Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Satış vaadinde bulunanlardan ... kardeşi ... ...'a taksim sonucu intikal eden payı 20.01.1977 tarihli 259 yevmiye no’lu işlemle satın almış ve satış vaadi sözleşmesinde adına kayıtlı payı ve satın alma yolu ile edindiği payları ayrı ayrı belirterek satış vaadinde bulunmuştur. Tapu kayıtlarında davalıların murisi ...'in 13.04.1960 tarihinde satın aldığı ve adına tescil ettirmiş olduğu paylar bulunmaktadır. Ancak bu paylar intikal görmemiştir. Satış vaadi sözleşmesinde davalılar sadece tapuda adlarına kayıtlı payların satışını vaat etmişler, “murislerinden intikal edecek payların” satışını vaat etmemişlerdir. Satış vaadi sözleşmesinde davalılar tapuların intikali için ... isimli şahsı vekil olarak atamışlar ve sözleşme konusu tüm taşınmazlarda satışı vaat edilen hisseler tapuda bu vekil aracılığı ile 07.02.1980 tarihli 730 yevmiye numaralı işlemle davacıların murisi, satış vaadini kabul eden ... adına kayıt edilmiştir....

    Burada belirtilmesi gereken husus, satış vaadi sözleşmesine bir ayni hak olarak tapu sicilinde kayıtlı taşınmazlar ile kat mülkiyeti kütüğünde bağımsız bölüm olarak kayıtlı taşınmazlar ve henüz kadastrosu yapılmamış yerlerde mevcut zabıt defteri veya kayıt defterinde kayıtlı eski tapulu taşınmazlar konu olabileceğidir. Yine belirtilmelidir ki, satış vaadi sözleşmelerinin düzenlendiği tarihte vaat borçlusunun satış vaadi sözleşmesine konu edilen taşınmaz veya taşınmazların tapuda malik olması gerekmez. Önemli olan sözleşmeye konu taşınmazlarda vaat borçlusunun ifanın talep edildiği tarihte tapuda malik olmasıdır. Diğer taraftan, satış vaadi sözleşmeleri doğrudan işlemin tarafı olan gerçek veya tüzel kişiler tarafından yapılabileceği gibi bu sözleşmeler verilen yetkiye binaen temsilci, vekil ya da mümessil tarafından da yapılabilir....

      Gerçekten, kaynağını Türk Medeni Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen sözleşme türlerinden olup, mülkiyeti devir borcu yüklenen satıcı edimini yerine getirmezse edimin hükmen yerine getirilmesi vaat alacaklısı tarafından açılan davada istenebilir. Kural olarak, taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin satış amacı ile değil muvazaalı olarak yapıldığının savunulması her zaman olanaklıdır. Birleşen davanın hukuki dayanağı satış vaadi sözleşmesinin satış amacıyla değil muarazalı olarak yapılmış olması iddiasıdır. Kısaca ifade etmek gerekirse; muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır....

        Satış vaadi sözleşmesi gereğince satış bedeli ödendiğine ve taşınmazın davacıya zilyetliği de devredildiğine göre, mahkemece satış vaadinde bulunan...’ın dava konusu taşınmazdaki miras payları veraset belgesiyle belirlenerek davacı adına tesciline karar vermek gerekirken, usulüne uygun biçimde düzenlenen satış vaadi sözleşmesiyle yapılan satış vaadinin gerçek bir satış olmadığı, şahsi hak doğurmayacağından bahisle davanın reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 19.03.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

          Bu kısa açıklamalardan sonra somut uyuşmazlığa gelince; gerek 07.07.1958 tarihli satış vaadi sözleşmesi gerekse de 12.04.1962 tarihli satış vaadi sözleşmesi yasada belirtilen biçim koşullarına uygun ve geçerli olup satış vaadi sözleşmesine konu edilen taşınmazlara ilişkin talep ... doğuracağı tabidir. Ancak, karara dayanak yapılan satış vaadi sözleşmelerinin içeriği incelendiğinde, temyiz eden davalıların murisi ... ...'ın adı geçen sözleşmelerin tarafı olmadığı anlaşılmaktadır. 07.07.1958 tarihli satış vaadi sözleşmesinde davacılar murisi ... vaat alacaklısı, ... ... da vaat borçlusudur. 12.04.1962 tarihli satış vaadi sözleşmesinde ise davacıların murisi ... vaat alacaklısı, ... ise vaat borçlusudur....

            Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Gerçekten, Tapu Kanununun 26.maddesi uyarınca usulüne uygun olarak yapılan ve geçerliliği olan satış vaadi sözleşmesinin tapu kütüğüne şerhi olanaklıdır. Tapu kütüğüne şerh edilen satış vaadi sözleşmesi, bu sözleşmeyle kazanılan kişisel hakkı güçlendirir ve bu şerhle kazandığı hak satış vaadi alacaklısı tarafından sonraki maliklere karşı da ileri sürülebilir....

              Somut uyuşmazlıkta; dava konusu 10.04.2009 tarihli satış vaadi sözleşmesinden önce tarafların kabulünde olan tarihsiz ''protokol'' başlıklı belge incelendiğinde satış vaadi sözleşmesinin teminat amacı ile gerçekleştirildiği, gerçek amacın satış vaadi sözleşmesi olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemece, teminat amacıyla düzenlenen sözleşmenin geçerli olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 12.11.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

                Mahkemece, davalılardan ... ile davacı arasında düzenlenmiş bir satış vaadi sözleşmesi bulunmadığı gerekçesiyle ...’e yönelik davanın reddine karar verilmiş ise de dosya içerisindeki belge ve delillere göre dava konusu taşınmaz önceden (183 ada 19 sayılı parsel olarak) tarafların müşterek murisi ... adına kayıtlı iken murisin ölümünden sonra mirasçıları adına paylı olarak tescil edilmiş, paylı maliklerden ... dışındaki bir kısım paydaşlar tapudaki paylarını 16.07.1992 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile sağ eş ...’ye temlik etmişler, ... temlik aldığı paylarla birlikte kendi payını 23.02.1994 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle davacıya satmayı vaat etmiştir. Böylelikle davacının davalılardan ...’in payını temlik aldığı anlaşılmaktadır....

                  "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 2.11.2004 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 2.3.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı, 10.07.1978 tarih 4246 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile satışı vaad edilen 1073 parsel sayılı taşınmazdaki davalılar paylarının iptali ile adına tescilini talep etmiş, Davalı ... davayı kabul etmiş, diğer davalılar davaya cevap vermemiş, yerel mahkemece satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı bulunmadığı gerekçesi ile dava reddedilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir....

                    Noterliği'nin 29.07.1987 tarihli ... yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesi ile ... murisi annesi ...'ın ölümü ile kendisine intikal etmesi lazım gelen Yeniköy Mahallesi hudutlarındaki gayrimenkullerden hak ve hissesine düşecek olanın tamamını ...'a satmayı vaat etmiştir. ... Noterliği'nin 28.11.2012 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile de ..., ... Noterliği'nin 29.07.1987 tarihli ... yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesi ile sahibi bulunduğu gayrimenkulün tamamını alıcısı ...'a satmayı vaat etmiştir. Somut olayda; davacı, dava konusu satış vaadi sözleşmeleri gereğince ... Mahallesi, 1003 ada, 3 parsel sayılı taşınmazdaki ... adına kayıtlı 240/4480 paydan veraset ilamına göre davalılara intikal eden kısmının davacı adına tescilini talep etmiştir. Dava konusu payın 1003 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında ... kızı ... adına kayıtlı olduğu, 16.07.2014 tarihinde tapu kaydında yapılan düzeltme ile soyadı eklenerek ... kızı ... olarak tescil edildiği anlaşılmaktadır....

                      UYAP Entegrasyonu