Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacının açtığı dava sonunda sözleşmenin feshine karar verildiği, bu hali ile davacının menfi zararlarını davalıdan talep edebileceği, menfi zararların ise, aktin ifa edileceğine güvenilerek yapılan masraf ve kaçırılan fırsatlar olduğu, dava konusu edilen yoksun kalınan kâr ve kâr payı tazminatı taleplerinin müspet zarar mahiyetinde olduğu, sözleşmenin ifa edileceğine ilişkin güven kapsamında davacı harcamasının bulunmadığı, feshedilen sözleşme nedeniyle kaçırılan bir fırsatın varlığının iddia ve ispat da edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir....

    HD 16.09.2020 gün ve 2020/1557 Esas 2020/2455 Karar sayılı kararı) Bu durumda mahkemece davacının kâr kaybına ilişkin isteminin reddine karar verilmesi doğru olup, menfi zarar kapsamında yapılan masraflar bakımından ise ilgili kurumlara ve sigorta şirketine müzekkere yazılması sureti ile masraf kalemlerinin davacı tarafça ilgilililerinden tahsilinin talep edilip edilmediği ve iadesinin söz konusu olup olmadığı noktasında yapılacak araştırma neticesinde menfi zarar kapsamındaki alacak miktarı konusunda karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın tümden reddine karar verlmesi doğru olmamış, kararın bu yönden bozulması gerekmiştir....

      DAVA Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekilleri ile davalı yüklenici kooperatif arasında 15.05.1997 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiği, yüklenicinin sözleşmede kararlaştırılan süre dolmuş olmasına rağmen henüz inşaatlara başlamadığını ve müvekkillerinden sözleşmeye dayalı olarak devraldığı arsa payını diğer davalı şirkete devrettiğini ileri sürerek arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili olarak feshini, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkilleri adına tescilini, davalıların taşınmaza yönelik müdahalesinin men’i ile arsa üzerindeki inşaatın kal’ini ve arsanın boş olarak teslimini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan zararlar için 10.000,00 TL’nin davalı yükleniciden tahsilini talep ve dava etmiş, menfi zarar talebini ıslah yoluyla 90.000,00 TL’ye arttırmıştır. II. CEVAP Davalı S.S ......

        Şu halde Mahkemece, sözleşmenin feshinde davacının kusurlu olup olmadığının belirlenmesi için ilgili idare mahkemesi ve kamu ihale kurulu kararları celbedilip gerekli görülürse bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken, fesih sebebine ve tarafların kusuruna ilişkin yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. 3-Öte yandan sözleşme, feshedildiği tarihe kadar ayakta olup, taraflarca ifa edildiğinden fesihin davacının kusurundan kaynaklanan bir sebeple yapılmadığının tespit edilmesi halinde de, davacının uğradığı menfi zararın, davacı tarafından sözleşme değeri üzerinden ödenen damga vergisi, karar pulu ve kamu ihale kurulu payının sözleşmenin ifa edilen kısmına oranlanarak bulunması gerekir. Diğer bir ifadeyle davacı, sözleşmenin ifa edilen kısmına göre ödemesi gereken damga vergisi, karar pulu ve kamu ihale kurulu payını talep edemez....

          Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s.427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır....

          Düzenleme kapsamına göre tazminat istenebilmesi için alacaklının zarara uğramış olması gerektiğinden, uğranılmış bir zarar karşılığı olmayan miktara tazminat olarak hükmedilemez. Burada zarar kapsamı net ve gerçek zarar olarak düzenlenmiştir. Net ve gerçek zarar, malvarlığındaki gerçek eksilmeyi ifade eder. Bu nedenle müspet zararın tazmini halinde malvarlığının ulaşacağı değerin, sözleşmenin ifası halinde malvarlığının ulaşacağı değeri geçmemesi gerektiği gözetilerek hesaplama yapılmalıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir. "Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir....

            Dava konusu olayda taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğundan sözleşmenin sona ermesi üzerine yüklenicinin talep haklarından biri de olumsuz zararın (menfi zararın) giderilmesi talebidir. Menfi zarar uygulanacağına ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin yerine getirilmemesi sonucu güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Olumsuz zararın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK'nın 125/III., B.K.106/II. maddesindeki genel düzenlemelerdir. Yargıtay içtihatları ve doktrinde eser sözleşmesinden dönülmesi nedeniyle uğranılan ve giderilmesi talep edilen olumsuz zararların sınırlı sayıda olmadığı kabul edilmekte; sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler, harçlar, posta giderleri, noter ücreti ve yapılmış bulunan imalâtın bedeli de menfi zarar kapsamında değerlendirilmektedir....

            Burada istenebilecek zarar da sözleşmenin feshedildiği tarihte yürürlükte bulunan, 818 sayılı BK'nın 108. maddesi gereğince olumsuz (menfi) zarardır. Sözleşmenin ifa edileceğine güvenmekten doğan zarar olarak tanımlanabilecek menfi zarar kapsamına; sözleşmenin kurulması ve işin görülmesi için yapılan masraflar ile daha elverişli koşullarda sözleşme yapma fırsatının kaçırılmış olmasından kaynaklanan zarar girer. Sözleşmede bu halde hesaplamanın nasıl yapılacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasında düzenlenen devre mülk sözleşmesinin iptali, ödenen bedelin ve senetlerin iadesi, menfi tespit, icra takibinin iptali istemine ilişkin olarak açılan davada ... 6. Tüketici Mahkemesi ve ... 2....

                Mahkemece, İstanbul Anadolu 3 Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/587 Esas sayılı dosyasında davacı şirketin davalı şirket ile Tekiz ürünlerinin bayisi olduğunun, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin varlığının ve ilişkinin her iki şirket kararıyla fesholunduğunun iddia edildiği, taraflar arasında bu sözleşmenin uygulandığı ve bu sözleşmeden kaynaklı borçlu olunmadığına dair menfi tespit davası açıldığı, buna göre davacı vekili beyanlarından ve dosya içeriğinden sözleşmenin varlığının ve içeriğinin kabul edildiği, tarafların sözleşme gereği işlemler yaptıkları, davacının sözleşmenin iptali isteğinin haksız olup dürüstlük ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu