Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Soyadı yazımı ile ilgili yasa 2.1.1935 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Soyadı yazımı istenilen... bu yasanın yürürlük tarihinden önce 10.12.1929 tarihinde vefat ettiğine göre soyadı olmadan önce öldüğü açıktır. Davacının bu yöne ilişkin istemi açıklanan nedenle reddedilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi yasaya aykırıdır. Bu yön bozma nedeni ise de yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün, HUMK.nun 438/VII maddesi gereğince düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bent uyarınca tüm parsellerdeki paydaş .... kızı...’ ye soyadı olarak yazılan “.....” sözcüğünün hükümden çıkarılmasına ve hükmün DÜZELTİLMİŞ BU ŞEKLİ İLE ONANMASINA, 6.4.2006 gününde oybirliği ile karar verildi....

    Davacı ... sicilinde 79 ada 401.402, 370 Ada 11, 371 ada 15, 378 Ada 18, 908 ada 1, 409,879,1172,1273,1191,1241,1275 ve 1276 parsel numaralarda kayıtlı taşınmazın paydaşlarından olan ....soyadı “... olmasına rağmen bu soyadının tapu siciline geçilmediğini bildirerek yargı hükmüyle soyadının sicile yazılmasına karar verilmesini istemiştir. Talebin hukuken kabul edilebilmesi için ....’ye ait şahsi hal sicilinde de istenen soyadının yazılı olması gerekir. Dosyaya getirtilen Örencik mahallesi Hane 12’ye ait sicil örneğinde davacı murisi Nadiye’nin 1940 yılında öldüğü yazılı olmasına rağmen soyadının mevcut bulunmadığı anlaşılmaktadır. Adı geçen kişinin varislerini gösterir veraset belgesi verilirken de soyadı olmaksızın varislerinin belirlendiği anlaşılmaktadır.b..ye şahsi hal sicillerinde soyadı yazımı sağlanmadan tapu sicilinde adı geçen kişiye soyadı yazımı yasaya aykırıdır. Davanın reddi yerine uygun düşmeyen gerekçeyle kabulü doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir....

      nın velayetinin kendisine verildiğini, çocuğun sürekli davacı anne ile yaşadığını, babasının soyadı olan Kalaycı soyadını taşımak istemediğini belirterek oğlunun Kalaycı olan soyadının Teksin olarak değiştirilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. 4721 Sayılı Medeni Kanunun 321. (önceki 743 Sayılı Yasanın 259.) maddesi hükmüne göre doğru nesepli çocuk babanın (ailenin) soyadını taşır. Boşanma veya ölüm üzerine velayetin annede olması soyadında herhangi bir değişikliğe neden olamaz. Babanın soyadı veya çocuk reşit olduktan sonra kendi soyadı usulüne uygun olarak açacağı bir dava sonunda verilecek kararla değişmedikçe, çocuğun da soyadı değişmez. Bu durumda somut olayda olduğu gibi ananın velisi bulunduğu küçük ...'nın soyadının değiştirilmesi konusunda açtığı davanın reddi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir....

        Ayrıca, Dairemizin daha önceki bozma ilamında da belirtildiği üzere getirtilen nüfus kayıtlarından, tapu maliki olduğu iddia edilen davacının murisi “... oğlu Yonus’un” 25.06.1934 tarihli ve 2525 sayılı Soyadı Kanununun yürürlüğe girmesinden önce 01.02.1929 tarihinde öldüğü ve soyadı bulunmadığı, yine tapu maliki olduğu iddia edilen davacının murisi “... kızı ...” soyadı almadan 21.01.1936 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Bu nedenle, nüfus kayıtlarında soyadı bulunmayan bir kişinin tapu kaydına soyisminin yazılması mümkün değildir. Ancak, tapu malikleri “... oğlu ...” ile “... kızı ...”nin davacının murisleri ile aynı kişi olduklarının kanıtlanması halinde “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince bu yönde bir tesbit kararı vermekle yetinilmesi gerekir....

          a bırakıldığı anlaşılmaktadır. 2525 sayılı Soyadı Kanununun 4.maddesinin ikinci fıkrasının “evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği soyadı alır” şeklindeki birinci cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinden sonra bilhassa boşanmalar sebebiyle somut olayda olduğu gibi zaruri nedenlerle velayetin anneye bırakılması hallerinde velayet hakkına sahip annelerin çocuklarına kendi soyadlarını vermek için bir çaba içine girip bu tür soyadı değişikliği davalarını açtıkları görülmektedir. 2525 sayılı Kanunun 4.maddesindeki düzenlemenin, Yasanın genel gerekçesinden de anlaşılacağı gibi Soyadı Kanununun, ilk defa soyadı alınması ile ilgili olduğu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki hüküm karşısında, bu kuralın günümüzde sadece bazı istisnai durumlarda uygulanabilmesinin söz konusu olduğu Anayasa Mahkemesince de kabul edilmektedir....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki soyadı değiştirilmesi istemine ilişkin davada İstanbul 1. Aile ile 7. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi gereği düşünüldü: K A R A R Dava, soyadı değişikliği istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacının bir süredir boşandığı eşinin soyadını kullandığı, ancak, eldeki dava ile soyadını değiştirip kızlık soyadını kullanmak istediği gözlenmektedir. Davacının istemi T.M.Y.'nın 27. maddesinden kaynaklanmakta olup, T.M.Y.'nın 173. maddesi kapsamında değirlendirilemeyeceği anlaşılmakla yalnızca soyadı değişiklliğine ilişkin uyuşmazlığın genel hükümlere göre, asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.Y.U.Y.’nın 25. ve 26. maddeleri gereğince İstanbul 7....

              Mal Müdürlüğü'ne tebliğine ilişkin belgede bir imza bulunmakta olup; mevcut olan bu imzanın kime ait olduğu anlaşılmadığı gibi, tebligat kalemde yapılmış ise kalem personelinin adı, soyadı ve tebliğ tarihi de yazılmamıştır. Temyiz süresinin hesaplanması için belirtilen nedenler ve tarih önemli olduğundan kendisine tebliğ yapılanın adı, soyadı, sıfatı ve tebliğ tarihinin tebligatı yapan personelin adı ve soyadı ile ünvanının belgelere uygun olarak yazılarak ve nedeni de açıklattırılarak gönderilmesi, 2-Ayrıca, dava konusu 140 ada 3 nolu parsele ilişkin tapu kaydı ve varsa tüm tedavüllerinin Tapu Müdürlüğü'nden getirtilerek dosyaya eklendikten sonra gönderilmesi için dosyanın Yerel Mahkemeye İADESİNE, 05.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                Çocuğa soyadı konulması, ad konulmasından tamamen farklıdır. Çünkü, soyadı aile içerisinde yer alan bireyleri birbirine bağlayan ve o aileyi diğer ailelerden ayırmaya yarayan bir simgedir. Bu bağlamda, çocuğa soyadı konulmasından değil çocuğun soyadı kazanmasından söz edilir. Zira, ana ve babanın velayet hakkı kapsamında çocuğa soyadı koyma hak ve yetkileri yoktur. Çocuğun soyadını, soybağı belirler. Çocuğun hangi soyadını alacağı konusunda Türk Medeni Kanununun 321. maddesinde, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 28. maddesinde Soyadı Nizamnamesinin 15. maddesinde ve Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte düzenlemeler mevcuttur. Bu düzenlemelere göre; çocuk soyadını, evlilik birliği içinde doğmuş ise, ailenin yani babanın, evlilik birliği dışında doğmuş, babayla soybağı kurulmamış ise ananın, soybağının ana ve babanın sonradan evlenmesiyle veya tanıma yahut mahkeme kararıyla, yani babalık hükmüyle kurulmuş ise babanın soyadını almaktadır....

                  Türk Medeni Yasasının öngördüğü "haklı neden" bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri; ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve yasanın buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun saptanmasıyla sınırlı olmalıdır. 2525 Sayılı Soyadı Yasası'nın 3. maddesinde yabancı ırk ve millet isimlerinin soyadı olarak kullanılamayacağı belirtildikten sonra bu kanuna göre çıkartılmış bulunan 2891 Sayılı Soyadı Nizamnamesinin 7.maddesinde “yabancı ırk ve ulus adları soyadı olarak kullanılamaz”, yine aynı Nizamnamenin 5.maddesinde de “yeni takılan soyadları Türk dilinden alınır” hükümlerine yer verilmiştir....

                  Türk Medeni Yasasının öngördüğü "haklı neden" bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri; ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve yasanın buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun saptanmasıyla sınırlı olmalıdır. 2525 Sayılı Soyadı Yasası'nın 3. maddesinde yabancı ırk ve millet isimlerinin soyadı olarak kullanılamayacağı belirtildikten sonra bu kanuna göre çıkartılmış bulunan 2891 Sayılı Soyadı Nizamnamesinin 7.maddesinde “yabancı ırk ve ulus adları soyadı olarak kullanılamaz”, yine aynı Nizamnamenin 5.maddesinde de “yeni takılan soyadları Türk dilinden alınır” hükümlerine yer verilmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu