un aynı zamanda takip alacaklısı şirketin münferiden yetkilisi olması nedeniyle açtığı takibe itiraz etmesinin menfaat çatışmasına sebep olacağı, diğer yetkililerin ödeme emrine itiraz etme haklarının bu şekilde kısıtlanmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı, bu kapsamda ödeme emrine itiraz konusunda yetki verilmesinin istenmesinde hukuki yararın bulunduğu anlaşılmakla ödeme emrine itiraz süresi de dikkate alınarak dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda talebin kabulüne karar verilmiştir. HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-DAVANIN KABULÜ ile Büyükçekmece ... İcra Müdürlüğünün ... esas sayılı dosyasında ödeme emrine itiraz konusunda ... yönetim kurulu başkan yardımcısı ... ve yönetim kurulu üyesi ...'...
Davalı ödeme emrinin tebliğinden sonra yasal sürede vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş, itirazında herhangi bir belgeye dayanmaksızın borcun bulunmadığı beyan edilirken dayanak yazılı kira sözleşmesinin varlığına, sözleşmedeki imzaya, aylık kira parasına karşı konulmamıştır. Bu durumda, taraflar arasındaki kira ilişkisi ve takibe konu borç miktarı kesinleşmiştir. Bundan sonra davalının takibe konu kira borcunu ödediğini İİK.nun 269/c maddesinde sayılan belgelerden birisiyle kanıtlaması gerekir. Ayrıca davalı icra takibine vaki itiraz sebepleriile bağlı olup, yargılama sırasında itiraz sebeplerini değiştirip genişletemeyeceğinden, uyuşmazlığın yargılamayı gerektirir bir yönü bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, işin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirdiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır....
. - K A R A R - Davacı vekili, müvekkili banka ile davalı şirket arasında imzalanan kredi sözleşmelerinde diğer davalıların kefil sıfatı ile imzalarının bulunduğunu, davalı borçluların kredi borcunu ödememesi üzerine hesabın kat edilip, ihtarname keşide edildiğini ve alacağın tahsili için girişilen takibe davalıların itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve % 40 tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı... kendisinin kefil olup, sorumluluğunun kredi limiti ile sınırlı olduğunu, talep edilen faiz oranının fahiş olduğunu, davacı bankanın teminat sınırını aşarak takibe geçtiğini öne sürerek davanın reddini istemiş, diğer davalı ...ise ikametgahının Ilgın olması sebebiyle yetkili mahkemenin bu yer mahkemeleri olduğunu ifade ederek davanın reddi gerektiğini savunmuştur....
Borçlu vekilinin, 25.09.2013 tarihinde kaydı yapılan itiraz dilekçesinde, takibe konu 2 adet 10.000 TL bedelli ve 1 adet 13.000 TL bedelli her üç senede de itiraz ettiği, alacaklı tarafından itirazın reddinin talep edildiği, buna rağmen takibe konu senetlerden sadece 28.07.2013 vadeli, 13.000 TL bedelli senedin bilirkişi incelemesine gönderildiği ve bilirkişilerce düzenlenen 19.02.2014 tarihli raporda 13.000 TL bedelli bir adet senet üzerinden inceleme yapıldığı, takip konusu diğer senetlerin incelenmediği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, takibe ve borçlunun itirazına konu olduğu halde incelemeye gönderilmeyen, 10.000 TL bedelli 10.07.2013 ve 25.05.2013 vade tarihli senetler üzerinde de bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
Borçlu itirazında; takibe konu senetteki imzayı şirket yetkilisi sıfatıyla attığını, bu nedenle şahsi borcunun olmadığını ileri sürmüş olmakla başvuru bu hali ile İİK'nun 168/5. maddesi uyarınca borca itiraz niteliğindedir. İİK'nun 169/a-6. maddesine göre; "Borçlunun itirazının esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde, senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir." Mahkemece, borçlunun borca itirazının esasa ilişkin nedenlerle kabul edilmiş olması ve alacaklının da lehtar olup, senedi takibe koymada en azından ağır kusurlu bulunduğunun anlaşılması karşısında, borçlunun talebiyle bağlı kalınarak, alacaklının, takip konusu alacağın %20'si oranında tazminata mahkûm edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
Borçlunun, 08.02.2006 tarihinde icra müdürlüğüne başvurarak takibe itiraz ettiği görülmektedir. İcra Müdürlüğünce, itirazın süresinde olmadığından bahisle takibin durdurulması istemi reddedilmiştir. Borçlunun bu işleme karşı yasal sürede icra mahkemesine başvurarak icra müdürlüğü işleminin iptalini istediği, mahkemece de ilamsız takibe yasal süre içinde itiraz edilidği gerekçesi ile anılan müdürlüğün işleminin iptaline karar verilmiş ise de bu durum somut olaya uygun düşmemektedir. Zira ödeme emri borçluya 02.02.2005 tarihinde tebliğ edilmiş, takibe itiraz ise 08.02.2006 tarihinde olup aradan 1 yılı aşkın süre geçmiş bulunmaktadır. Mahkemece yapılacak iş, borçlu yapılan tebligatın usulsüz olduğunu öne sürdüğünden bu başvurunun HUMK'nun 76/4. maddesi gereğince hukuki tavsif hakime ait olmakla ödeme emri tebligatının usule uygun olarak yapılıp yapılmadığı araştırılarak ve borçlu adına tebliğ yapılan H.A.'...
