Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı alacaklı tarafından, davalı borçlu hakkında kira alacağının tahsili amacıyla tahliye istekli olarak başlatmış olduğu icra takibi nedeniyle düzenlenen ödeme emrine davalı borçlunun yasal süresinde itiraz etmemesi üzerine, davacı alacaklı icra mahkemesine başvurarak tahliye isteminde bulunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Alacaklı vekili tarafından, kiracı borçlunun kira borcunu ödemediğinden bahisle icra takibi başlatıldığı, davalıya gönderilen örnek 13 nolu ihtarlı ödeme emrinin 11.01.2013 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür. Alacaklı kiralayan, borçlunun takibe itiraz etmemesi üzerine kesinleşen takip nedeniyle 01.04.2013 tarihinde açtığı dava ile tahliye isteminde bulunmuştur. İİK. 269/a madde hükmüne göre borçlu itiraz etmez, ihtar müddeti içinde kira borcunu ödemezse ihtar müddetinin bitim tarihini takip eden altı ay içinde alacaklı icra mahkemesine başvurarak tahliye isteminde bulunabilir....

    Mahkemece, bilirkişi raporunda davacının davalı şirketten 14.929,10 TL alacaklı bulunduğunun mütalaa edildiği, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacının takibe dayanak 66.702,10 TL bedelli faturadan dolayı davalı şirketten 14.929,10 TL alacaklı bulunduğu, davacı tarafın dava dilekçesinde, 66.702,10 TL bedelli faturadan dolayı ödenen 29.000,00 TL düşüldüğünde, geriye kalan 37.702,10 TL asıl alacak üzerinden takibe devam edilmesini talep ettiği ve bu miktar üzerinden harç yatırdığı, oysa davalı borçlunun faize de itiraz ettiği, dava dilekçesinde itiraz edilen faiz konusunda bir talepte bulunulmadığı ve dava açılmadığı için taleple bağlılık ilkesi gereği itiraz edilen faiz konusunda bir karar verilmediği gerekçesiyle, davacının açtığı itirazın iptali davasının kısmen kabulü ile davalı borçlunun ... 2....

      Bu durumda; davacı bankaya icra takibinin dayanağı ihtarname ve hesap özetinde belirtilen cari kredi hesaplarının ilişkili oldukları kredi sözleşmelerinin hangi sözleşmeler oldukları açıklattırılıp, kısmi itiraz ve itiraz edilmeden kesinleşen hususlar da dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalının ödeme emrinin tümüne itiraz ettiği kabul edilerek, borcun hangi kredi sözleşmesinden kaynaklandığı açıklanmadan davalının sorumluluğuna ve tazminata karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 07.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Davalı banka vekili, davacı borçlunun açılan takibe itiraz etmediğini,takibin kesinleşmesinden 6 ayı aşkın bir süre sonra işbu davayı açmasının hukuki yararı bulunmadığını, mirasın reddi söz konusu ise bu keyfiyetin ilgili icra dosyasına yasal süre içerisinde ibraz edilmesi gerektiğini, davacı dışındaki diğer mirasçı borçluların takibe haklı olarak itiraz ettiklerini,mirasın reddi kararını bilebilecek durumda olmadıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, asıl borçlunun vefat ettiği, mirasçılarından olan davacının ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/461 Esas ve 2011/575 Karar numaralı kararı ile yasal süresi içinde mirası reddettiği, bu haliyle davacının miras bırakana ait borç ve yükümlülüklerden sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın kabulü ile icra dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitine, icra inkar tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

          İİK'nın 68/1. maddesi gereğince, talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar ve noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenit ise, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Ancak, borçlu, borç doğuran ilişkiyi kabul etmişse, alacaklının artık İİK.nun 68/1.maddesinde belirtilen belgelere dayanmasına gerek yoktur. Somut olayda, alacaklının, genel haciz yoluyla başlattığı ilamsız icra takibinde, borçlunun icra dosyasına sunduğu dilekçesinde, alacaklıya borcu olmadığını, borca, faize ve borcun tüm fer'ilerine itiraz ettiğini belirtmiş ancak imzaya itiraz etmemiştir. Alacaklının takibe dayanak yaptığı “Protokol” başlıklı 16.12.2014 tarihli belgede, protokol tarihi itibariyle 199.065,52 USD borç olduğu kabul edilmiş ve bu borcun ödeme planı belirlenmiştir....

            nun 170/a maddesi uyarınca takibin 06.07.2017 tanzim tarihli, 15.04.2019,15.06.2019, 15.09.2019,15.10.2019 vade tarihli, 6.500,00- TL bedelli bonolar yönünden iptaline, yasal düzenleme bulunmadığından davalı alacaklı şirket aleyhine tazminata hükmedilmeyerek hüküm kurulmuştur. 06.07.2017 tanzim tarihli, 15.03.2019 vade tarihli, 6.500.00- TL bedelli bono yönünden yapılan incelemede: Borçlunun borcu olmadığım veya alacaklının takip yetkisi bulunmadığım icra dairesine bildirmesine, ödeme emrine itiraz denir. İtiraz sebepleri ileri sürme şekli bakımından imzaya itiraz ve borca itiraz şeklinde ikiye ayrılır, imzaya itiraz dışındaki diğer bütün itirazlara borca itiraz denir.( Prof. Dr. Baki Kuru İcra ve İflas Hukuku, sy. 241) İİK'nun 169/a-l. maddesi gereğince; borcun olmadığı veya itfa veya imhal edildiği resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile kanıtlandığı takdirde mahkemece itiraz kabul edilir....

            Duygum Sahil Sitesi Evleri B Blok N.10 Kuşadası/Aydın adresinde kiracı olduğunu, taraflar arasında 05/01/2020 tarihinde kira sözleşmesi imzalandığını, davalı kiracının söz konusu taşınmazı 25/11/2020 tarihinde tahliye edeceğine ilişkin tahliye taahhütnamesi imzaladığını, ancak belirlenen tarihte taşınmazı tahliye etmediğini, bu sebeple Kuşadası İcra Müdürlüğünün 2020/10144 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının haksız ve mesnetsiz olarak takibe itiraz ettiğini, takibe itirazlarda tahliye taahhüdündeki tarih ve imzaya itiraz edilmediğini beyanla, davanın kabulü ile davalının itirazının kaldırılmasına ve tahliyesine karar verilmesini istemiştir....

            yoluna gidildiğini, iptal edilen önceki tarihli ilamlı takipten farklı olarak yapmış oldukları ilamsız takip süresinde itiraz edilmeksizin kesinleştiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte; dava konusu takibe süresinde itiraz edilip aynı zamanda şikayet yoluna gidilseydi dahi icra mahkemesi şekli yönden bir inceleme yapmakla yetineceğini, kesinleşmiş ilamsız takibe karşı ise şekli yönden dahi inceleme yapılmasının mümkün olmadığını, şekli olarak bir eksikliği bulunmayan icra takibinin icra hukuk mahkemesince durdurulamayacağını belirterek takibin devamı ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....

            Her ne kadar davalı vekili tarafından yargılamanın duruşmalı yapılması talep edilmiş ise de, 2004 sayılı İİK'nun 366. maddesi gereğince acele işlerden sayılması nedeni ile HMK 353. maddesi gereğince duruşma yapılmadan dosya üzerinde karar verilebileceğinden davalı vekilinin istinaf incelemesinin duruşmalı yapılması talebi yerinde olmadığından bu yöndeki talebinin reddine karar verilmiş olup, Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında kira alacağına dayalı tahliye talepli olarak 22/03/2021 tarihinde başlatılan örnek 13 takibe ilişkin ödeme emrinin 27/01/2021 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, takibin kesinleştiği, davalı borçlunun takibe itirazda bulunmadığı gibi 30 gün içinde takibe konu kira borcunu da ödemediğinden temerrüte düştüğü, davacı alacaklının 24/03/2021 tarihinde açtığı tahliye davasında davalı borçlu takibe itiraz etmediğinden kira sözleşmesine ve takip konusu alacağın miktarına karşı çıkmadığından İİK'nun 269/2 maddesi gereğince takibe konu alacak miktarının kesinleştiği...

            İcra Müdürlüğü'nün 2018/14050 esas sayılı dosyasında takip başlattıklarını, davalıların haksız olarak takibe itiraz ettiklerini söyleyerek davalıların itirazlarının kaldırılmasına, takibin devamına karar verilmesini istemiştir. Davalı Kazım Salman cevap dilekçesinde özetle; dava konusu olan alacağın 2002 yılına dayandığını, TBK 146. Maddesi uyarınca dava konusu alacağın 10 yıllık zamanaşına uğradığını, zamanaşımı definin kabulü ile aleyhine açılan derdest davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince; "Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde : takibe konu "oto satış sözleşmesi" nin 27/02/2002 tarihinde imzalandığı, dava konusu alacağın takibe 10 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 26/10/2018 tarihinde konulduğu anlaşılmakla davanın zamanaşımı nedeniyle reddine" karar verildiği görülmüştür....

            UYAP Entegrasyonu