Kısa vadeli sigorta kollarına tabi olan sigortalılar, kanunlarda kendilerine tanınan hakları elde edebilmek için hukuki yararları bulunmak şartıyla tespit davası açabilirler. Dava “iş kazası sayılması gerektiğinin tespiti” veya buna bağlı olarak sağlanan “yardımlara hak kazandığının tespiti” istemi şeklinde olacaktır. Sigortalıların sosyal sigorta hakları ile ilgili olarak açtıkları tespit davaları somut bir olaydan doğan hukuki ilişkinin tespiti olduğundan aynı zamanda eda davası niteliğinde olup verilen tespit kararını Kurum uygulamak zorundadır. Mahkemece verilen tespit kararı sonucu Kurum, idari bir işlem ile tespit kararını gerçekleştirmekte ve sosyal sigorta yardımlarını yapmaktadır. Hukuki yarar, 6100 sayılı HMK madde 114/1-h bendine göre dava şartıdır. Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Dava sonucunda davacı lehine hukuki bir sonuç elde edilmesi gerekir, aksi halde dava açmada hukuki yarar olmaz....
Öte yandan 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 55. maddesinde, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” düzenlemesine yer verilmiştir. Adalet Komisyonunun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri, teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez....
ile davalı, Sosyal Güvenlik Kurumu aralarındaki tespit davası hakkında Ankara 7. İş Mahkemesinden verilen 02.10.2007 gün ve 843/375 sayılı hükmün, taraflar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu. K A R A R Davacının 07.06.1995, 25.07.1995, 25.07.1995 tarihlerinde icra yolu ile prim ödemeleri ile ilgili olarak, ... Osmaniye İl Müdürlüğünün 27.01.2006 tarih ve B.13.1.BKG.4.80.00/19494-3328 sayılı yazılarında sözü edilen icra dosyalarının takip numaraları davacıdan ve ilgili kuruluşlardan sorularak dosya noları tespit edildiğinde bu dosyaların istenerek eklendikten sonra gönderilmek üzere dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, 27.10.2008 gününde oybirliği ile karar verildi....
Sigortalılığa ilişkin “hizmet tespiti” davaları, sosyal güvenlik hakkına ilişkin olarak ortaya çıkan davalardır. Kanuni dayanağını 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 6. ve 79/10. (5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu açısından ise 86/9. ) maddelerinden almaktadır. Sözü edilen 6. madde de çalıştırılanların, işe alınmaları ile kendiliğinden sigortalı olacakları, sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği belirtilmiştir. Anılan kanunun 79/10. maddesinde ise sigortalıların, çalışmalarının tespiti ile ilgili dava açabilecekleri hükme bağlanmıştır. Bu bakımdan, hizmet tespitine ilişkin davalar sosyal güvenlik hakkı ve kamu düzeni ile ilgili olup, kişi iradesi belirleyici etkiye sahip değildir. İçerisinde bulunduğu kanuni statünün belirlediği durum doğrudan dikkate alınır. Bu sebeple hakim, kendiliğinden araştırma yapma yetkisine sahiptir....
Sosyal Güvenlik Uyuşmazlıkları Yargıtay Kararları Değerlendirme Tebliği). 12.Sosyal güvenliğin finansmanı genel olarak dünyada işçi, işveren ve devletten tahsil edilen prim veya katkı payları ile sağlanmaktadır. Sosyal güvenlikte prim, işçi ve işverenden tahsil edilen ve genelde hak edilen ücretin belli bir oranı üzerinde alınan bir finansman kaynağıdır. Sosyal sigorta primi, kanunun kendilerine karşı güvence sağladığı sosyal risklerden birinin gerçekleşmesi halinde yapılacak sigorta yardımları ile kurum giderlerinin karşılığı olarak kanuna göre belirlenen oranlar üzerinden sigortalının kazancından bir meblağ üzerinden alınan parayı ifade eder. 5510 sayılı Kanunun 79. Maddesi uyarınca prim gelirleri iki alanda kullanılmalıdır. Bu düzenleme emredici bir kuraldır. Buna göre prim gelirleri; a) Sigorta kollarının gerektirdiği yardım ve ödemeler ile b) Kurumun yönetim giderlerinde kullanılmalıdır (Güzel/Okur/Caniklioğlu. Sosyal Güvenlik Hukuku. Yenilenmiş 17....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 05/07/2022 NUMARASI : 2020/134 ESAS 2022/136 KARAR DAVA KONUSU : Tespit (Sosyal Güvenlik Hukuku İle İlgili Tespit Davaları) KARAR : İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gelmiş olmakla dosya incelendi, yapılan müzakere sonunda gereği düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Şubat 2017 tarihinde davalı işyerinde çalışmaya başladığını, müvekkilinin davalı tarafından sigorta bildiriminin yapılmadığını öğrenmesi üzerine bildirimin yapılmasını talep ettiğini ancak tüm taleplerine rağmen sigorta bildiriminin yapılmadığını, bu durumun devam etmesi üzerine müvekkilinin SGK'ya başvurduğunu ve şikayette bulunduğunu, bu nedenlerle müvekkilinin davalı şirkette dönemlere göre değişen net asgari ücretin 1,5 katı net ücret ile son olarak aylık asgari ücret ile 01/02/2017- 30/07/2019...
Sosyal güvenlik hukukunun ilgi alanı kamusal olup, otoritesi kamu düzenini ilgilendirmektedir. Bu nedenle sosyal güvenlik hukuku ile ilgili yasalar yürürlüğe girdiği tarihten itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurur. 5510 sayılı kanun prim alacaklarının tahsilinde 506 sayılı kanunda yer almayan yeni bir düzenleme getirmiştir. Kamusal niteliği gereği sosyal güvenlik hukuku ile ilgili yasalar yürürlüğe girdiği anda hukuksal sonuçlarını doğurur. Öte yandan Medeni Kanunun dürüst davranma başlıklı 2. Maddesinde yer alan ve maddenin düzenleniş amacı olan dürüstlük kuralı da gözönüne alınmalıdır. Madde herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılması hukuk düzeni korumayacağı gibi hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi de birlikte gözetildiğinde 5510 sayılı yasanın 8....
İş kazasından kaynaklı tazminat davalarının görülmesi için ön koşul zararlandırıcı olayın Kurumca iş kazası niteliğinde olduğunun tespit edilmesidir. İş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanını doğrudan ilgilendirmekte olup tazminat davasında ise Kurum taraf değildir. Yine bu davalarda hükmedilecek maddi ve manevi tazminat tutarlarını etkileyeceğinden, sigortalıdaki meslekte kazanma güç kayıp oranının da hiçbir kuşku ve duraksamaya yol açmayacak bir biçimde belirlenmesi gerekmektedir. Öte yandan 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 55. maddesinde, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” düzenlemesine yer verilmiştir....
sahip bulunduğu, Sosyal Güvenlik Kurumu görevlilerince boşanan eşlerin fiilen yaşadıklarının tespit edilmesinin kişinin maddi ve manevi varlığının gelişimini engellendiği” hususları belirtilmiştir....
Nitekim 5510 sayılı Kanunun 19.maddesi gereğince iş kazası veya meslek hastalığı sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az % 10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalı, sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanır. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 55. maddesinde, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir....