Taraflar arasındaki Belçika'da ikametgah başlangıç tarihi olan 05.11.1991 tarihinin sigorta başlangıç tarihi olarak tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA Davacı vekili, Belçika'da ikametgah başlangıç tarihi olan 05.11.1991 tarihinin sigorta başlangıç tarihi olarak tespitini talep etmiştir. II....
Mahkemece, duruşmanın 18.09.2014 günlü oturumunda tefhim edilen kısa karar ile "Davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, davacının Türkiyedeki ilk sigorta başlangıç tarihinin 01/10/1985 tarihi olduğunun tespitine” karar verilmiş ise de gerekçeli kararda "Davanın kabulüne, davacının Türkiyedeki ilk sigorta başlangıç tarihinin 01/10/1985 tarihi olduğunun tespitine," karar verildiği anlaşılmaktadır. Hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği karar, esas karar olup, sonradan yazılan gerekçeli kararın bu karara aykırı olmaması gerekir. Oysa kısa karar ile gerekçeli kararın aykırı olduğu zaptın ve kararın incelenmesinden açıkca anlaşılmaktadır. Öte yandan konuyla ilgili 10.04.1992 günü ve 1991/7 Esas, 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gereği açıktır....
K A R A R 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2- Dava, davacının Almanya da ilk defa sigortalı işe başladığı tarih olan 01.01.2002 tarihinin Türkiye'de sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespiti ile davacının tespit edilen bu başlangıçı esas alınarak 3201 sayılı yasanın 5. Maddesi gereği ile 01.01.2002 tarihinden önceki hizmet sürelerini de borçlandığı dikkate alınarak Türkiye'deki ilk sigortalılık başlangıç tarihinin borçlandığı ve ödediği gün kadar geriye götürülerek tespiti ile aksine kurum işleminin iptali ve davacının 5510 sayılı yasanın 4/a ve 506 sayılı yasalar kapsamında tahsis talep tarihini takip eden aybaşı itibari ile yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davanın kabulü ile davacı ... TC Nolu ...'...
Davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 22.08.1983 olduğu kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabittir. Her ne kadar mahkemece, hizmet tespiti davaları ile kazanılan hizmetlerin kesinleşmeksizin tahsis talebinde değerlendirilemeyeceği belirtilmiş ise de, hizmet tespiti davalarında söz konusu hizmetlerin varlığına dair tespit yapıldığı, kesinleşmiş mahkeme kararı ile, Kurumun sigorta başlangıç tarihini kabul etmemesi hususunda haksız olduğunun ortaya çıktığı ve dolayısıyla sigortalılık başlangıç tarihin ilk tahsis talebinde dikkate alınması gerektiği belirgin olduğundan, 28.08.2012 tarihli tahsis talebine göre sigortalılık başlangıcı 22.08.1983 olduğu kabul edilmek suretiyle değerlendirme yapılması gerekmektedir. Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....
, işe giriş bildirgesindeki resmin davacıya aidiyetinin Dairemizin geri çevirme kararından önce 09/06/2017 tarihinde yaptırılan grafolojik inceleme ile saptanıldığı da anlaşıldığından, Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına göre sigorta başlangıç tarihinin tespiti davalarında işverene husumet yöneltilmesine gerek bulunmadığı da gözetilmek sureti ile, davalı kurum vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Hukuk Dairesinin 23.03.2022 tarih 2021/12920 Esas, 2022/4142 Karar sayılı kararında; 506 sayılı Kanun'un 108 inci maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, aynı Kanun'un 79/10 maddesi kapsamında bir günlük çalışmanın belirlenmesi davasıdır. Bu nedenle hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Ancak, hizmet tespiti davalarında işverene husumet yöneltilmesi zorunlu iken sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davalarında işverenin hasım gösterilmesi zorunlu değildir. Buna rağmen, işverenin davalı olarak gösterildiği durumlarda artık taraf sıfatı oluştuğundan hakkında hizmet tespiti davalarında olduğu gibi hüküm kurulması gerekmektedir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Davacı, yurtdışı sigorta başlangıç tarihinin Türkiye sigorta başlangıcı sayılmasına, tahsis talebini takip eden aybaşından itibaren emekliliğinin tespitine, biriken aylıkların faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi....
Sigortasına giriş tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıç tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. ... Sigortasına giriş tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıç tarihi olduğunun tespiti istemli davada; dava dosyası içerisinde tercümesi de bulunan ... Mercii yazısı ve ekindeki belgede; davacının, ... primlerini iade alarak, yurt dışı çalışmalarını tasfiye ettiği belirtilmektedir....
Somut olayda; Mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda davacının usulüne uygun olarak geçerli bir yurtdışı borçlanması yapmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de uluslararası sözleşmeye dayalı olarak sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti için yurt dışı borçlanması zorunlu değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 09.12.2015 gün ve 2015/10-783 E. 2015/2892 K.sayılı kararı da bu yöndedir) . Yapılacak iş, davacının yurt dışı sigortalılık başlangıç tarihinin Türkiye sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespiti isteminde hukuki yararı bulunduğunun kabulü ile davacının bu istemi hakkında olumlu ya da olumsuz yönde bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....
El halıcılığı dokuma işyerlerinde çalışan bir kısım sigortalıların hizmet tespiti veya sigorta başlangıç tarihinin tespiti davaları kabul edilmiş, Yargıtay onamasından geçerek kesinleşmiş ve bu kişilere uzun vadeli sigorta kollarından yaşlılık aylığı dahi bağlanmış iken bir kısım sigortalıların davalarının reddedilmesi, toplumdaki adalet anlayışını örseleyen, hukuki güvenlik ilkesini ihlal eden sonuçlara yol açacağından çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. II) Hukuki Güvenlik İlkesi: El halıcılığı dokuma işinin işverene ait atölye ve fabrika benzeri bir işyerinde, işverenin denetim ve gözetimi altında ve ona bağımlı olarak geçmesi durumunda yapılan işin hizmet akdi niteliğinde olduğu ve uzun vadeli sigorta kollarına tabi olacağı açık olup; bu sigortalıların uzun vadeli sigorta kolları kapsamında sayılmamalarını gerektirir gerçek ve makul bir neden olmadığından, Anayasal sosyal güvenlik güvenlik ilkesine aykırı Kanun hükmünün dar yorumlanması gerektiği kanaatindeyim....