İcra Dairesinin 2014/4912 sayılı dosyası ile takibe konduğunu, alacaklının 29/04/2015 tarihli ibraname ile müvekkilini ibra ettiğini, aynı senedin konu edildiği takibin iptali için açılan 2017/347 Esas sayılı davanın derdest olduğunu, alacaklının ibranamenin zorla imzalatıldığı iddiasıyla yaptığı şikayet sonunda müvekkilinin beraat ettiğini, alacaklının takibe dayanak senedi, 2014/4912 Esas sayılı dosyadan sonra Kırıkkale 1. İcra Müdürlüğünün 2017/3146 sayılı dosyasından da takibe koyduğunu, takibe itiraz edilmesi üzerine takip durunca alacaklının aynı senedi davaya konu Kırıkkale 3. İcra Müdürlüğünün 2017/3757 sayılı dosyası ile takibe koyduğunu, ödeme emri tebliği zarfından çıkan senet örneğinin takibe dayanak senet olmadığını, davalı alacaklı tarafından imzalanan ibranameden de anlaşıldığı gibi müvekkilinin davalıya borcunun bulunmadığını belirterek ödeme emrinin iptalini, gecikmiş itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir....
, davalı şirkete gönderilen ödeme emrinin ------ tarihinde davalı şirkete tebliğ edildiğini davalı şirketin -------- tarihli dilekçe ile takibe itiraz ederek takibi durduğunu belirtmiş ve itirazın kaldırılması ile davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep etmiştir....
nun 170/a maddesi uyarınca takibin 06.07.2017 tanzim tarihli, 15.04.2019,15.06.2019, 15.09.2019,15.10.2019 vade tarihli, 6.500,00- TL bedelli bonolar yönünden iptaline, yasal düzenleme bulunmadığından davalı alacaklı şirket aleyhine tazminata hükmedilmeyerek hüküm kurulmuştur. 06.07.2017 tanzim tarihli, 15.03.2019 vade tarihli, 6.500.00- TL bedelli bono yönünden yapılan incelemede: Borçlunun borcu olmadığım veya alacaklının takip yetkisi bulunmadığım icra dairesine bildirmesine, ödeme emrine itiraz denir. İtiraz sebepleri ileri sürme şekli bakımından imzaya itiraz ve borca itiraz şeklinde ikiye ayrılır, imzaya itiraz dışındaki diğer bütün itirazlara borca itiraz denir.( Prof. Dr. Baki Kuru İcra ve İflas Hukuku, sy. 241) İİK'nun 169/a-l. maddesi gereğince; borcun olmadığı veya itfa veya imhal edildiği resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile kanıtlandığı takdirde mahkemece itiraz kabul edilir....
- K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan bonoya dayalı alacağı bulunduğunu, davalı aleyhine başlatılan iflas yoluyla takibe itiraz edilmediğini ve borcun ödenmediğini ileri sürerek davalının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece davalı aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takibe itiraz edilmediği, davalının depo emri tebliğine rağmen ödeme yapmadığı gerekçesiyle iflasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, bonoya dayanarak davalı aleyhine kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takibe geçmiş, davalı süresinde itiraz etmediğinden takip kesinleşmiştir. İİK.nun 173/2. maddesine göre iflas takibi kesinleştiğinde iflas talebi İİK.nun 166. maddesinde öngörülen usulle ilan edilmelidir. Mahkemece iflas talebinin ilan edilmemesi ve diğer alacaklılara müdahale veya itiraz imkanı tanınmaması anılan hükme aykırıdır....