Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir." hükmü uyarınca alıcının sözleşmeden dönme hakkını kullanması nedeniyle durumun bunu haklı gösterip göstermediği değerlendirilerek, satılanın onarılması veya satış bedelinin indirilmesi gerekip gerekmediğinin de tartışılıp değerlendirilmesi gerekirken, bu hususta bir araştırma ve değerlendirme yapılmadan karar verilmiştir. Ayrıca AAÜT'nın 10/4. Maddesindeki "Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir." düzenlemesine istinaden reddedilen maddi ve manevi tazminat talebi bakımından ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmemesi de doğru olmamıştır....
-TL manevi tazminat talep edilmiştir. Davalılar asıl ve birleşen davalarda ilk derece yargılama makamına sunmuş oldukları yanıt dilekçeleri ile usuli ve esasa ilişkin gerekçelere dayanarak davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır....
Davalı, tüketici hakem heyetine başvurarak malın ayıplı olduğu iddiasıyla sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talebinde bulunmuş, davacı üretici şirket ise sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talebinin muhatabının tarafı olmadığını, üretici firma olduğunu ve satıcıya karşı ileri sürülmesi gerektiğini savunarak tüketici hakem heyeti kararının iptalini istemiştir. Uyuşmazlık; malın ayıplı olmasından kaynaklanan sözleşmeden dönme ve bedel iadesi seçimlik hakkının satıcı dışındaki üretici firmaya karşı ileri sürülüp sürülmeyeceği noktasında toplanmaktadır. 6502 sayılı yasanın 11....
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre, davacının sözleşmeden dönme iradesini açık şekilde gösterip, ödediği paranın iadesini istedikten sonra cezai şart talep edemeyeceğini, karşı dava yönünden de tazminat koşulunun oluşmadığı gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmede, davacının logo göndereceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı ve sözleşmenin feshinde davalı-karşı davacının kusurlu olduğu mahkemenin de kabulündedir. Davacı 02.09.2003 tarihli ihtarnamede sözleşmeyi fesh etmiş ve sözleşmenin 9. maddesinde belirtilen cezai şart talebini saklı tutmuştur. Bu yön üzerinde durulup, deliller yeterince değerlendirilmeden yazılı şekilde asıl davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 11.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi. Aslı gibidir....
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince taraflar arasındaki uyuşmazlığın hatalı tespit edildiğini, davanın 6502 sayılı kanun kapsamında çözümlenmesi gereken konut teslimine davet edilen alıcının bu davetten sonra sözleşmeden dönme hakkının bulunup bulunmadığına ilişkin olduğunu, davacının sözleşmeden kendi iradesi ile sebep göstermeksizin dönmesi nedeniyle, %2'lik kesinti yapılıp yapılmayacağının tartışılması gerektiğini, yerel mahkemece Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulandığını, davacının sözleşmeden dönmesinin kötü niyetli olduğunu, davacı alıcının teslime davet edildikten sonra sözleşmeden dönme hakkını kullanması Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen hakkı kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, müvekkili şirket tarafından davacıya Beşiktaş 16....
Davacı, bağımsız bölümün süresinde teslim edilmemesi nedeni ile sözleşmeden dönme, ödenen bedelin iadesi, konut kredi sözleşmesinin feshi, ödenen taksitlerin faizi ile iadesi, konuttaki ipotek şerhinin kaldırılması ve kira kaybının tahsili istemi ile eldeki davayı açmıştır. 15.01.2015 tarihli celsede davacı vekili; öncelikli taleplerinin sözleşmeden dönme olduğunu, aksi halde yoksun kalınan kira bedelinin tahsilini istediklerini bildirmiştir. Mahkemece, teslimden itibaren süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığından sözleşmeden dönme hakkının kullanılamayacağı, ancak yoksun kalınan kira kaybının istenebileceği gerekçesi ile diğer taleplerin reddine, yoksun kalınan kira kaybının davalılardan tahsiline karar verilmiştir....
Manevi tazminat yönünden; Davalı tarafından ayıplı lazer epilasyon uygulaması yapılarak davacının vücudunda yanıklar oluşmasına neden olduğu ceza dosyası ve adli tıp kurumu raporları ile dosya kapsamına göre sabittir. Bu durumda, davacının manevi tazminat talep edebilmesi mümkün ise de, tayin edilecek manevi tazminat miktarının somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 56. maddesindeki özel haller dikkate alınarak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, Ticari satımdan kaynaklı tazminat davasıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının davalıdan almış olduğu maske üretim makinelerinin ayıplı olup olmadığı, varsa ayıbın gizli olup olmadığı, ayıbın neyden kaynaklı olduğu davacının sözleşmeden dönme hakkının olup olmadığı, davacının mahrum kaldığı kar olup olmadığı varsa miktarının belirlenmesi noktalarında toplanmaktadır. Mahkememizce uyuşmazlığın çözümü hususunda bilirkişi incelemesine karar verilmiş, bilirkişi raporu alınmıştır. Mahkememizde görülmekte olan yukarıda esas ve karar numarası yazılı tazminat davasının 30/05/2023 tarihli duruşmasında, davanın taraflarca takip edilmemesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olup; bu tarihten itibaren de üç (3) aylık yasal süre içerisinde taraflarca yenilenmemiş olduğundan, HMK 150/5. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına ilişkin aşağıdaki karar oluşturulmuştur....
Ayıp halinde alıcının hakları 6098 sayılı TBK'nın 227- (1) maddesinde; "Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, İmkan varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme" olarak sayılmıştır. Alıcının genel hükümlere göre tazminat hakkının saklı olduğu da hüküm altına alınmıştır (m.227/1). Eldeki uyuşmazlıkta, davacı seçimlik haklarından sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talep etmiştir. Bu talebin sözleşmenin tarafı olan davalıya karşı ileriye sürebildiği gibi yukarıda anılan hüküm gereğince davalı satıcı satılanda bilmediği ayıplardan da sorumlu olduğundan mahkemenin davayı husumet yokluğu nedeniyle reddetmesi doğru olmadığından, istinaf isteminin kabulü ile kararın kaldırılması gerekmiştir....
GEREKÇE: Dava; davalıdan satın alınan jeneratörün ayıplı olduğu iddiasıyla sözleşmeden dönülerek ödenen bedel 7.000 -TL nin iadesi istemine ilişkindir. 6098 sayılı TBK'nın Satım sözleşmesinde alıcının seçimlik hakları başlıklı 227. maddesinde; “satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı;1-Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, 2-Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, 3-Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, 4- İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme hakkına sahiptir. Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır. Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir....