Kural olarak sözleşmenin haklı feshi halinde fesheden, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı BK'nın 106 ve 108. maddeleri uyarınca akdin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararın tazminini isteyebilir. Doktrinde hakim olan görüşe ve Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına göre burada oluşan zarar menfi (olumsuz) zarardır. Menfi zarar; sözleşmenin karşı tarafınca yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarardır. Kısaca bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların (giderlerin) tamamının, başka bir anlatımla karşı tarafın mal varlığına girmese bile o sözleşme sebebiyle cepten çıkan paradır. Müspet zarar ise, sözleşme sebebiyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi sebebiyle meydana gelen zarardır. Bu niteliği gereği müspet zarar daima ileriye dönük olup, bir beklenti kaybıdır. Kısaca, akdin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarardır....
T4 KARAR TARİHİ : 12/04/2023 Davalı tarafın istinaf başvurusu üzerine dairemize gelen dosya incelendi; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davacı ile davalı şirket arasında imzalanan daire satış sözleşmesinde yer alan edimleri davalının yerine getirmediğini, daire bedelinin daha önce alım satıma konu olan Işık Sitesi C Blok 14 numaralı daire ile takas edilmesi suretiyle ödendiğini, inşaatın yapımına dahi henüz başlanmadığını ileri sürerek sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesinden kaynaklanan müvekkilinin alacağı olan dairenin, dava tarihi itibari ile rayiç bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, sözleşme uyarınca 01.09.2017 tarihinden ödenmesi gereken aylık kira bedellerinin uzman bilirkişi marifeti ile belirlenerek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir...
Değişik iş nolu dosyasında yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan raporda da teslim edilen inşaatın teslime uygun olmadığı görüldüğünü, anlaşma uyarınca ... parseldeki iki blokun müvekkiline mutad zamanda ve eserin icra edilebilir şekilde teslimi davacıların yani iş sahibinin yükümlülüğü olduğunu, davacıların borcunu ifa etmeden müvekkilini temerrüde düşürmesini kabul etmemekle birlikte sözleşme şartlarını yerine getirirken gecikmiş olmasının zararlarından müvekkilinin sorumlu tutulmadığını, ortaya çıkan tüm zarar davacı tarafların borcunu ifa etmemesinden ve gecikmiş olmasından kaynaklandığını, davacı taraflar kendi edimi olan inşaatı teslim edimini ifa etmemiş olup müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini, ayrıca 28.08.2020 tarihli ihtarnamede TBK 125/2 maddede belirtilen borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilme şartlarından borcun ifasından vazgeçtiğini bildirmiş fakat gecikme tazminatından kaynaklanan bir vazgeçme beyanında bulunmadığını, müvekkilinin...
Davacı vekili, bu çekin, davalıya vade tarihi olan ... tarihinde teslim edileceğini ileri sürmüş ise de çekin hangi tarihte davalıya teslim edileceği konusunda sözleşmede bir hüküm yoktur. 6098 sayılı TBK'nun karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde ifa zamanını düzenleyen 97. maddesinde, karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerektiği vazedilmiştir. Yine, TBK'nun 207/2. maddesinde, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcının borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlü oldukları belirtilmiştir. Yasanın, satış bedelinin muacceliyeti ve faizi başlıklı 234. maddesinde, satış bedelinin, aksine sözleşme yoksa, satılanın alıcının zilyetliğine girmesiyle muaccel olacağı öngörülmüştür....
Dava, tedarik sözleşmesi uyarınca davacının sipariş ettiği malların bir kısmının süresinde teslim edilmemesinden dolayı, bedeli ödenen, ancak ifa imkansızlığı nedeniyle sonradan teslim alınamayan malların bedelinin istirdatı istemine ilişkindir....
Asıl davada davacı tarafın istemleri sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan zararların ve davalı adına yapılan ödemelerin tazmini ile sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tazminine ilişkindir. Davacının fesih nedeniyle dilekçede talep ettiği zararları, 6098 sayılı TBK'nın 125/2.maddesinde tanımlanan borcun ifa edilmemesinden doğan zarar niteliğinde olup, olumlu (müsbet) zarar kapsamındadır. Kural olarak borçlunun temerrüdü halinde TBK'nın 125/2.maddesinde düzenlenen olumlu (borcun ifa edilmemesinden doğan) zararın istenebilmesi için sözleşmenin feshedilmemesi gerekmekte ise de; bu genel kuralın aksinin yani, fesih halinde dahi olumlu zararın istenebileceğinin tarafların özgür iradeleriyle sözleşmede kararlaştırılabileceği kuşkusuzdur. Borçlar hukukumuz buna cevaz vermektedir. Asıl davada davacı tarafın diğer istemi sözleşmede kararlaştırılan gecikme cezasının tahsili istemine ilişkindir....
KARAR Davacı, davalı ile devre mülk sözleşmesi imzaladığını, tüm yükümlülükleri ifa ettiğini, buna rağmen davalı tarafından sözleşme hükümlerinin yerine getirilmediği ve devre mülk sözleşmesinden hiçbir şekilde yararlandırılmadığını, ihtarlarının sonuç vermemesi üzerine 19.08.2003 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini bildirdiğini, ne var ki ödediği bedelin ve sözleşmenin ifa edilmemesinden dolayı uğramış olduğu zararın ödenmediğini, tahsili için yapmış olduğu takibe de itiraz edildiğini belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir....
(BK.nun 158/1) maddesinde ise; "Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir." hükmü yer almaktadır. Cezai şart; asıl borca ilişkin fer'i bir hak olup, geçersiz sözleşmelerde yer alan cezai şartlar da geçersizdir. Geçersiz sözleşmelere dayanarak taraflar birbirlerinden cezai şart isteyemezler. Davaya konu taşınmaz da tapuya kayıtlı olup satışına ilişkin sözleşme, resmi şekilde düzenlenmediği için geçersizdir. Buna göre sözleşme ile kararlaştırılan cezai şarta ilişkin hükümleri de geçersizdir. Buna göre; davacının bu sözleşme kapsamında cezai şart talep etmesi yasal olarak mümkün değildir. Bundan ayrı olarak genel itibariyle müspet zarar sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan zararı, menfi zarar ise, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından kaynaklanan zararı ifade etmektedir.(HGK’nun 29.09.2010 gün ve 2010/14- 386 E. 2010/427 K.)....
- KARAR - Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince davalı arsa sahiplerinin, üzerlerine düşen edimlerini yerine getirmedikleri halde sözleşmeyi haksız feshettiklerini ileri sürerek, sözleşme gereği yaptıkları ödemeler ile sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan zararlarının tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar, davacının, inşaata, sözleşmeye uygun ve süresinde başlamadığı için sözleşmeyi fesihte haklı olduklarını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davacının inşaata süresinde başlamamakta kusurlu olduğu, bu nedenle davalıların fesihte haklı oldukları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle ileri sürülen temyiz nedenlerine göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir....
temerrüdün oluşmadığı açıklandığından akdin icrasından vazgeçilip tazminat isteminde bulunulmasında gecikmeden sözedilemeyeceğine BK'nın 106/II. maddesindeki seçeneğin hâl ve şartlar gözetilerek vakit geçirilmeksizin derhal kullanıldığının anlaşılmasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Dava, Borçlar Kanunu'nun 106/II. maddesi uyarınca akdin icrasından vazgeçilerek borcun ifa edilmemesinden dolayı oluşan zarar ve ziyanın tahsili istemiyle açılmıştır....