onaylanmış kesinleşmiş ve faturaya bağlanılmış 11 adet hak ediş olduğu, bu hak ediş bedellerinin davalıya ödenmiş olduğu, daha sonra davacının katılmadığı bir kesin hesabın çıkarıldığı, buna göre davacı bakanlıkça kesin hesapta, menfi zararın 382.144,11-TL olarak tespit edildiği, tespit edilen eksik tutarın 3.279.321,01-TL, davalınında imzasının bulunan 11. hakedişe göre eksik tutarın 2.679.902,61-TL olduğu, sözleşmenin 04/03/2016 tarihinde fesh edildiği, davacı iş sahibi idare tarafından sözleşmenin feshinden sonra yarım kalan işi tamamlama ihalesi için gerekli 08/08/2016 tarihli mahal listesi ve pursantajlar dikkate alınarak durum tespit tutanağı hazırlatıldığı, özel poz analizlerine bağlı kalınarak yaklaşık maliyet hesabı çıkartılarak piyasadan teklifler alındığı, tamamlama ihalesine ilişkin Kamu İhale Kanunu Genel Şartnamesi gereklerinin yerine getirildiği, davacı idarece davalıya sözleşmenin feshinden sonra kesin metraj ve hesapların müdürlükte 60 gün içerisinde incelenmesi...
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre davalının davacı aleyhine başlattığı ilamsız takibe itiraz üzerine itirazın iptali davası açıldığı, menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davalı tarafından davacı aleyhine kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe itiraz edilmiştir. Bunun üzerine davalı ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2009/154 esas sayılı dosyası ile itirazın iptalini ve kiralananın tahliyesini istemiştir. Temyize konu menfi tespit davasının ise bu davadan önce 26.12.2008 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Menfi tespit davası itirazın iptali davasından önce açıldığından davacının dava açmakta hukuki yararı vardır. Mahkemece işin esası incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır....
Davacı kiracının menfi tespit istemine konu dönem için dava dışı Vakıflar idaresine ödemek durumunda kaldığı ecrimisil bedellerinin de bu kapsamda değerlendirilmesi zorunludur. O nedenledir ki davacı tarafından menfi tespit istemine konu dönem için dava dışı Vakıflar idaresine ödediği bedeller yönünden davalının 30 nolu parselden payına isabet eden kira alacağına halel gelmemek kaydı ile tekeffül hükümleri çerçevesinde menfi tespit isteminin kabulü gerekir. Belirtilen bu esaslar çerçevesinde Mahkemenin 08.12.2011 tarih 2006/2541 esas 2011/1265 sayılı kararı hakkındaki bozma ilamının maddi hataya müstenit olduğu anlaşılmakta olup bozma ilamına uyulması davalı yararına usulü müktesep hak teşkil etmeyeceğinden mahkemece yukarıda açıklanan usul ve esaslar doğrultusunda yargılama yapılarak karar verilmesi gerekeceğinden hükmün bozulması gerekmiştir....
Hukuki yararın varlığı ise davacının bir hakkının veya hukuki durumunun bir tehlike ile tehdit edilmiş olması, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olması ve bu hususun davacıya zarar verebilecek nitelikte olması, tespit hükmünün bu tehlikeyi kaldırmaya elverişli olması halinde kabul edilebilir. Eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. İtirazın iptali davasından önce menfi tespit davası açılması durumunda sonra açılacak itirazın iptali davasında hukuki yararın var olduğu kabul edilmektedir. Menfi tespit davası sonucunda (davanın reddi) alınan kesin hüküm itirazın iptali davası açılmaksızın icra takibinin devamını sağlamayacaktır. Menfi tespit davasından sonra karşılık dava veya ayrı bir dava olarak itirazın iptali davası açılması mümkündür İtirazın iptali davası, menfi tespit davasından daha geniş talepli bir dava olduğu için aralarında derdestlik anlamında bir ilişki bulunmamaktadır....
Birleşen davada davalılar vekili,davacı tarafından müvekkilleri aleyhine başlatılan faturaya dayalı icra takibine dayanak faturalardan dolayı davacı tarafa borçlarının olmadığını, bu nedenle icra takibine itiraz ettiklerini ve aynı mahkemenin 2015/255 Esasına kayıtlı menfi tespit davası açtıklarını, taraflar arasında 07/05/2013 tarihli mutabakat anlaşması ve 30/10/2013 tarihli ortak girişim anlaşması mevcut olduğunu, ancak ticari ilişkinin adi ortaklık hükümlerine göre yürütülmediğini, takibe dayanak faturaların tamamının kapalı fatura olup peşin ödeme ibaresi içerdiği, ticari teamüle göre faturanın kapalı düzenlenmiş olmasının fatura bedelinin ödendiğine karine teşkil ettiği, davacı tarafın delil olarak dayandığı e - posta yazışmalarının seçilerek ve çarpıtılarak eksik tercümeyle dosyaya delil olarak sunulmaya çalışıldığını, müvekkillerinin açtığı menfi tespit davasının itirazın iptali davası için bekletici mesele yapılmasını, itirazın iptali davasının reddiyle her bir müvekkil lehine...
Davada, davacı tarafından verilen sağlık hizmetleri sonucunda tedavi gören hastalardan ilave ücret alınıp alınmadığının dolayısıyla davacının sözleşmenin 11.1.8 ve SUT 3.3.1/1-4 maddelerine aykırı davranıp davranmadığının çözümü gerekmektedir.Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda SUT'un ve sözleşmenin ilgili maddelerinin yeterince incelenmediği görülmüştür.Davalı kurumun bilirkişi raporuna yaptığı itirazlarda değerlendirilmemiştir.Hal böyle olunca, konusunda uzman bilirkişilerden oluşacak bilirkişi heyetinden gerektiğinde davacı hastanenin kayıtları ve sözleşme hükümleri ayrıntılı bir şekilde incelenerek denetime uygun rapor alınarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. 2-Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir....
Eldeki dava, sözleşmeden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için başlatılan takibe karşı açılan menfi tespit davası iken, bahsi geçen dosya aynı sözleşmenin feshine dayalı tahliye ve tazmin istemini konu almakta iken, sözleşmenin ayakta olup olmadığının eldeki dava için belirlenmesi zorunludur. Bu hususta ayrı bir dava olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince, işbu dava dosyası getirtilerek incelenmesi, bekletici mesele yapılıp yapılmayacağının tartışılması ve sonucuna göre işin esasına girilmesi gerekir iken, eldeki dava dosyasına dayanak sözleşmenin feshine dayalı dava dosyası değerlendirilmeden karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu itibarla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda açıklandığı üzere değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....
Sözleşmenin imzalanmasını müteakip yer teslimi yapılmış sayılacaktır. 7/4. maddesinde; “Yüklenici sözleşme konusu işi mutabık kılınan zaman ve programda belirtilen merhalelere uygun olarak yapacaktır. Aksi halde işin zamanında tamamlanmaması halinde her bir gecikme günü için 6.500.00 USD ceza kesilir.” hükümleri mevcuttur. Menfi tespit davasına konu bono vasıflı teminat senedi taraflar arasında imzalanmış sözleşme kapsamında teminat olarak verilmiş olup, sözleşmenin teminatıdır. Sözleşmenin 7.4. maddesi gereği cezai şart alacağı da bu teminatın kapsamına girer. Davalı yüklenici tarafından davacı taşerona hitaben düzenlenen Antalya 10....
DAVA TÜRÜ : Menfi tespit Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı menfi tespit davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, davacı kiracı tarafından davalı kiraya veren aleyhine açılan menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Davalı tarafından ibraz edilen sözleşmenin 07.07.2000 tarihinde düzenlendiği sözleşmenin düzenlendiği yer konusunda sözleşmede bir açıklık bulunmadığı, ancak sözleşmenin ikinci sayfasının arkasında imzalı bulunan, “madde 5. cayma hakkı” başlıklı ve aynı sayfadaki 6. ve 7. madde başlıklı düzenlemelerden, davalının sözleşmenin ikinci sayfasının arkasında cayma belgesi düzenlediği, bundan da sözleşmenin kapıdan satış şeklinde düzenlendiği ve davacı iddiasının doğrulandığı anlaşılmaktadır. Zira satış, kapıdan satış olmasa idi davalı satıcının cayma belgesi düzenlenmesine gerek yoktu. Satıcının cayma belgesi düzenleme ihtiyacını duyması, satışın kapıdan satış olduğunu gösterir. Bu hususu davalı satıcının bilmediği de söylenemez. Ancak düzenlenen cayma belgesi 4077 sayılı yasanın 9. maddesi ile yasaya dayanılarak çıkarılan yönetmelik hükümlerine de uygun değildir. Cayma belgesi sözleşmenin ikinci sayfasının arkasına ve sözleşme metnine ilave edilmek suretiyle düzenlendiğinden geçersizdir....