
Dava, İİK'nun 67. maddesi gereğince faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalı taraf takip dosyasında yasal süresi içinde sunduğu ödeme emrine itiraz dilekçesinde takibin yapıldığı icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş, Mahkemece davalı tarafın itirazı kabul edilerek takibin yetkili icra dairesinde yapılmamış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, davalı taraf cevap dilekçesinde takip konusu faturanın yanlar arasındaki krom madeni satışından kaynaklandığını ileri sürmüş olup, bu durumda akdi ilişkiyi kabul etmiştir. O halde, İİK’nun 50. maddesi delaletiyle HUMK’nun 10. ve BK’nun 73. maddeleri gereğince sözleşmenin ifa edileceği yer olan davacı-alacaklının ikametgahının bulunduğu ......
Dava, İİK'nun 67. maddesi gereğince faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalı taraf takip dosyasında yasal süresi içinde sunduğu ödeme emrine itiraz dilekçesinde takibin yapıldığı icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş, Mahkemece davalı tarafın itirazı kabul edilerek takibin yetkili icra dairesinde yapılmamış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, davalı taraf cevap dilekçesinde takip konusu faturanın yanlar arasındaki krom madeni satışından kaynaklandığını ileri sürmüş olup, bu durumda akdi ilişkiyi kabul etmiştir. O halde, İİK’nun 50. maddesi delaletiyle HUMK’nun 10. ve BK’nun 73. maddeleri gereğince sözleşmenin ifa edileceği yer olan davacı-alacaklının ikametgahının bulunduğu ......