Şti. tarafından imzası inkar edilmeyen sözleşmeye göre dava konusu çekin avans olarak adı geçen davalı şirkete verildiği, davalı şirketin dava konusu çek karşılığı davacıya mal teslim ettiğini iddia ve ispat edemediği, bu şekilde dava konusu çekin bedelsiz kaldığı, ancak diğer davalı faktoring şirketinin mevzuata uygun olarak çeki ciro yolu ile devralan iyiniyetli hamil olduğu, bedelsizlik iddiasının iş bu davalıya karşı ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle davanın davalı.... Ltd. Şti. açısından kabulüne, diğer davalı ... Faktoring A.Ş. açısından reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Davacı, faktoring işlemine konu olan çekin avans olarak verildiğini ve bu çeke karşılık davalı satıcı.... Ltd. Şti.’nin mal teslim etmediğini belirterek menfi tespit isteminde bulunmuştur....
tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle menfi zarardan kaynaklanan alacak talebini 74.000,00 TL'na çıkartmıştır....
Madde metninde "...konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında..." denilmek suretiyle, talep sonucu eda istemi niteliğinde olan, alacak ve tazminatın ödenmesine ilişkin ticari davalarda, davadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Tespit davaları ise, bir hakkın veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır.HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Menfi tespit davası sonunda verilen hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir....
Dosya içine alının bilirkişi tarafından asıl alacak miktarı aynı mahkemeye ait kesinleşe 2013/94 E sayılı dosya uyarınca menfi tespit davası ilamı uyarınca 23.258,87 TL kaçak su bedeli tespit edilmiştir. Gecikme faizinin başlangıç tarihi 59.778,00 TL bedelli faturanın son ödeme tarihi olan 06.03.2006 tarihi kabul edilerek takip tarihi olan 17.06.2008 tarihine kadar işletilen yer hamam olduğu için tacir kabul edilip avans faizi uygulanarak faiz miktarı 7.728,32 TL hesaplanmıştır. Aynı mahkemenin 2013/94 E sayılı dosyasında tarafları aynı için Menfi Tespit davası açılmış su davada da İtirazın İptali davası açılması üzerine Menfi Tespit davası bekletici mesele yapılmıştır....
Öte yandan, davacı tarafça ....586,02 TL asıl alacak ve ....551.66 TL KDV ve ....208,94 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam ....346,62 TL takibe konu alacak üzerinden menfi tespit davası açılmış ise de dava açılırken sadece asıl alacak üzerinden hesaplanan harç yatırılmış, yargılama sonunda mahkemece, takibe konu alacağı, faiz ve faizin KDV'siyle birlikte kapsayacak şekilde borçlu olunmadığının tespitine karar verilmiştir. Tespit davaları bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının saptanmasına ilişkin davalardır. Bu tespit işlemi eda davalarında da vardır. Bundan başka eda davalarının ikinci bir eda bölümü vardır ki, bu bölüm tespit davalarında yoktur. Bu nedenle eda davası, aynı konudaki tespit davasını (talebini) de içeren daha geniş kapsamlı bir davadır (B.Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001-.... Baskı, ....Cilt, Sayfa 1412-1417). Bundan dolayı “...Tespit davası eda davasının öncüsü durumundadır...” (07.07.1965 gün 1965/... Esas, 1965/... Karar sayılı ......
Ancak davacının dava dilekçesine göre dava, teminat amacıyla verilen çekin ödendiği iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Öte yandan İİK’nun 71’inci maddesinde kanun koyucu tarafından düzenlenen konu menfi tespit davası da değildir. İİK’nun 71’inci maddesinin konusu, bu maddenin başlığında da açıkça yazıldığı gibi “İcra Mahkemesi Kararıyla Takibin Talik veya İptali”dir. Menfi tespit davası ile icra takibinin talik veya iptali istemlerinin birbirinden farklı konular olduğu ise izahtan varestedir. Bunun yanında daha önce icra takibinin iptaline karar verilmiş olması nedeniyle de İİK’nun 71’inci maddesi anlamında bir istemde bulunulmasına ve icra mahkemesi tarafından iptaline karar verilen bir takibin, yeniden iptaline karar verilmesinin nasıl mümkün olacağı da mahkeme kararında açıklanmamıştır....
