Dosya içeriğine göre fesih tarihinde yürürlükte bulunan Toplu İş Sözleşmesinin 17. maddesinde işçinin 60 günü aşan bir süre ile tutuklanması halinde iş sözleşmesinin münfesih sayılacağının belirtildiği, davacının işyeri ile ilgili olmayan bir suçtan dolayı 26.3.2007-12.6.2007 tarihleri arasında tutuklandığı, tahliye olduktan sonra davalı işverence toplu iş sözleşmesinin 17.maddesi uyarınca tutukluluk süresinin 60 günü geçmesi nedeni ile iş sözleşmesinin münfesih sayıldığından söz edilerek işe başlatılmadığı anlaşılmaktadır....
Dosya içeriğine göre davacının 28.11.2005- 08.03.2021 davalı nezdinde çalıştığı, davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davacının davalı işyerinde 6 aydan fazla hizmet süresinin bulunduğu, iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğu, davacının işveren vekili konumunda bulunmadığı ve işyerinde 30’dan fazla işçi çalıştığı, bu bakımdan davacının iş güvencesi kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında davacının iş sözleşmesinin feshinin haklı veya geçerli nedene dayanıp dayanmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin 02/07/2020 tarihli Berrin Baran Eker Başvurusu (başvuru numarası 2018/23568 R.G. 20/10/2020 sayı 31280) kararında belirtildiği üzere asıl işverenin iş sözleşmesinin feshini talep etmesinin tek başına feshi geçerli hale getirmeyeceği, iş sözleşmesinin feshi sebebi olarak öngörülen olgunun, başka bir anlatımla davacının terör örgütüne üyeliği, irtibatı veya iltisakının bulunup bulunmadığının ortaya konması gereklidir....
İstek konusu dönemde işyerinde 1.1.1997-31.12.1998 tarihleri arasında yürürlükte olan 11. dönem toplu iş sözleşmesi yürürlükte olup, davacının aynı toplu iş sözleşmesinin 40/ IV maddesi hükmüne göre çalıştığı taraflar arasında tartışmasızdır. Anılan toplu iş sözleşmesinin ilgili hükmünde, “Bölgelerin istihdam şartlarına veya iş icap ve zaruretlerine göre Ek/1-b cetvelinde belirlenen işe giriş ücretleri ile işçi bulmak mümkün olmadığından işverenin olurunu almak kaydıyla daha yüksek günlük ücretle işçi alınabilir. Şu kadar ki, bu madde hükümlerine göre yapılacak ücret zamları, bu işçilerin almakta olduğu ücret üzerine uygulanmayıp, pozisyonuna göre Ek/1-b cetvelinde gösterilen işe giriş ücreti üzerine yapılır” şeklinde kurala yer verilmiştir. Davacı işçinin anılan hükme göre işe alındığı ve sendikaya üyeliği işverene bildirildiği halde toplu iş sözleşmesinin Ek/1-b maddesi yerine daha yüksek ücret ödendiği anlaşılmaktadır....
Diğer taraftan dosyaya yansıtılan emsal dosyalarda, sendika üyesi işçilerden de aynı şekilde iş sözleşmesinin feshinin istendiği, karşılıklı anlaşma imzalandığı, yapılan yargılamalar sonunda feshin sendikal nedenle işveren tarafından feshedildiğine karar verildiği, bu dosyalarda da tanıkların “işverenin sendikaya üyeliği öğrenince her birimizi ayrı ayrı odaya çağırarak tazminatlarımızı önümüze konulan belge imzalanırsa ödeyeceğini söyleyerek belge imzalattıklarını” beyan ettikleri anlaşılmıştır. Somut bu maddi hukuki olgulara, bir gün önce sendika üyesi olan işçiye irade fesadı altında iş sözleşmesinin feshedilmesi yönünde dilekçe ile sözleşmesinin bu talebi nedeni ile feshedildiği, talebin davacıdan geldiğinin kabul edilemeyeceği, ortada işveren feshi bulunduğu, feshin geçerli nedene dayanmadığı gibi, sendika üyeliğinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Davanın kabulü yerine yazılı ve hatalı gerekçe ile reddi hatalıdır....
Dairemizce, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti, geniş anlamda ücret içinde değerlendirilmemiş ve İş Kanununun 34 üncü maddesinde sözü edilen bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilemeyeceği kabul edilmiştir (Yargıtay 9.HD. 24.10.2008 gün 2007/30158 E, 2008/28418 K.). Bu itibarla, izin ücreti için yasal faiz uygulanmalıdır. Sözleşmenin feshi üzerine ödenmesi gereken izin ücretinden taktiri indirim yapılması doğru değildir. Yıllık izin hakkı Anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında izin hakkının bulunduğunun tespitini istemesinde hukuki menfaati vardır....
