Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece tüm dosya kapsamına göre dava konusunun Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine göre rücuan alacağın tazminine ilişkin bulunması ve ticari dava olması nedeniyle yargılama görevinin Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanına girmesi nedeniyle dava dilekçesinin reddine, davaya bakma görevinin Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğuna karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında "Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticarî dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur" şeklinde vurgulanmaktadır....

    "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki rücuan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, müvekkilinin trafik sigortacısı olduğu aracın neden olduğu kaza sonucunda hayatını kaybeden kişinin yakınlarına tazminat ödendiğini, sigortalı araç sürücüsünün ehliyetsiz olduğunu ileri sürerek, ödenen tazminatın davalıdan rücuan tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, aracın müvekkilinden izinsiz alındığını, bu nedenle zarardan sorumlu tutulamayacağını, ve taşınan kişinin hatır için taşındığını, davanın reddini savunmuştur....

      Kanunu hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması sırasında doğan zarar nedeniyle yapılan ödemenin sigorta ettirenden rücuan talep edilebileceği düzenlenmiş olup, bu düzenleme karşısında, si- gorta şirketi, sözleşmenin akidi olmayan araç sürücüsünden rücuan tazminat talep edemez....

        Sulh Hukuk Mahkemesi ise davacı ... şirketi ile davalı arasında herhangi bir sigorta ilişkisinin bulunmadığı, gibi dava dışı sigortalı ile davalı arasında imzalanmış bulunan kira sözleşmenin tarafı olmadığı, bu kapsamda davanın haksız fiilden kaynaklı rücuan tazminat davası olduğu, doğrudan doğruya kira sözleşmesinden kaynaklı bir alacak ve tazminat davası olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Somut olayda, davacı ... şirketi vekili 10.03.2014 tarihli dilekçe ile; davalının, dava dışı ...'nın kiracısı olduğu konutta anılan şirket ile yaptıkları konut sigorta sözleşmesiyle sigortalı olduğunu, konutta, su ısıtma cihazının prize takılı olması nedeniyle çıkan yangın sebebiyle toplam 18.900,0.-TL hasar bedelini sigortalıya ödediklerini ileri sürerek, 18.900,0....

          Dosyadaki belgelerden iş kazasına dayalı olarak, Kurum tarafından işveren ... aleyhine açılan rücuan tazminat davası ile sigortalı ... tarafından aynı kaza nedeniyle ..., ..., ... ve ... aleyhine Mahkemeni 2006-75 Esas numarasında açılan tazminat davasının birleştirildiği; sigortalının açtığı birleşen tazminat davasının, takip edilmediğinden açılmamış sayılmasına, rücuan tazminat davasının kısmen kabulüne karar verildiği görülmüştür....

            Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi Taraflar arasındaki rücuan tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince dava açıldıktan sonra yapılan ödeme nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın davacı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA Davacı Kurum vekili, sigortalı ...'...

              Dava, 01.09.2009 tarihinde meydana gelen trafik/işkazasında vefat eden sigortalının haksahiplerine bağlanan gelirler ve yapılan ödemeler nedeniyle oluşan Kurum zararının rücuan tazmini istemine ilişkin olup bozma öncesinde yapılan yargılamada Mahkeme, trafik işkazasında kazalının tam kusurlu olması nedeniyle davanın reddine karar vermiş olup bozma sonrasında yapılan yargılamada ...A.Ş. aleyhine de dava açılarak eldeki dava dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, Mahkemece asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiş ise de yapılan kusur incelemesinin oluşa uygun olmadığı anlaşılmaktadır....

                İş Mahkemesinin 2011/377 Esas sayılı tazminat davasında alınan ve İşveren ... A.Ş'nin %100 oranında kusur verildiği, aynı olaya ilişkin iki davada birbiri ile çelişkili raporlar alınarak karar verildiği anlaşılmaktadır. Aynı olay nedeniyle tarafların kusur oran ve aidiyetleri bakımından çelişkili kararların verilmesi olasılığının ortadan kalkması, hak ve adalet kurallarına aykırı bir sonuç ortaya çıkmaması, yargıya olan güvenin sarsılmaması yönü gözetilerek, sorumlular hakkında ......

                  Anlaşılacağı üzere, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 506 sayılı Kanunun 26. maddesindeki ibareler, kanun koyucu tarafından 21. maddeye aynen yerleştirilmekle, buna göre, sigortalı veya hak sahipleri tarafından açılan tazminat davasında kesinleşen kusur raporunun, Kurumca açılacak rücu davası bakımından da benimsenmesi, sonrasında, gelirlerin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerleri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak maddi zarar karşılaştırması yapılıp, düşük (az) olan tutarın, sorumluların kusur oranı toplamına uygulanarak hüküm kurulması gerekmektedir. 506 ve 5510 sayılı Kanunlardaki farklı düzenlemeler karşısında, rücuan tazminat davalarının öncelikle yasal dayanağının saptanması zorunlu olup, bunun için de anılan 26. ve 21. maddelerin zaman bakımından uygulanması konusu irdelenmelidir....

                    Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, davacının talep edilebileceği tazminat miktarının tespiti için konusunda uzman bilirkişi heyetinden tarafların iç ilişkideki sorumluluklarının değerlendirildiği rapor alınarak, sonucuna göre davacının rücu edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile, bilirkişi raporu alınmaksızın, yukarıda açıklanan hukuksal olgular gözönüne alındığında üstlenilen sorumluluğun paylaşılması gerektiği gözetilmediğinin davacı şirketin gerçekleşen kazada bilet satmak dışında herhangi bir eyleminin olmadığı, üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı davalı ile müşterek ve müteselsil sorumlu olan davacının iç ilişkide gerçekleşen kazada herhangi bir kusurunun olmadığı, bu nedenle üçüncü kişinin uğradığı zararı ödeyen davacının kusursuz sorumlu olan davalı işletenden ödediği miktarı talep etmesinde haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne dair karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir....

                      UYAP Entegrasyonu