Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

sözleşmenin feshi nedeniyle ifa edilmeyecek süresine karşılık gelen kıstelyevm usulü ile hesaplanacak yatırımdan kaynaklanan alacağı bulunduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL cari borçtan kaynaklanan alacak, 10.000 TL cezai şart ve davacı tarafın yatırımından kaynaklanan 10.000 TL olmak üzere toplam 30.000 TL'nin işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir....

    Davacı tarafından keşide edilen fesih ihtarnamesinin tetkikinde akaryakıtın münhasıran davacı şirketten satın alınarak nihai tüketiciye satışının taahhüt edildiği, bu taahhüdün ve protokol gereklerinin yerine getirilmediği, ürün alım taahhüdünden kaynaklanan cezai şart alacakları akaryakıt alımından kaynaklanan cari borç ve erken fesih nedeni ile cezai şart alacaklarının ve yapılan yatırımlardan kaynaklanan alacakları bulunduğunun ifade edildiği, yapılan bilirkişi incelemesinde davalı bayinin sözleşmenin ifa edildiği iş yerine ilişkin ruhsatının 3. bir kişiye devri nedeni ile geçerliliğini kaybettiği, bu durumun sözleşmenin bayilik faaliyetinin bayi tarafından bizzat ifa edileceğine ilişkin 18. maddesine ve akaryakıt istasyonu ruhsatının iptali veya hükümsüz hale gelmesinin tek taraflı fesih nedeni olarak sayıldığı 21. maddesine aykırılık teşkil ettiği anlaşılmakla bayilik sözleşmesinin davacı tarafından süresinden önce haklı nedenle feshedilmiş olduğu kanaatine varılmıştır....

      Fakat elbirliği ortaklığına dahil paydaşlar arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmışsa iştirak bozulmamak kaydıyla satıcı elbirliği ortağının payının alıcı elbirliği ortağının payına ilave edilmek suretiyle satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı vardır. Eğer satışı vaad edilen taşınmaz tapusunda temliki tasarrufu engelleyen kayıt varsa veya 3194 sayılı imar Kanunun 18/son maddesi hükmüne aykırı şekilde satış vaadinde bulunulmuşsa veyahutta vade konu taşınmaz bir başka mahkemede mülkiyet uyuşmazlığına konu olmuşsa bu gibi hallerde de sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin, Türk Medeni Kanununun 1009 maddesi uyarınca tapunun beyanlar hanesine şerhi de mümkündür. Böylece, sözleşme alacaklısı, sözleşmeden kaynaklanan kişisel hakkını kuvvetlendi mis olur ve üçüncü kişilere karşı ileri sürebilme olanağını kazanır....

        Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir." şeklinde düzenlenmiştir....

        ın sözleşmede kefil olduğunu, davalı şirketin bayilik sözleşmesinin ayrılmaz parçası olan taahhütnameler ile yıllık 800 ton beyaz ürün alıp satmayı kabul ettiğini, davalının sözleşmedeki edimlerini eksik ifa ettiğini, müvekkilini zarara uğrattığını ileri sürerek, şimdilik kar mahrumiyetinden kaynaklanan zarara karşılık 5.000,00 TL, cezai şarta karşılık 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL'nin avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 09.03.2015 havale tarihli ıslah dilekçesi ile kar mahrumiyeti alacağını 60.000,00 TL'ye, cezai şart alacak miktarını ise 20.000,00 TL'ye yükseltmiştir. Davalılar vekili, bayilik sözleşmesinin müvekkili şirket yetkilisince boş olarak imzalanarak davacı şirkete verildiğini, davacı şirketin temsilcisi ...nin bayi adayı bilgileri tutanağının altına "ilk 5 yıl için sözleşmedeki satış taahhüdü dikkate alınmayıp yasal işlem yapılamayacağı" hususunun yazılarak imzalandığını savunarak, davanın reddini istemiştir....

          Diğer bir ifadeyle müsbet zarar, akdin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarar şeklinde de tanımlanabilir. Binaların bitirilmiş olması halinde getirmesi beklenen kira geliri kaybı, geciken ifa nedeniyle ifaya bağlı ceza (BK 158/II), seçimlik ceza (BK 158/I), eksik işler bedeli, kâr kaybı, gecikme tazminatı (BK 106/...) müspet zarar kapsamındaki alacak kalemlerindendir. Olumsuz zarar, sözleşmeden dönen alacaklının haklı olması halinde, kusurlu borçludan isteyebileceği zarardır. Her iki taraf da, haksız iseler, hiçbiri olumsuz zararlarının tazminini isteyemezler; sadece, birbirlerine kazandırdıkları yararlı şeylerin iadesini, nedensiz zenginleşme kurallarına göre talep edebilirler. Borçlu, alacaklının talep ettiği olumsuz zararı ödemek istemiyorsa, direnime (temerrüde) düşmekte kusurlu olmadığını kanıtlamak zorundadır. Aksi halde, zarardan sorumlu olur. Çünkü, yasa koyucu, burada borçlunun kusurlu olduğunu karine olarak kabul etmiştir....

            DELİLLER : Tapu kaydı, mimari proje, bilirkişi raporu, adi yazılı satış vaadi sözleşmesi, ödeme belgeleri ve delil listeleri sunulan ve toplanan tüm bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamı, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, adi yazılı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, gecikme tazminatı, olmadığı taktirde rayiç değerin tahsili istemine ilişkindir....

            Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 146. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “Dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmez. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Kişisel borç doğuran bir sözleşme olması nedeniyle satış vaadi sözleşmesinin geçerli olması için vaat borçlusunun satış vaadinin yapıldığı tarihte tapuda kayıtlı taşınmazın maliki olması gerekmez....

              Vaad alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Medeni Kanunun 716 (önceki Medeni Kanun 642) maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağının bulunması zorunludur. Elbirliği mülkiyetine (Türk Medeni Kanunu m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağı varlığı düşünülemez. Elbirliği ortaklarının birbirine yaptıkları satış vaadi sözleşmelerinde ise sözleşmenin ifa olanağı vardır....

                Hal böyle olunca elbirliği ortaklar arasında yapılan satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı vardır. Bu olgu gözden kaçırılarak davanın kabulü yerine reddi yolunda hüküm kurulması doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.3.2006 gününde oybirliği ile karar verildi....

                  UYAP Entegrasyonu