Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunun kesinleştiğini, dosyaların açılıp kapanma tarihleri incelendiğinde, süfecin 4 sene süresinde vekilin özen yükümlülüğüne aykırı davranmasından kaynaklı bir aksama olmadığı açık bir biçimde görüleceğini, icra dosyasından hiç bir zaman aşımı durumu oluşmamış, takip düşmemiş, devam eden takib aşamasında azilname ile haksız bir şekilde görevi sonlandıran davacıya karşı her türlü vekalet ücret alacağım hakkı saklı kalmak kaydıyla, mesnetten yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir....

Kurum, söz konusu Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır…” şeklinde düzenlenmiştir. 3917 sayılı Kanunun yürürlük tarihine kadar olan dönemde, SSK prim alacakları İcra İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil edilmek iken, anılan kanunla yapılan düzenleme ile 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden itibaren, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına başlanmıştır. 6183 sayılı Kanunun “Tahsil zamanaşımı” başlıklı 102. maddesi uyarınca; “Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvimi yılını takib eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar.”....

Her ne kadar mahkemece takib kesinleşmiş olup takibin kesinleşmediğinden ve borcun doğumuna konu sened vade tarihi itibarı ile tasarruftan önce olmasına rağmen takip tarihini borcun doğum tarihi olarak yanılgılı olarak dikkate alarak davanın dava şartı yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiş ise de esasen aciz vesikası yokluğundan davanın dava şartı yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekmekle sonuç olarak 947 ada 1 parsel E/2Blok/3 16 nolu bağımsız bölümde yapılan tasarruf açısından da red kararı isabetli olmakla , davacı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1- b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

Kurum, söz konusu Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır…” şeklinde düzenlenmiştir. 3917 sayılı Kanun’un yürürlük tarihine kadar olan dönemde, SSK prim alacakları İcra İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil edilmekte iken, anılan Kanun’la yapılan düzenleme ile 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden itibaren, Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına başlanmıştır. 6183 sayılı Kanun’un “Tahsil zamanaşımı” başlıklı 102. maddesi uyarınca; “Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvimi yılını takib eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar.”....

Kurum, söz konusu Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır…” şeklinde düzenlenmiştir. 3917 sayılı Kanun’un yürürlük tarihine kadar olan dönemde, SSK prim alacakları İcra İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil edilmekte iken, anılan Kanun’la yapılan düzenleme ile 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden itibaren, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına başlanmıştır. 6183 sayılı Kanun’un “Tahsil zamanaşımı” başlıklı 102. maddesi uyarınca; “Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvimi yılını takib eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar.”....

    Esas sayılı dosyalar yönünden ayrı ayrı olmak üzere takib talepleri ve ödeme emirleri ile talep edilen her bir alacak kalemlerini ve una karşılık bilirkişi heyetlerince hesaplanan netice miktarlarını ( her bir dava dosya numarası ayrı ayrı belirtilerek ve her bir dava dosyası yönünden ayrı ayrı olmak üzere nihai yani sonuç hesaplamalarını da ayrı ayrı gösterir ve denetime elverişli olacak şekilde ) gösterir şekilde ek rapor sunmalarının istenilmesine, karar verilmiştir. Talimat mahkemesince dosya rapor veren bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. Bankacı bilirkişi ..., Ankara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Programı Öğretim Görevlisi bilirkişi ..., Ankara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Programı Öğretim Görevlisi ...'...

      .: Abi takib edecek adamlar seni almazki zaten o o başka birşey o o bilgi toplama şey yapma ... : Hı ...: Bir başka bir şeydir diye düşünürüm emin değilim ama ... (... olacak) :Anladım yani senin böyle bir sıkıntı yaratacak devletle ile ilgili bir ...: Yok benim benim ...: Olay var mı hiç birşey ...:Hiçbir şeyim yok abi birde ben şeye yorumluyorum işte şöyle bu ... ile ilgili yemekte ben ... ile görüştüm 2 gün önce ...: Hıı ... : Tamam mı ...: Hı ... : Ondan sonra davet ettim işte Mersine ...: Hıı ...: ... ile görüşüyorum kaçar ama bunların hepsi yani eski arkadaşlarımız yasal çercevede benim hiçbir yasadışı birşeyim yok ...:Onlar ile görüşmede tabii dikkati çekebilir ...: Yani hıı ...:Yeni oluşumun partinin işini yapıyorum falan ...: Ona bilmem (anlaşılamadı) şeydeki İHD deki başkan falan ee ondan sonra işte benide sordular sen o musun falan ... bende anlattım iyide oldu ...:Hı ...:Onunda evini i birileri girmiş hırsız girmiş yani ......