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece davalı tarafından davacının isteği üzerine tazminatları ödenerek iş sözleşmesinin sonlandırıldığı savunulmuşsa da, taraflar arasında karşılıklı anlaşmayla iş sözleşmesinin sona erdirildiğine ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı, kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesi ve işten ayrılış bildirgesinde işten çıkışının iş sözleşmesinin haklı neden olmaksızın işveren tarafından feshi olarak gösterilmesi karşısında feshin karşılıklı anlaşmaya dayanmadığı, aynı tarihte ve yakın tarihte sendika üyesi olduğu bildirilen başka işçilerin iş sözleşmesinin feshedildiği tespit edilmekteyse de iş sözleşmesinin feshinden önce davacının işverenin başka bir işçiyle misafirlerin duyabileceği şekilde kavga boyutuna varan tartışmaya girdiği olayın akabinde düzenlenen tutanak mümzilerinden tanık olarak dinlenenlerin de davalının savunmasını doğrular nitelikte beyanda bulundukları yaşanan tartışma sonunda iş sözleşmesinin feshedildiği karşısında feshin sendikal nedenlere...
tarihinde T3 15 yıllık kira sözleşmesinin 4....
Davalı vekili, taraflar arasında 31/08/2009 tarihli bayilik sözleşmesi ve 20/08/2009 tarihli kullandırma sözleşmesi akdedildiğini, bayilik sözleşmesinin sonlandırılmasını davacının talep ettiğini ve mağazayı 31/12/2014 tarihinde tahliye ve teslim edeceğini taahhüt ettiğini, söz konusu mağazaya ilişkin müvekkili ve dava dışı şirket arasındaki kira sözleşmesinin 06/11/2014 tarihi itibariyle fesh edildiğini, dava dışı şirketin müvekkili şirkete fesihten kaynaklanan 92.880,00 TL bedelli faturayı yansıttığını, faturanın 20/08/2009 tarihli kullandırma sözleşmesinin 7.b maddesine göre davacıya yansıtıldığını, davacının mali sıkıntılar nedeniyle sözleşmenin feshine sebebiyet verdiğinden kira sözleşmesinin bu nedenle feshedildiğini belirterek asıl davanın reddine ve %20'den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiş, karşı dava olarak davalıdan cari hesaptan kaynaklanan 21.689,92 TL alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte karşı davalıdan...
İlkayışığı kooperatifinde bulunan Hikmet Ayyıldız adına kayıtlı 200 m² dubleks daireyi teminat olarak davalıya devrettiğini, 15/08/2011 tarihinden itibaren kira sözleşmesinin yenilenerek devam ettiğini, son olarak 15/08/2014 tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesi imzalandığını, davacının taraflar arasında imzalanan 15/08/2014 tarihli kira sözleşmesinin müteselsil kefili olduğunu, bu nedenle davalı ile 15/08/2014 tarihli kira sözleşmesinin teminatı sözleşmesinin imzalandığını, davalının kira sözleşmesinin yasal olarak sona ermesi durumunda, kira sözleşmesine ilişkin hiçbir borcunun bulunmaması halinde kooperatif hissesi dairenin mülkiyetinin müvekkiline verileceğinin kabul ve tahhüt edildiğini, sözleşmeye Hikmet Ayyıldız'ın da muvafakatının olduğunu, Konya 3....
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle, davacının iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedilmesinin söz konusu olmadığını, davacının ise afaki beyanlarla iş sözleşmesinin sendika üyesi olması nedeniyle feshedildiği iddiasında bulunduğunu, ancak bu iddiasını ispatlayamadığını, işyerinde halihazırda sendikaya üye olup çalışmaya devam eden bir çok personel olduğunu, davacının iş sözleşmesinin İş Kanunu’nun 25/II uyarınca ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırı davranış nedeniyle feshedildiğini, iş sözleşmesinin feshi sürecinin sendikaya üye olma tarihinden önce başlamış olup feshin sendikal nedenlere dayandığı iddiasının mesnetsiz kaldığını, savunmalarının alınmasından sadece 4 gün sonra davacının sendikaya üye olmuş olup, iş sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar da üyesi olduğu sendika tarafından davacının üyeliğinin müvekkili işverene bildirilmediğini, müvekkili şirketlerin ayrı tüzel kişilikleri olup, aralarında organik bağ bulunmadığını, bu bağlamda hizmet süresinin birleştirilmesinin...