Davalı vekili, davacının borcuna karşılık verdiği senedi ödemediği için hakkında icra takibi yapıldığını, davacının borcunu ödememek için kötüniyetle soyut iddialara dayalı olarak bu davayı açtığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, İİK'nun 72. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davalarında kanıt yükünün kural olarak alacaklı olan davalıda olduğu, davalı her ne kadar takibe konu senedin davacı tarafından düzenlenerek kendilerine verildiğini iddia etmişse de, senette yapılan tahrifatın Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'nin raporu ile sabit olduğu, sözleşmeye konu traktörün rayiç bedelinin taraflar arasında yapılan sözleşmeye uygun olduğu, taraflar arasında başkaca ticari bir ilişkinin bulunmadığı hususları dikkate alındığında davalının iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle davacının .......
- KARAR - Davacı arsa sahibi vekili, davalı yüklenicinin sözleşme gereği iş programına uymadığını, sözleşmede haksız feshe neden olan tarafın müspet ve menfi zararlar ile 200.000,00 ABD Doları cezai şart ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, ihtar çekilip sözleşmeye aykırılık teşkil eden hususların ikmali, aksi takdirde sözleşmenin feshi yoluna gidileceği ve menfi ve müspet zararlar ile cezai şartın talep edileceği belirtilerek süre verilmesine rağmen işe başlamadığını, davalının cevabi ihtarında inşaat ruhsatının süresinin bittiği, projede değişiklik yapılması gerektiği ve yeni proje masrafları çıktığı, ilk yüklenici ile arsa sahibi şirket arasındaki sözleşmenin de ayakta olduğunu belirterek bu hususların giderilmesini istediğini, bunun üzerine davalıya yeniden ihtar çekilerek sözleşmeye aykırılığın giderilmesi, aksi takdirde sözleşmenin feshedilmiş olacağı, meydana gelen menfi ve müspet zararlar ile 200.000,00 USD maktu cezai şartın süre sonunda ödenmesi gerektiğinin bildirilmesine rağmen...
- K A R A R - Davacı arsa sahibi .... vekili, davalı yüklenicinin sözleşme gereği iş programına uymadığını, sözleşmede haksız feshe neden olan tarafın müspet ve menfi zararlar ile 200.000,00 ABD Doları cezai şart ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, ihtar çekilip sözleşmeye aykırılık teşkil eden hususların ikmali, aksi takdirde sözleşmenin feshi yoluna gidileceği ve menfi ve müspet zararlar ile cezai şartın talep edileceği belirtilerek süre verilmesine rağmen işe başlamadığını, davalının cevabi ihtarında inşaat ruhsatının süresinin bittiği, projede değişiklik yapılması gerektiği ve yeni proje masrafları çıktığı, ilk yüklenici ile arsa sahibi şirket arasındaki sözleşmenin de ayakta olduğunu belirterek bu hususların giderilmesini istediğini, bunun üzerine davalıya yeniden ihtar çekilerek sözleşmeye aykırılığın giderilmesi, aksi takdirde sözleşmenin feshedilmiş olacağı, meydana gelen menfi ve müspet zararlar ile 200.000,00 USD maktu cezai şartın süre sonunda ödenmesi gerektiğinin bildirilmesine...
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Dava bonoya dayalı olarak açılan menfi tespite yönelik ise de konuta yönelik eser sözleşmesine dayalı alacak davasıdır. 6502 Sayılı Yasanın 3/1. Maddesi'nin (k) bendi, tüketicinin kim olduğunu açıklamış olup, buna göre “Tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade eder, düzenlemesini getirmiş olup, davacı taraf gerçek kişidir. Tüketici işlemi, tüketici ve satıcı/sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi ifade eder. Ancak her türlü hukuki işlem, tüketim sonucunu doğurmaz. Görülmektedir ki, 6502 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai halkasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı/sağlayıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur....