Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava, anonim şirket olağanüstü genel kurulunda alınan kararların iptali istemine ilişkin olup, uyuşmazlık esas olarak sermaye arttırıma dair genel kurul kararının iptali noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, yukarıdaki dava özetinden de anlaşıldığı üzere, sermaye arttırımına ilişkin genel kurul nisabının TTK'nun 421/2. maddesindeki karar nisabına tabi olduğu, bu nedenle sermayenin tümünü oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin oybirliğiyle sermaye arttırım kararı alınabileceği, oyçokluğuyla alınan sermaye arttırım kararının yok hükmünde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, genel kurulda alınan karar sermaye arttırımına ilişkin olup TTK'nun 421/2.a bendinde belirtilen bilanço zararlarının kapatılması için yükümlülük ve ikincil yükümlülük koyan kararlardan değildir. Kaldı ki şirketin bilanço zararı da bulunmamaktadır....

    nin 422.400.000,00-TL bedelsiz sermaye artırımı kararına onay verilmesine ilişkin Kurul kararının iptali istemiyle açılan davanın, işlemi tesis eden idari merciin bulunduğu yer idare mahkemesi olan Ankara İdare Mahkemesi'nce çözümlenmesi gerekmektedir. KARAR SONUCU : Açıklanan nedenlerle; 1. DAVANIN GÖREV YÖNÜNDEN REDDİNE, 2. Dosyanın Ankara İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine, 21/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

      Davacının sermaye koyma borcu 18/01/2012 tarihinde Ticaret Siciline tescil edilen sermaye artırımından kaynaklanmakta olup bakiye sermayenin tescilinden itibaren en geç 3 yıl içinde ödenmesi ana sözleşmenin 6. maddesinin açık hükmü gereğidir. O halde bakiye sermaye borcunun vadesi 18/01/2012’den itibaren 3 yıl olup, bu süre 18/01/2015’te dolduğu, bu tarih itibariyle ...’ın temerrüde düştüğü, bunun üzerine şirket tarafından ...’a ödenmeyen sermaye taahhüt borcunun yatırılması için 13/01/2016 tarihli ihtarnameyle 1 aylık süre içinde borcun ödenmesine ilişkin çağrıda bulunduğu, Sicil Gazetesinde 08/02/2016 tarihli nüshasında sermaye taahhüdünü ödeme çağrısı yapılmış olduğu, bu çağrıya uyulmaması üzerine İzmir .......

        ın sermaye artış tarihinde şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olmadığını, müvekkili ...'nın 09.06.2004 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden ve şirket ortaklığından ayrıldığını, müvekkili ...'nın taahhüt ettiği sermaye artışını ödediğini, ...'nin şirkete el koymasıyla müvekkili ve diğer davalı hissedarlarla ilgisi bulunmadığını, el koyma gerekçesinde ... Bankın bu şirketin sahibi olduğundan bahisle ... Bank'ın ...'ye olan borçları nedeniyle el konulduğunu, el koyma kararına karşı müvekkillerinin ... aleyhine İstanbul 4....

          Dosya içeriğine göre, el koyma işlemi CMK hükümlerine uygun olarak yapılmış ancak el koyma koruma tedbiri nedeniyle tazminat verilmesini öngören CMK’nın 141/1-j maddesi gereğince el konulan çayların “korunması için gerekli tedbirlerin alınmaması” dolayısıyla davacının oluşan maddi zararları nedeniyle tazminata hak kazanacağı, ancak haksız el koyma nedeniyle manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gözetilerek davacı lehine manevi tazminata hükmedilmemesinde bir isabetsizlik görülmemiş, davacı yararına hükmedilen tazminat miktarına göre karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi nedeniyle tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir....

            Anılan maddeler ile ortakların sermaye borçlarını yerine getirme zorunluluğuna ve sermaye borçlarının ortaklardan tahsili usulüne ilişkin olarak çeşitli maddelerdeki (...’nun 405 ve devamı maddeleri gibi) düzenlemeler göz önüne alındığında ortaklar şirkete karşı sermaye borcunu ödemekle yükümlü olup, bu yükümlülüklerine uymamaları halinde şirkete tazminat isteme hakkı da tanınmıştır. Borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğu malvarlığı ile sınırlı bulunan anonim şirketlerin bu nedenle de sermayelerinin 3. kişiler için bir teminat ve şirketin mali gücünün ölçüsü yönünden de önemli bir gösterge niteliğinde olması nedeniyle şirket sermayesinin ödenmiş olması 3. kişilerin haklarını da etkileyen bir husustur. Öte yandan, bir şirketin devamını sürdürebilmesi ve ticari faaliyette bulunabilmesi için paraya ihtiyacı olduğundan ortakların şirkete karşı olan sermaye borçlarını yerine getirmemelerinin şirketi mutlak şekilde zarara uğrattığının kabulü gerekir....

              Mahkemece iddia, savunma, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, davalının davacı şirketin ortaklarından olduğu, 04.08.2001 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında, şirket sermayesinin 200.000,00 TL'den 500.000,00 TL'ye çıkartırılmasına karar verildiği, davalının bu toplantıya katıldığı ve sermaye artırımı yönünde olumlu oy kullandığı, ilgili Genel Kurul Kararında, artırılan sermaye payından davalının payına isabet eden sermaye miktarının 1/4'ünün tescil tarihinden itibaren en geç üç ay içerisinde, kalanının ise 12.07.2003 tarihinde ödenmesinin öngörüldüğü, sermaye koyma borcunun muaccel olacağı tarihin genel kurul kararında belirtildiği, şirket ana sözleşmesinde de bu hususta değişiklik yapıldığı, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda faiz hesabı yapılması için dosyanın bilirkişiye tevdii edildiği, alınan raporun usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalının ... 2....

                Oysa, sermaye koyma borcunun yerine getirilmesi için anasözleşmede kesin bir vade belirlenmediği gibi, gönderilen ödemeye davet ve ihtarnamelerde yer alan meblağ ile anasözleşmedeki sermaye borcu miktarlarının örtüşmediği, gecikme faizlerini de içerdiği anlaşılmaktadır. Keza ödemeye davet yazısının gönderildiği tarih itibariyle, şirketin kuruluşunun tesciline nazaran, sermaye koyma borcunun ödenmesi için konulan üç yıllık sürenin de henüz dolmadığı anlaşılmaktadır....

                  Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, sermaye koyma borcunun şirket ile ortak arasındaki iç ilişkiden kaynaklandığı, sermaye koyma borcu yönünden şirket ortağının şirkete göre üçüncü kişi sayılamayacağı ve şirket ortağına sermaye koyma borcundan dolayı haciz ihbarnamesi gönderilemeyeceği, ancak ortakların, şirkete şahsi borçları bulunması halinde, şirket ortağına İcra ve İflâs Kanunu 89/1’e m. dayalı haciz ihbarnamesi çıkarılabileceği gerekçesiyle direnme kararının değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü savunulmuşsa da yukarıda açıklanan nedenlerle bu görüşler Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir....

                    Dava sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının iptali davasıdır. Mahkemece red kararı verilmiş ise de 6102 sayılı TTK 462-2 hükmüne göre sermaye artırımını iç kaynaklardan karşılama olanağının gerçekten varolduğunun, onaylanmış yıllık bilanço ve yönetim kurulunun vereceği açık ve yazılı bir beyanla doğrulanması gerekmektedir. Beyanın şekli aynı kanunun 457. maddesinde belirtilmiş olup 457-2-b bendi gereği de yönetim kurulu tarafından iç kaynağın varlığı hakkında garanti verilmelidir. Beyanın amacı sermaye artırımı hakkında gerekli olan ve pay sahiplerine eksiksiz, doğru, açık şekilde bilgilerin verilmesidir. Bu nedenle beyan verilmeden ya da eksik ya da yanlış bilgiler içeren beyana istinaden iç kaynaklardan sermaye artırımına karar verilmesi hali genel kurul kararının iptal nedenidir....

                      UYAP Entegrasyonu