Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı vekili, iş sözleşmesinin davalı tarafından feshinin söz konusu olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin süreli sözleşme olması sebebiyle süre sonunda sözleşmenin kendiliğinden sona erdiğini, bu sebeple davanın kıdem tazminatına hak kazanamayacağını beyanla davanın reddini savunmuştur. Mahkemece taraflar arasında belirli süreli iş sözleşmesi bulunduğu, sözleşmenin takip eden dönemde haklı bir sebep olmaksızın yenilenmediği bu sebeple davacının kıdem tazminatına hak kazanacağı gerekçesiyle kabulüne karar verilmiştir. Kararı davalı taraf temyiz etmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 120. maddesi gereği halen yürülükte olan 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14. maddesinde işçiye hangi hallerde kıdem tazminatı ödeneceği sayılmıştır. Bu hüküm, mutlak emredici olup, yorum yoluyla genişletilemez. Somut olayda, davacı, taraflar arasında imzalanan sözleşme içeriğine göre davalı bünyesinde belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışmıştır....

    KARAR Davacı, davalı şirket ile 9.9.2007 tarihinde yapılan sözleşme ile devre tatil hakkı sahibi olduğunu, ancak 12.6.2010 tarihli protokol ile sözleşmenin iptali ile ödenen 25.000 TL. nin iadesinin kararlaştırıldığını, ancak bedelin takibe rağmen iade edilmediğini ileri sürerek hasız itirazın iptali ile % 40 tazminata karar verilmesini istemiştir. Davalı, davalının protokol gereğince karşılıklı yükümlülükleri yerine getirmediğini savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, ile davalı şirket arasında devre tatil sözleşmesi imzalandığı ve 12.6.2010 tarihli protokol ile sözleşmenin feshinin kararlaştırıldığı ve taraflara karşılıklı yükümlülükler yüklendiği anlaşılmaktadır. Davalı, davacının otel inşaatında mermer işi yaptığını karşılıklı mahsuplaşmalar bulunduğunu davacının da yükümlülüklerini yerine getirmediğini savunmuştur....

      - K A R A R - Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 29.12.2004 tarihli Finansal Kiralama Sözleşmesi nedeni ile sözleşme konusu malların davalı şirkete teslim edildiğini, ancak davalının ödemeleri yapmaması üzerine davalıya ihtarname keşide edildiğini, davalının edimlerini ihtara rağmen yerine getirmediğini, sözleşmenin feshi nedeni ile taraflar arasındaki ilişkinin sona erdiğini belirterek, sözleşmenin feshinin tespiti ile sözleşmeye konu olan malların müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, davaya cevap vermeyip, yargılamaya da katılmamıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; taraflar arasında Finansal Kiralama Sözleşmesi imzalandığı ve davacı tarafından davalıya sözleşme konusu malların teslim edildiği, davalının finansal kiralama bedelini ödemediğinin saptanması üzerine bu davanın açıldığı, davalının bu durumun aksini ispat edemediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir....

        "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki sözleşmenin feshinin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. K A R A R Davacı, eczacı olduğunu ve davadışı Emekli Sandığı ile arasındaki sözleşmenin reçetelerdeki usulsüzlükler nedeniyle karşı tarafça feshedildiğini feshin haksız olduğunu ileri sürerek fesih işleminin iptali ile ve muarazanın giderilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, davalı tarafından davacı ile akdedilen protokolün tek taraflı olarak yapılan fesih işleminin iptaline yönelik olup muarazanın giderilmesi talebine ilişkindir....

          Mahkemece, toplanan delillere göre, sözleşmenin feshinin sözleşmenin taraflarca davaya konu edilebileceği, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş , hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 26.05.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            K A R A R Davacı,davalıdan 5.400 TL ödeyerek devre tatil satın aldığını,19.1.2015 tarihinde henüz tatil hakkını kullanmadan cayma hakkını kullanarak ödemelerinin tahsilini talep ettiği halde ödenmediğini bildirerek sözleşmenin feshinin tesbiti ile ödenen bedelin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı,cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece,davanın kabulüne karar verilmiş,hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı,davalıdan satın aldığı devre tatil sözleşmenin cayma hakkı kullanılmak suretiyle feshedildiğinin tesbiti ile ödemelerinin tahsili için eldeki davayı açmıştır.Mahkemece davanın kabulüne karar verildiği halde davacı taraf yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMUK’un 438/7 maddesi gereğince hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir....

              Mahkemece, yapılan yargılama sonunda; taraflar arasındaki 13.10.2003 tarihli sözleşmenin belirsiz süreli tek satıcılık sözleşmesi olduğu, fesih yoluyla sona erdirilebileceği, davalının feshinin hakkın kötüye kullanılması niteliği taşımadığı, feshin uygun olarak noterden keşide edilen ihtarname ile yapıldığı ihtarname ile bir aylık feshi ihbar süresi tanınmasına karşın sözleşmenin mahiyeti itibariyle üç ay olması gerektiği, ancak feshi ihbar süresine uymamanın yaptırımının sözleşmeye devam olmayıp, tazminat olabileceği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, taraflar arasında akdedilmiş olan 13.10.2003 tarihli sözleşmenin 08.11.2005 tarihinde hüküm ve sonuç doğuracak şekilde feshedildiğinin tespitine, davacının diğer istemlerinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir....

                Mahkemece, hem sözleşmenin feshinin, hem eksik ... bedelinin istenemeyeceğine, asıl amacın eksik ... bedelinin tahsili olduğuna ve bilirkişi raporuna dayanılarak eksik ... bedeli olarak taleple bağlı kalınarak 1.000,00 TL nin dava tarihinden faizi ile tahsiline, sözleşmenin feshi isteminin reddine karar verilmiş ; hüküm,davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Davacı, akde aykırılık nedeni ile akdin feshi ile eksik ... bedelinin tahsili talebi ile eldeki davayı açmıştır. Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi davacı, BK 96 vd maddeleri uyarınca hem akde aykırılık nedeniyle sözleşmenin feshini, hem de bundan kaynaklanan müspet zararının tazminini isteyemez. Çünkü sözleşme fesih edilerek geçersiz olduktan sonra , artık sözleşmeye dayanılarak borcun yerine getirilmemesinden kaynaklanan zarardan söz edilemez....

                  -KARAR- Davacılar vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında bayilik sözleşmesi yapıldığını, sözleşmenin imzalanması için ipotek tesisinin şart koşularak davalı şirket yetkileri tarafından sözleşmenin sonradan imzalanacağının kendilerine bildirildiğini, sözleşme gereğince ipotek tesis edilmesine karşın sözleşmenin davalı şirket yetkilileri tarafından imzalanmadığını, buna rağmen davalı şirket tarafından müvekkili şirket adına sözleşmede kararlaştırılan edimlerin kısmen yerine getirildiğini, ancak gönderilen emtiaların ifasında yaşanan sıkıntıların tüm görüşme taleplerine karşın çözülmediğini, ayrıca davalı tarafından keşide edilen ihtarname ile müvekkiline ana bayi olmadığının bildirildiğini, gönderilen emtiların faturalarında ana bayi gibi indirim yapıldığını belirterek taraflar arasında tesis edilen sözleşmenin feshini, konusuz kalan ipoteklerin fekkini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir...

                    Davacı bu davayı açarak, fesih işleminin iptalini istemiştir. 2009/6474-2010/80 Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi haklı olmakla birlikte, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 1618 adet kesilmiş ilaç küpüründen 41 tanesinin üzerinde şahıs ismi yazılı olduğu, geri kalan 1577 adet küpürde isim bulunmadığı ve bunların değerinin 11.223,92 YTL olduğu belirtilmiştir. Sözleşmenin 6.3.9 maddesi gereğince küpür bedelinin beş katı tutarında cezai şarta karar verilirken, kime ait olduğu anlaşılamayan 1577 adet küpür bedelinin değeri olan 11.223,92 YTL üzerinden hesaplamanın yapılması, gerekir Mahkemece yazılı şekilde 1618 adet küpür değeri üzerinden cezai şartın hesaplanması sözleşmenin 6.3.9. Maddesine aykırı olup, bozma nedenidir....

                      UYAP Entegrasyonu