        Bunlardan en önemlisi de, kural olarak adli suçların soruşturulması ve kovuşturulmasında genel hükümlere göre işlem yapılmasını düzenleyen normların uygulanmasını, bazı kamu görevlilerinin ifa ettikleri görevlerin niteliğinden kaynaklanan yasama dokunulmazlığı, hâkimlik teminatı gibi evrensel ilkelerin iç hukuka yansıması olarak öngörülen düzenlemelerle engelleyen güvenceleri ağır cezalık suçlar yönünden ortadan kaldırmasıdır. 5271 sayılı CMK'nın yürürlüğe girmesinden önce suçüstü hâli; 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (CMUK) “Tevkif, muvakkat yakalama ve salıverme” başlıklı Dokuzuncu Faslında yer alan 127. maddesinin üçüncü fıkrasında; “İşlenmekte olan suç, meşhud suçtur” şeklinde ve “asıl meşhud suç” olarak tanımlanmış, aynı maddenin dördüncü fıkrasında da “Henüz işlenmiş olan suç ile suçun işlenmesinden hemen sonra zabıta veya suçtan zarar gören şahıs yahut başkaları tarafından takib edilerek veya suçun pek az evvel işlendiğini gösteren eşya veya izlerle yakalanan kimsenin...

          Bunlardan en önemlisi de, kural olarak adli suçların soruşturulması ve kovuşturulmasında genel hükümlere göre işlem yapılmasını düzenleyen normların uygulanmasını, bazı kamu görevlilerinin ifa ettikleri görevlerin niteliğinden kaynaklanan yasama dokunulmazlığı, hâkimlik teminatı gibi evrensel ilkelerin iç hukuka yansıması olarak öngörülen düzenlemelerle engelleyen güvenceleri ağır cezalık suçlar yönünden ortadan kaldırmasıdır. 5271 sayılı CMK'nın yürürlüğe girmesinden önce suçüstü hâli; 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (CMUK) “Tevkif, muvakkat yakalama ve salıverme” başlıklı Dokuzuncu Faslında yer alan 127. maddesinin üçüncü fıkrasında; “İşlenmekte olan suç, meşhud suçtur” şeklinde ve “asıl meşhud suç” olarak tanımlanmış, aynı maddenin dördüncü fıkrasında da “Henüz işlenmiş olan suç ile suçun işlenmesinden hemen sonra zabıta veya suçtan zarar gören şahıs yahut başkaları tarafından takib edilerek veya suçun pek az evvel işlendiğini gösteren eşya veya izlerle yakalanan kimsenin...

            Bunlardan en önemlisi de, kural olarak adli suçların soruşturulması ve kovuşturulmasında genel hükümlere göre işlem yapılmasını düzenleyen normların uygulanmasını, bazı kamu görevlilerinin ifa ettikleri görevlerin niteliğinden kaynaklanan yasama dokunulmazlığı, hâkimlik teminatı gibi evrensel ilkelerin iç hukuka yansıması olarak öngörülen düzenlemelerle engelleyen güvenceleri ağır cezalık suçlar yönünden ortadan kaldırmasıdır. 5271 sayılı CMK'nın yürürlüğe girmesinden önce suçüstü hâli; 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (CMUK) “Tevkif, muvakkat yakalama ve salıverme” başlıklı Dokuzuncu Faslında yer alan 127. maddesinin üçüncü fıkrasında; “İşlenmekte olan suç, meşhud suçtur” şeklinde ve “asıl meşhud suç” olarak tanımlanmış, aynı maddenin dördüncü fıkrasında da “Henüz işlenmiş olan suç ile suçun işlenmesinden hemen sonra zabıta veya suçtan zarar gören şahıs yahut başkaları tarafından takib edilerek veya suçun pek az evvel işlendiğini gösteren eşya veya izlerle yakalanan kimsenin...

              UYAP Entegrasyonu