Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....
Bölge Adliye Mahkemesince, somut olayda, davacı tarafından menfi tespit ve istirdat istemli davanın, davalı banka tarafından başlatılan Ankara 15. İcra Müdürlüğü'nün 2012/10838 Esas sayılı icra takip dosyasına karşı açıldığını, bu icra takibi ve dayanağı nedeni ile davacının davalıya borcu olmadığını ileri sürdüğünü, menfi tespit davasının açılmasına neden olan Ankara 15....
Menfi tespit davasından sonra karşılık dava veya ayrı bir dava olarak itirazın iptali davası açılması mümkündür (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 87-88, 119). İtirazın iptali davası, menfi tespit davasından daha geniş talepli bir dava olduğu için aralarında derdestlik anlamında bir ilişki bulunmamaktadır. Ancak menfi tespit davası ile itirazın iptali davasında alacağın var olup olmadığı, yani aynı vakıa tartışılacağı için farklı sonuçlar çıkmaması amacıyla iki davanın birleştirilmesi, davaların birleştirilmesi mümkün olmazsa duruma göre davalardan birinin bekletici mesele yapılması gerekir (Kuru, s.88, Akkan, M.: İcra Hukukunda Menfi Tespit ve İtirazın İptali Davası Arasındaki Derdestlik ve Kesin Hüküm İlişkisi, DEÜHFD 2010, Cilt 12, Sayı 2, s. 1-41)..." şeklinde tespit değerlendirmeler bulunduğu görülmüştür. Dosya kapsamı ve ... 8....
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2021/34 Esas KARAR NO : 2021/785 Karar DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 15/01/2021 KARAR TARİHİ : 19/10/2021 Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davalı ... ------- hissedarı olduğunu ---- bulunduğunu, Davalının davacıdan hiçbir hak ve alacağının bulunmadığını, davalının davacı hakkında icra takibi başlattığını ve ödeme emri göndermiş olduğunu ve bu takibin hukuka uygun bulunmadığını ve haksız olarak gönderildiğini belirttiklerini, bahse konu icra takibine konu borcu olmaması nedeniyle işbu davayı açmak zorunda kaldıklarını, Davacı ödeme emrinden --- itiraz edemediğini ve iş bu davayı açmak zorunda kaldığını, Davacının icra dosyasından davalı tarafından ---- ihtarnamesinin banka tarafından bildirilmesi üzerine bilgi sahibi olduklarını, Davalı --- alacağı bulunmamasına...
Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davada menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Asıl davada davacı vekili; müvekkili şirketin ... San. ve Tic. Ltd. Şti.'nin %50 ortağı olduğunu, şirketin üç ortaklı olduğunu, ...'nin 10 yıllığına şirketi ... veya ...'tan herhangi birinin imzası olması şartıyla temsile yetkili kılındığını, ... San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine davalı tarafından icra takibi yapıldığını ve takibin kesinleştiğini, şirket ortağı ...'...
Bu durumda, mahkemece; bonoya ilişkin menfi tespit isteminin konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kararın kesinleşmesi halinde bononun davacı tarafa iadesine ve davalının davanın açılmasına sebebiyet verdiği gözetilerek, yargılama giderlerinin HMK. nun 326. maddesi uyarınca taraflarının haklılık oranına göre hüküm altına alınmasına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile bonoya yönelik menfi tespit ve iptal istemlerinin reddi ile bono tutarı üzerinden davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
nun 5/A maddesi uyarınca; konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları yönünden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Anılan hükümde menfi tespit davaları sayılmamıştır. Yorum yolu ile de, menfi tespit davalarında arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğu sonucuna varılamaz. Kural olarak, [alacak ve tazminat] talep hakkının yerine getirilmesini sağlamak amacıyla bir dava açıldığı zaman, bu bir edim (eda, ifa) davası (Leistungsklage) olacaktır. Şu var ki, bütün dâvalar, edim dâvası gibi, karşı tarafın bir şey yapmaya ("verme"yi de içine alacak biçimde geniş anlamda kullanılıyor) veya yapmamaya mahkûmiyetini sağlamak amacıyla açılmaz. Bir tespit dâvasında veya yenilik doğurucu dâvada da dâvacının Usul Hukuku anlamında bir talebi vardır (örneğin bir sözleşmenin kesin hükümsüz olduğunun mahkemece tespit edilmesi veya bir ölüme bağlı tasarrufun iptali isteniyor)....
Kira sözleşmesinde idarenin tazminat sorumluluğa dair bir düzenleme olmadığı gibi sözleşmenin salt feshi ile kira ilişkisinin sona ermeyeceği, davacının taşınmazı temerrüt nedeniyle tahliye ettiği 08/10/2018 tarihine kadar kullandığı, gerek sözleşmenin feshi ve gerekse tahliye hususunda davacının kusurlu olduğu, davacının açıkca sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı sabit olmakla bu şekilde davacının müspet, menfi ve munzam zarar talep etmesinin haksız olduğu görülmektedir. Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları ile delillerinin dosya kapsamı ve yasalara uygun olarak değerlendirilerek verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Maddesinde Kiracı veya kiraya veren arasında yapılacak sözleşmenin imzalanması, sözleşmede öngörülen teminatların sözleşme eki olarak kiraya verene verilmesi ve kiraya veren ile kiracının yetkili elemanlarının birlikte yapacakları bir envanter tespitinden sonra otel, kiracıya teslim edileceğini, sayım sonucu tespit ve teslim edilen mobilya mefruşat, tesisat, işletme malzeme ve teçhizatı ile her türlü yiyecek ve içecek temizlik malzemeleri sözleşmenin ekini oluşturduğunu, arsanın, otelin ve müştemilatın halihazır dış durumunu gösterir fotoğraflar sözleşmenin eki niteliğinde olduğunu, ancak davalı kiraya veren tarafından bu hükme de uyulmamış ve işletmenin müvekkiline teslim edilmesi için yapılması gerekli olan envanter ve demirbaş eşya sayımı için müvekkili şirketçe bildirim yapılmasına rağmen davalı şirketçe hiçbir girişimde bulunulmadığını, müvekkili şirket tarafından tüm bu hususlardaki eksikliklerin gerek Türk Borçlar Kanunu gerekse de taraflar arasındaki sözleşme uyarınca tamamlanması...
Tüketici Mahkemesi ve İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava, devre mülk satış sözleşmesinin iptali ile menfi tespit istemine ilişkindir. İstanbul 3. Tüketici Mahkemesince, taraflar arasındaki sözleşmenin resmî şekil şartlarına uyulmadığı için geçersiz olduğu, 4077 sayılı Kanunun uygulanma olanağının bulunmadığı, davanın bu haliyle tüketici mahkemesinin görev alanına girmediği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından ise, uyuşmazlığın 4077 sayılı Kanun Kapsamında kaldığını belirtilerek görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur....